BIY AD

5 Haziran 2012 Salı

Susmak Kabul Etmekse

Bir seneyi aşkın yazmama kararımızı, bir defalığına delmemiz gerekiyor;

*Galatasaray'da 2 sene süren Ceyhun Yıldızoğlu dönemi sona erdi. Elde 2 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası, bir de -bence başarı sayılmaması gereken- Euroleague 5.'liği var. Geride bırakılan 2 final serisine bakıldığında, 8 maçtan çıkarılabilen sadece 2 galibiyet ve asıl olarak rotasyona tek bir yerlinin eklenememesi bu dönemin en dikkat çeken eksileri. Benim çok güvendiğim ve inandığım Ceyhun Hoca ne yazık ki Galatasaray'da başarılı olamadı ve bu sürecin ardından haklı olarak görevinden ayrıldı.

*Şampiyonlukla değil ama alkışlarla biten ilk sezon ve ardından Milli Takım'la gelen Avrupa İkinciliği koçun elini biraz rahatlatmıştı fakat bence stratejik bir hata ile sırtını boş bıraktı. Galatasaray camiası içinde güvenebileceği insan sayısı bir elin parmaklarını bulmayan Ceyhun Hoca, ikinci sezonunda aldığı ilk mağlubiyetin ardından her maça "son maçım olabilir" psikolojisi ile çıktı. Bir türlü ne takımı ne de şubenin dizginlerini ele alamadı ve pasif kaldı.

*Üst maddede anlatılan da koçun bir hatasıdır. Devam edelim, takımın sahadaki kötü performansında (bence; %50 o suçluysa, %40 oyuncuların, %10 da idari yanlışların payı var) ve transferde (bence; %60 hocaysa, %40 da idari staff'ın payı var yanlışlıklarda) tüm suçlu yine koç diyelim, benim fikirlerimi ve yüzdelerimi bir kenara bırakıp, fakat balık hafızalarımızda yavaş yavaş unutulmaya bırakılan Final-Eight organizasyonundaki suçu da koça yıkacak kadar gaddar olanımız yoktur herhalde. 


*Tarih 5 Haziran 2012 ve Galatasaray Kadın Basketbol Şubesi'nden Ceyhun Yıldızoğlu, Diana Taurasi, Tina Charles ve Egle Sulciute haricinde ayrıldığını (resmen) duyduğumuz kimse yok. Ev sahibi olduğumuz F8 organizasyonunda tüm avantajlarımızı "tecrübesiz" olduklarını düşündükleri için devreden, taraftarını ve takımını ve hatta kulüp adını benim şahit olduğum en kötü durumlardan birine düşüren şube sorumları hala görevde. Yeni bir koç ve transferler ile durumun düzelebileceğine inandırılmaya başladık artık. Bu durum çok üzücü.

*Üstteki 4 maddenin bir özetini alırsak; Ceyhun Hoca maalesef başarısız oldu, gitmesi gerekiyordu, yollar olabilecek en güzel şekilde ayrıldı. Fakat gitmesi gereken tek kişi değildi şubede, sıkıntı veren şey de bu zaten.



*Şubenin yeni koç arayışına bakarsak; yabancı koça yönelmediler ve kısa bir süre sonra vefa borcumuzun dağları aştığı Cem Akdağ ismine gittiler. Şube içindeki karmaşalar yüzünden hiç hak etmediği bir dönemde ayrıldığımız ve Kadın Basketbol Takımımızı tekrar ayağa kaldıran kişiydi Cem Akdağ. Şubeye yeni bir hava getirecekti, taraftarın istediği isimdi ve bir sinerji oluşturacağı kesindi. Fakat teklif yapıp, büyük ölçüde anlaştıktan (hatta iş "bir sonraki hafta imzalar atılır" seviyesine gelmişti -tırnak içindeki cümle tanıdık gelebilir, onu akılda tutalım-) sonra şube tarafından, Cem Hoca'ya Galatasaray tarafından yapılan sayısız kusura bir yenisi eklenip, anlaşmanın iptal olduğu duyuruldu.

*Cem Hoca'ya yapılan bu yanlış taraftar olarak bizim yüzümüzü kızartsa da olay sadece taraftar vicdanında sınırlı kaldı. Koçun iyi bir Galatasaraylı olması bir kez daha kullanıldı. Çok utanç verici ve kalp kırıcı tüm Galatasaraylılar adına... Yalnız burada altını çizmek istediğim bir nokta var. Ceyhun Hoca taraftar güvenini kaybetmiş ve psikolojik olarak dağılmıştı, Cem Hoca ise ciddi bir taraftar desteği ve çalışma şevkiyle gelecekti. Şu psikolojik faktörler dışında çok büyük bir fark olacağını da düşünmüyordum. Cem Akdağ ve Ceyhun Yıldızoğlu karakter olarak harika insanlar ve benim güvendiğim iki koç (Cem Hoca'nın Galatasaray'a, Ceyhun Hoca'nın kadın basketboluna emeği biraz daha fazladır, onun dışında ayıramam bu isimleri). Ceyhun Hoca'nın başarısız olduğu şu "cadı kazanında" Cem Hoca'nın da belli bir yerde iflas edebileceğini ve bu "cadı kazanı" için ikisinin de çok düzgün insanlar olduğunu düşünüyorum. İnşallah bu iki değerli isim için de hayırlısı olmuştur.

*Galatasaray Basketbol Şubesi'ndeki başı boşluk çok can sıkıcı bir vaziyete ulaşmış durumda. Sayın Hakan Üstünberk'in görevden ayrılmasından aylar geçmesine rağmen hala bir sorumlusu olmayan bir şubeden bahsediyoruz. Bir Refik Arkan, bir Bülent Tulun, bir Mete Başol isimlerini duyuyoruz, bir de şubenin başına o gelecek, bu gelecek dedikodularını. Bunlarla oyalanırken biz, zaman geçiyor. Yukarıda tırnak içine aldığımız yere dönelim burada. Galatasaray Erkek Basketbol Takımı'nın saygın bir hale gelmesinde, Euroleague'de iz bırakmasında, -olur veya olmaz canı sağ olsun da- Türkiye Ligi'nin şampiyonluk favorisi olmasında çok büyük pay sahibi olan ve taraftarın en sevdiği Galatasaray figürlerinden biri haline gelmiş Oktay Mahmuti'nin sözleşmesi sürekli 
"bir sonraki hafta imzalar atılır" açıklığında bekliyor. Bu yazı yayınlandığında belki imzalar atılmış olur, belki yine bekleriz ama Galatasaray gibi bir kurumda bu kadar "cıvık" iş yapılmaz, yapılamaz. İşler uzuyor ve bekliyor, kafalar karışıyor, kalpler kırılıyor bu bekleme sürecinde. Kocaman bir ayıp daha.


*Üstteki maddeleri, susarsak haksızlığı kabul etmiş sayılacağımız için söylemek zorundaydık. Bundan sonrasını da kimsenin hakkını yememek için yazmamız gerekiyor. Galatasaray Kadın Basketbol Takımı'nın yeni koçu artık çok büyük ölçüde belli. Bir son dakika golü atmazsa şube sorumluları, Efes-Beşiktaş serisinin ardından yeni koç resmen görevine başlar. Bir de bench'e takviye olacak gibi gözüküyor asistan pozisyonunda. Biri koç, biri oyuncu olarak de bu kulübe büyük emek vermiş bir ikiliden bahsediyoruz, sevgi ve saygıyı sonuna kadar hak eden isimler. Cem Hoca'ya yapılan, şube içinde yapılmış ve yapılmakta olan tüm diğer yanlışları onlara yıkmak hata olur. Hak ettikleri destek ve güvenle takımımızı başarıya götürmeleri en büyük dileğimiz.

*Fakat; işleri hiç de kolay değil. Fenerbahçe'nin Taurasi'yi transfer ettiği sene başı haricinde (Taurasi gidip, Tamika geldikten sonra ibre yine Galatasaray'a dönmüştü) son yıllarda ilk defa Fenerbahçe'nin yabancıları daha iyi bize göre. Kaldı ki Cem Akdağ'ın ilk senesi dışında, Işıl ile Esra'nın üstün performanslar sergilediği ilk yıl, yerli ibresi hep Fenerbahçe'nin tarafında. Ve Galatasaray'ın bu dengeyi bozabilecek, transfer ettiği gibi direk üst düzey katkı alabileceği bir Türk oyuncu da yok havuzda. Bir de Kaski ve İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere yatırım yapan takımların artmasını göz önüne alırsak sürpriz mağlubiyet sayısı da arttırabilir TKBL'de. Piyasada transfer edilebilecek bir süperstar olmaması, geçen senelerde Amerikalı kısalardan alıştığımız "şapkadan tavşan çıkaran" performansların bu sene çok özleneceğinin habercisi.

*Bu kadar iç kararttıktan sonra son maddeyi umut veren bir habere ayırmak istiyorum. Kadın basketbolu adına kötü geçen bu sezonun finalini alt yapı takımlarımız sayesinde mutlu bitirdik. Belki orada da şampiyon olamadık ama mücadeleyi ve umut ışığını gördük. Genç Kızlar'da Türkiye 6.'sı, Yıldız Kızlar'da Türkiye 3.'sü, Küçük Kızlar'da da yine Türkiye 3.'sü oldu takımlarımız. Genç Takım'dan Gizem Kumandanoğlu 'Asist Kraliçesi', Yıldız Takım'dan Gamze Dülegöz 'En İyi Guard', Küçük Takımdan Dila Kurt 'En İyi Pivot' ve 'Ribaund Kraliçesi' oldular. Milli Takımlara verdiğimiz oyuncu sayısında ciddi bir artış oldu bu yıl içinde. Gözle gördüğümüz ve mukayese şansı bulduğumuz için rahatlıkla söyleyebiliyorum, alt yapımızda Galatasaray ve TKBL oyuncusu olma yolunda ilerleyen birçok ismin olması sevindirici. Ödül alan oyuncuların haricinde, şu anda gelişimlerini takdirle izlediğimiz ve umudumuzun çok yüksek olduğu oyuncular var. Umarım bu takımların içinden, A Takım'a monte edebileceğimiz oyuncular çıkarabiliriz. Yoksa markette sürekli tükettiğimiz ve ciddi para harcadığımız sürece, bugün dağılması ile transfer konusunda iştahımızı kabartan Ros Casares'in sonu, bizi de ziyaret edecektir bir gün. Öz kaynaktan faydalanmamız gerekiyor. Yeri gelmişken sene boyunca ve turnuvalarda yetenekleri ve ahlakları ile bizi gururlandıran kızlarımızı yetiştiren Efe, Halil, Birtan ve Yusuf Hocalara, alt yapı sorumlusu Sena Hanım ve turnuvalarda sakatlıkları minimuma indirmek için insan üstü bir çaba gösteren Zerrin Hanım'a teşekkürler.