BIY AD

31 Ekim 2009 Cumartesi

2. Hafta Cumartesi Maçları


Fenerbahçe: 71 - Mersin BŞB: 61

Haftanın en önemli maçında Fenerbahçe Mersin BŞB'i 71-61 ile geçerek bir anlamda kupanın rövanşını almış oldu. Bana göre ligin gidişatını etkileyecek bir maç demiştim bu maça, gerçekten de böyle düşünüyordum. Maçtan sonra da bu fikrim değişmiş değil, bugün çıkabilecek bir Mersin galibiyeti Fenerbahçe tarafını büyük çapta bir krize yollayabilirdi.

Maça Birsel Vardarlı - Penny Taylor - Sutton Brown - Nicole Powell - Nevriye Yılmaz beşi ile başlayan Fenerbahçe'ye karşılık Ceyhun Yıldızoğlu'nun beşi Ivory Latta - Barbara Turner - Şaziye Karslı - Korel Engin - Erlana Larkins şeklinde oldu. Mersin tarafında Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazandıkları beş bozulmaz iken Fenerbahçe cephesinde Esmeral ve Nevin Nevlin yerine Penny Taylor ve Sutton Brown dahil olmuştu ilk beşe. Penny Taylor'ın takıma katıldıktan sonra ilk kez ilk beş başladığı bir karşılaşma olması da maça verilen önemin bir tezahürüydü aslında.

Kupa maçında Latta'nın yaptığı muhteşem başlangıcı ve bunu beklemeyen Fenerbahçe tarafını yazmıştım. Bu kez hazırlıklıydı Haydar Kemal Ateş ve ilk saniyeden itibaren Birsel'e bire bir aldırdı Latta'yı. Ankara'da bulduğu o geniş hareket alanını bulamayan Latta Birsel'in bu hareketli savunmasında epeyce yıprandı ve Mersin hücumunun ritm kazanamamasına sebep oldu. Maçı 10 sayıyla tamamlayan Latta 8/8 serbest atış ve 1/8 saha içi isabeti ile oynadı dediğimde tablo biraz daha netleşecektir diye düşünüyorum. Birsel'in rakibini tam sahadan alarak yaptığı bu baskı Fenerbahçe teknik ekibinin kupa öncesi rakibi analiz edemediğinin de bir göstergesi, aynı zamanda. Bu baskıdan kurtulup kendi hücum düzenine döndüğünde Mersin takımı skorboardda çift haneye yaklaşan bir Fenerbahçe üstünlüğü vardı. Barbara Turner'ın penetreleri ve Larkins'in boyalı bölgeyi efektif kullanımı ile 11 sayıya ulaşan konuk takım çeyreği 18-11 yenik kapattı.

İlk çeyrekte iç dış dengesini kurmakta zorlanan ve takım oyunundan ziyade zorlama şutlarla skor bulan Fenerbahçe takımında üretilen 18 sayının tamamı Nicole Powell - Sutton Brown ikilisinden geldi. Bu ikili dışında bir oyuncunun elinden kazanılan ilk sayı ise maçın 12. dakikasında Birsel'in turnikesinden gelen sayı idi. Bu iki oyuncunun skorda öne çıkması tabii ki beklenen bir durum ama bu skorları takım oyunundan ziyade birebir zorlamalar üzerinden bulmaları bir takım aksaklıkların olduğuna da işaret ediyor.

İkinci çeyrekte boyalı bölgeyi kullanmak isteyen Mersin BŞB ve Fenerbahçe takımları mümkün olduğunca topu içeriye indirmeye gayret ettiler. Fakat oyun bir türlü ritm kazanamadı bu çeyrekte iki tarafın da yaptığı bolca faul ve top kayıpları sebebiyle. Ritm kazanamayan oyunun sonucunda da sık sık sete set hücumlar izleme durumunda kaldık. Bu çeyreği 20-17 önde tamamlayan Fenerbahçe soyunma odasına 38-28 önde gitti. Soyunma odasına önde gitmelerine karşın Penny Taylor'ın 3, Ajavon'un çok kısa sürede 2 ve Nevriye'nin de 2 faulde olması onları bekleyen muhtemel bir faul problemini işaret ediyordu bizlere. Tabii ki bu madeni işlemek koşuluyla.

20 dakikada üretilen 28, 40 dakikada üretilen 61 sayı Mersin gibi hücum gücü üst seviye olan bir takım için az bir rakam. Özellikle bu tarz karşılaşmalarda, mesaj maçlarında, devrede 28 sayı üreterek devreyi önde kapatmanız mümkün gözükmüyor zira Mersin'in savunması ortalama bir savunma, onları farklı kılacak olan hücumdaki alternatifleri.

Üçüncü çeyreği de rahat şekilde önde götüren Fenerbahçe takımı bir an olsun bile Mersin'in umutlanmasına fırsat vermeden, çeyrek sonunda farkı 15'lere kadar çekmeyi başardı. Bu çeyreğin yıldızı boyalı bölgede 5/6 ile skor üreten Nevriye Yılmaz idi. Onu durdurabilecek tek isim olan Larkins'i de yanında oturtunca Ceyhun Yıldızoğlu zorlanmadan çok rahat sayılar buldu Nevriye.

Dördüncü çeyreğe, maç genelinde olduğu gibi, zone ile başladı Mersin takımı fakat bu kez vidalar biraz daha sıkılmıştı. Ve 15 sayılık farkın yarattığı bir rahatlık da vardı ev sahibinde. Durum böyle olunca, işler Mersin lehine gelişmeye başladı. Zone'a karşı sadece top çeviren ve statik kalmayı tercih eden ve tabii bu durumu 4 hücum üstüste gözlemlemesine rağmen mola alma gereği hissetmeyen Haydar Kemal Ateş'in de katkılarıyla oyuna döndü Mersin takımı. Farkı da tek hanelere kadar indirmeyi başardılar bitime 2.35 kala. Nevlin'in asistinde gelen Birsel'in üçlüğünün ardından Latta'nın hızlı hücum etme çabasında iken Birsel'e hücum faul yapması ile kapı da kapanmış oldu ve Fenerbahçe karşılaşmadan 71-61 galip ayrıldı.

Fenerbahçe takımında tam beş oyuncunun 30 ve üzerinde dakikalar alması, Begüm Dalgalar - Devran Tanacan gibi genç oyuncuların hiç süre alamamaları Haydar Kemal Ateş'in bu maça ne kadar önem verdiğini gösteren istatistikler. Alınacak olası bir mağlubiyette durumun ciddiyetinin farkında yani o da. Genç oyuncuların gelişimine önem veren bir isim değil zaten kendisi, yanlış anlaşılma olmasın fakat yine de adettendir diyerek 2-3 dakika süreler veriyor genelde. Bugün onu da yapamaması önemliydi bence.

Mersin tarafında ise Korel Engin'in 1/6 ile oynayıp, çok kritik 2 top kaybı yapması. Ve Şaziye Karslı'nın ilk sayısının maçın skoru belirleyen basket olması zaten bugün Mersin takımının kazanmasının pek mümkün olmadığını gösteriyordu. Bunlara bir de Latta'nın performansı eklendiğinde, 10 sayılık farkı seve seve kabul etmişlerdir bence. Sadece Larkins'in gerekli anlarda sahada olmaması eksi bir puandı benim nazarımda, onun haricinde zaten galibiyet için gerekli bir performans gösteremedi Mersin takımı.



Botaş: 53 - Samsun Basketbol: 51

Haftanın açılış karşılaşmasında Adana'da karşı karşıya geldi iki takım. Botaş'ı geçen hafta izleme fırsatımız olmuştu, Samsun takımını da Ankara'da izlemiştim hazırlık döneminde. Geçen seneki kadrolarına nazaran daha zayıf bir görüntüde olduklarını ve geçen sezon elde edilen o başarıya ulaşmalarının pek de kolay olmayacağı görüşündeydim. Geçen hafta zor da olsa kazanmışlardı evlerinde fakat bu kez Adana deplasmanında işler pek de iyi gitmedi onlar adına ve ilk mağlubiyetlerini aldılar. Aynı zamanda Botaş'ın da ilk galibiyeti idi bu.

Maça hızlı başladı ev sahibi takım, 7-0 ve 6-0'lık iki serinin ardından 13-3 ile giriş yaptılar maça. Ve ilk yarının önemli bölümünü de önde götürdüler. İkinci çeyreğin ortasından itibaren toparlanan Samsun Basketbol takımı önce eşitliği sağladı ve bitime bir dakika kala da 33-30 öne geçmeyi başardı. Ve soyunma odasına bu skorla gidildi. İkinci yarıda ise iki takım da skoru sürükleyemedi ve hep çok yakın farklarla gitti geldi maç. Bitime 30 saniye kala kendisine yapılan faul sonrası 1/2 ile serbest atış kullanan ve oyunda kaldığı 15 dakika sonunda ilk sayısına ulaşan Burcu Uzun maçın skorunu belirleyen isim oldu ve ev sahibi takım sahadan 53-51 galip ayrıldı. Geçen hafta Burcu Uzun'un skorer oyunu konuşulmuştu epeyce, bugün 0/4 ile kötü bir gün geçirmiş olsa da gününde olduğunda geçen hafta gibi oldukça yüksek yüzdelerle sokabilecek bir isim Burcu Uzun. Ve bu şekilde maç da kazandıracaktır Botaş takımına, Galatasaray'a Fenerbahçe'ye, Mersin'e karşı olmaz belki ama orta seviyelerde bunu yapabilecek bir oyuncu Burcu. Bugün son saniyedeki serbest atışlarıyla maçı kazandırması da, Botaş'a ablalık yapmaya geliyor yorumumuzu boşa çıkarmaması noktasında sevindirici.

Samsun Basketbol deplasmanlarda epeyce zorlanacak bu sene görüntü o yönde, içeride alacakları maçlar ise onları aşağının ateşinden uzak tutmaya yetecektir diye düşünüyorum. Botaş takımının ise Adana'da galibiyet ile başlaması, moral kazanmaları adına önemliydi bugün. Onlar da evlerinde kazanmayı gelenek haline getirmeye çalışacaklar zira onların da dışarıda maç kazanmaları çok da kolay gözükmüyor.

İstanbul Üniversitesi: 65 - Galatasaray: 83

Cras Basket maçı sonrası ve TTT Riga maçı öncesi kolay geçmesi beklenen bir karşılaşmasıydı İstanbul Üniversitesi maçı. İlk yarıda zorlanmamıza rağmen ikinci yarı rakibin yorulmasıyla da birlikte üçüncü çeyreğin sonuna doğru oyunu sürklase eden taraf olduk ve maçı 83-65 gibi farklı bir skorla kazanmayı başardı Sarayın Sultanları.

Maça Nilay Yiğit - Jia Perkins - Esra Şencebe - Sophia Young - Yelena Leuchenka beşi ile başlarken Sophia Young'ın olması gerektiği gibi dört numaraya çekilmiş olması maça dair ilk nottu şüphesiz. 3 hareketli ve potaya yönelme özelliği olan kısalar ile başlayacak olmamız ise oyunun temposunu arttırmaya yönelik bir hamle olarak dikkat çekiciydi maç başlarken. İstanbul Üniversitesi tarafında ise dikkat edilmesi gereken bana göre tek isim olan Doneeka Hodges'in maça ilk beş başladığını hatırlatmakta fayda var.

Maça başlayan beşte yer alan Jia Perkins +Sophia Young+Nilay Yiğit üçlüsünün ürettiği 13 sayıya kenardan gelen Işıl Alben ve Yasemin Horasan ikilisinin ürettiği beş sayı ile birlikte 18 sayıya ulaşıldı ilk on dakikada. Yelena Leuchenka'nın pota altında üstünlük kurup 6 ribaund çekmesine rağmen dört denemesinde isabet bulamaması oradan gelmesi muhtemel sayıları engellese de 4/5 isabet yüzdesi ile maça iyi bir giriş yaparak 8 sayı üreten Jia Perkins birşekilde kompanse etmiş oldu bu durumu. Ve ilk on dakikayı 18-17 önde kapattı Sarayın Sultanları böylece.

İkinci çeyreğe Işıl - Jia Perkins - Bahar Çağlar - Ivana Vecerova - Yasemin Horasan beşi ile başlarken tam dört farklı oyuncu ile başlıyorduk, maça başlayan beşe nazaran. Bu tarz takımlara karşı kadro derinliğini kullanmak en büyük avantajımız tabii ki, istediğimiz şekilde kurabiliyoruz takımı. Nitekim bu çeyreğin ortasında tam beş oyuncu birden değiştirdi Zafer Kalaycıoğlu, lig maçı dahi olsa bu kadar esnek davranmamızın sebebi karşımızdaki takımın İstanbul Üniversitesi olması tabii ki. Jia Perkins'in 7 sayı ile yine skoru üstlendiği bu çeyrekte Leuchenka'nın da ilk sayılarını atmış olması önemliydi zira maça çok kötü başlamıştı, biraz olsun morallenmesi açısından önemliydi bu ikinci yarı öncesinde. Ev sahibi takımın bu çeyrekte ürettiği 22 sayının 10'una imzası atan Tülay Hızal ise şüphesiz bu çeyreğin yıldızı idi.

39-38 biten devrenin ardından üçüncü çeyreğin hemen başında maçı koparmaya çalışacağımızı tahmin etmek zor değildi. Rakip zayıf da olsa eğer kazanacaklarına dair bir umut verirseniz onlara işinizi de zorlaştırmış oluyorsunuz haliyle. Haftaiçi Riga deplasmanı varken bu isteyeceğimiz birşey değildi tabii ki.

İkinci yarıya Sophia Young'ı üç numaraya çekerek başladı bir kez daha. Nilay Yiğit - Jia Perkins - Sophia Young - Yelena Leuchenka - Yasemin Horasan beşi ile. Bu beş ile boyalı bölgede üstünlük kurmamız uzun sürmedi ve üç uzun ile rahatça sayılar bulmaya başladık. Fakat savunmada da yine açıklar verince oyun bir türlü kopmadı, Işıl Alben'in kaptığı top sonrası kendisine yapılan sportmenlik dışı faule kadar. Çeyrek sonunda Jia Perkins'in bulduğu sayı ile de birlikte bu çeyrekteki 24. sayımızı atmış olduk ve son çeyreğe 62-54 önde girdik. Bu çeyrekte üretilen 24 sayının 18'i 6'şar sayı ile Sophia - Leuchenka ve Yasemin Horasan üçlüsüne ait. İlk iki çeyrekte skoru üstlenen Jia Perkins ise gerekli anlarda ürettiği 4 sayısı ile yine katkı vermeye devam etti.

Son çeyreğe girerken İstanbul Üniversitesi'nin dar kadrosunun dezavantajını yaşayacak olması ve tabii Galatasaray'ın da alternatifli kadrosunun avantajını yaşayacağını tahmin ediyordu herkes. Çeyreğin henüz başında yakalanan 9-2'lik Galatasaray serisi ile de bu durum resmiyet kazandı ve fark 15'e kadar çıktı. Bitime kadar olan sürede Gizem Başaran'a ve az da olsa Dilara Kaya'ya şans verdi Zafer Kalaycıoğlu. Yasemen'in asistinde sayıyı bulan Gizem Başaran Galatasaray forması ile resmi maçlarda ilk sayısını da atmış oldu böylece. Dilara ise yaklaşık 40 saniye kadar sahada kalabildi. Maçı bitiren düdük çaldığında ise skorboardda 83-65 Galatasaray üstünlüğü gözüküyordu.

Maça 0/4 ile başlayan Yelena Leuchenka kendisine 21 dakika süre bulurken bu süre içerisinde 4/13 gibi oldukça düşük bir yüzde ile 12 sayı üretmesine karşın 9'u hücum olmak üzere 17 ribaund çekti. Bu düşük şut istatistiğine rağmen verimli bir maç geçirdi dememizi sağladı onun adına. Şutuna takılı kalmayıp mücadelesini devam ettirmesi de önemli bir artı onun adına. 33 dakika ile sahada en uzun süre kalan isim olan Jia Perkins ise 10/13 gibi oldukça iyi bir yüzde ile 23 sayı üretirken takımın da en skoreri oldu. Geride kalan maçlarda oyuna iyi başlamasa dahi şutunu kullanmaktan çekinmeyen bir Jia izlemiştik, bugün maça da oldukça iyi başladı ve sonuç ortada. İstikrarlı bir şutör değil belki WNBA'de ama şu ana kadarki Galatasaray performansı oldukça iyi, kesin konuşmak için ise ciddi maçları beklemeliyiz TBBL için. Mesela bir Caferağa performansından sonra ya da daha yakın bir Akatlar performansından sonra konuşmak daha doğru olacak sanıyorum.

Bütün bu isimlerin haricinde bir kişi var ki onun performansı çok ama çok önemli takım için. Yasemin Horasan'dan bahsediyorum. Haftaiçi oynadığımız Cras Basket maçında oldukça iyi bir performans ortaya koyan Yasemin Horasan bugün de 13 sayı 6 ribaund 3 asist rakamları ile tamamladı karşılaşmayı. İstikrarlı olarak katkı veren bir yerli oyuncunun varlığı bize seviye atlatacaktır ve bunu yapmaya en yakın isim Yasemin. Geçen yılki kötü performansının ardından orta şeker bir Milli takım dönemi geçirdi, iki maçtır ise eski Yasemin gibi oynuyor. Bunun bozulmaması en önemli temennim, bu sezon adına. Çünkü bu katkı geldiği oranda biz şampiyonluk yarışının içerisinde olacağız.

11 dakika sahada kalan, 2/2 saha içi isabeti ile 4 sayı üretip 1 de asist yapan Yasemen Saylar'ı da unutmamak lazım bugün. Onun bu performansını devam ettirerek dakikalarını öncelikle bu civarlarda tutup daha sonra da 20 civarına çekmesi gerekiyor yani benim Yasemen özelinde kendimce rasyonel beklentim bu şekilde.

Bahar Çağlar'ı ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Beklemedeyim hala, inatla ve ısrarla.

Farklı kazanılması beklenilen ve bu şekilde sonuçlanan bir lig maçının ardından Riga yollarına düşüyor şimdi takım.

İstanbul Üniversitesi - Galatasaray


TBBL'nin 2. haftasında İstanbul Üniversitesi ile karşılaşıyor Sarayın Sultanları. Bayan basketbolunda önemli yeri olan takımlardan biridir Üniversite, özellikle altyapı anlamında. Bayan basketbolunun şu andaki marka isimlerinden biri olan Işıl Alben ve ne yazık ki kadromuzda yer alan Nilay Yiğit ile birlikte Fenerbahçe'nin temel taşlarından biri olan Nevriye Yılmaz bu altyapıdan çıkan başarılı oyunculardan. 1988 - 89 sezonunda lig şampiyonluğu da bulunan İstanbul Üniversitesi lige bu sene çıkan takımlardan biri, umarım kalıcı olurlar ligde.

Hazırlık döneminde lig başlamadan 15 gün kadar önce oynadığımız hazırlık karşılaşmasını 85-57 kazanmıştık, Avcılar'da. Sophia Young'ın da gelişiyle tam kadro çıktığımız bir karşılaşmaydı ama o dönemde de İstanbul Üniversitesi takımında bazı eksikler vardı. Şimdi iki takım da maça tam kadro olarak geliyorlar.

Geçen hafta Ceyhan deplasmanında uzatmaya giden karşılaşmayı 105 - 99 kaybetti İstanbul Üniversitesi. Uzun süre de skoru önde götürmüşlerdi fakat dördüncü periyoda girerken skoru eşitleyen ev sahibi takım uzatmalarda almıştı maçı. 105 - 99 gibi bir skor gerçekten çok yüksek bir rakam ligimiz özelinde, bu tempoyu yapan İstanbul Üniversitesi aynı tercihi bugün de sürdürecek mi göreceğiz. Bizi koşturmaya çalışmak onların skor opsiyonlarını arttıracaktır fakat bu tempo ile 40 dakika mücadele etmeleri de bizim gibi bir kadroya karşı mümkün gözükmüyor maç öncesinde. Maçı erken kopartarak önümüzdeki Avrupa deplasmanını düşünmek de bizim uygulamamız gereken strateji sanırım.

Haftanın en dikkat çekici karşılaşmasında ise Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda karşı karşıya gelen iki takım bu kez İstanbul'da oynayacaklar. Mersin takımı benim çok inandığım fakat kimsenin beklemediği bir çıkış gösterdi kupa maçında ve hakederek kupayı kazandılar. Bugün onun rövanşını almak isteyecektir Fenerbahçe'li oyuncular fakat Mersin takımında da ligin favori takımını 10 gün içinde iki kez yenerek mesaj verme isteği olacağını düşünüyorum. Bu fırsatı kaçırmak istemeyecektir Ceyhun Yıldızoğlu ve öğrencileri. Sezonun ilk karşılaşması olduğu için Mersin takımında yaşanan gelişmelerden haberdar değildi kimse, blogu takip edenler ise orada önemli adımların atıldığının farkındaydılar tabii. Zevkli bir mücadele olacaktır bugün, Mersin kazanırsa eğer ligin kaderi henüz ikinci haftadan çok daha farklı çizilebilir.

30 Ekim 2009 Cuma

Sarayın Sultanları'nda Yenilik


Bu seferki haber içerden, sayfamızda yaptığımız bir yeniliği duyurmak istiyoruz sizlere. Sol bölümde yer alan takım kadrosunu daha kullanışlı hale getirdik. Oyuncu isimlerine tıklandığında ilgili oyuncunun temel bilgilerinin yer aldığı sayfa çıkacak karşınıza artık.

Bilgilerde yanlışlıklar olabilir. En basitinden oyuncu boylarında bile 3 farklı sitede değişik bilgiler karşımıza çıktı. Varsa bir hatamız baştan özür dileyelim. Ayrıca altyapıdan yetişen genç oyuncularımızın fotoğraflarını da resmi sitemiz dahil olmak üzere hiçbir yerde bulamadık. Millilik sayıları gibi birkaç bilgiyi de girmek isterdik ama tbf.org.tr'ye de güvenemedik bu konuda, sitenin bayan basketbolu ile alakalı bölümünün ne sıklıkla güncellendiği meçhul. Bu malum bilgi kıtlığı, olanlarında kirliliği içinde gerek sizden gelenlerle gerekse istekleriniz doğrultusunda o bölümü daha canlı ve güncel tutmak istiyoruz. Yorum ve mail adresimizden bize ulaşırsanız seviniriz bu konuda.

Yeni Sponsor Sheraton Ataköy Otel


Ahmet Dedehayır'ın sezon sonunda gündeme getirdiği bir olaydı, sponsor aramamız. Avrupa şampiyonluğuna giden yolda sadece final döneminde Türk Telekom ile imzalanan ve formaya alınan bir reklam vardı hatırlayacağınız üzere. Finalin ardından ise sezon sonunda Ahmet Dedehayır'ın sponsor arıyoruz, Galatasaray'lı iş adamlarına duyurulur şeklinde bir açıklaması olmuştu resmi kanaldan. Buradaki gönderme Aras Kargo&Fenerbahçe üzerinden yapılıyordu tabii ki ve bizim de bu tarz bir sponsora ihtiyacımız olduğu hatırlatılıyordu camianın ekonomik durumu iyi olan kısımına. Amatör şubelerde bu tür sponsorların varlığı çok önemli, en yakın örnek voleyboldaki Acıbadem & Fenerbahçe ortaklığı. Avrupa şampiyonluğunu hedefleyen bir kadro kurdu orada Acıbadem, Fenerbahçe'den bağımsız olarak yarattığı bütçesi ile.

Bu örnekler doğrultusunda bir arayışa giren Ahmet Dedehayır aradığını tam olarak bulabilmiş değil. Henüz bir sponsor yok görünürlerde, hazırlık karşılaşmalarında Telekom logolu formaların giyilmesi acaba dedirtti ama resmi maçlarda görüldüğü üzere geçen sezonda kalan bir anlaşmaydı o. Çarşamba günü ise bu arayışlara kısmen de olsa bir karşılık bulabildi Dedehayır ve Sheraton Ataköy Otel ile bir sponsorluk anlaşması imzalandı. Euroleague'deki rakiplerin ve hakemlerin bu otelde konaklayacağını, yine Galatasaray'ın kamp yaptığı dönemlerde kamp süresince burada konaklamasını içeren bir sponsorluk anlaşması bu. Cras Basket maçında Abdi İpekçi'deki bilboardlarda reklamını da gördük yeni sponsorun.


Bu otelin sahiplerinin Fenerbahçe'li eski yöneticiler Şadan Kalkavan ve Tahir Kıran'ın olduğu iddiası ise şimdilik bir cevap bulabilmiş değil. Yalanlanmadığına göre sanıyorum ki doğru bu iddia.

29 Ekim 2009 Perşembe

TBBL'de 2. Hafta Programı


31 Ekim Cumartesi
14:00 Botaş – Samsun Basketbol
15:30 Fenerbahçe – Mersin Büyükşehir Belediyesi D Spor
16:00 İstanbul Üniversitesi – Galatasaray

1 Kasım Pazar
15:30 Tarsus Belediyesi – Beşiktaş Cola Turka D Spor
16:30 Panküp Kayseri Şekerspor – Çankaya Üniversitesi

2 Kasım Pazartesi
17:00 Kocaeli Bşb. Kağıtspor – Ceyhan Belediyesi

Ros Casares: 118 - TTT Riga: 38


Bizim grubun diğer maçından, İspanya'dan bir kare.

Farkın neden 80 olduğunu tek başına açıklamaya yetecek bir foto aslında.

Euroleague A Grubunda 1. Hafta


Euroleague'de yer aldığımız A grubunda dün iki maç daha oynandı. Grubu domine etmesi beklenen UMMC Ekaterinburg evinde Teo Vilnius'u 83-56 ile geçerken tam beş oyuncusu 13 ve üzerinde skor üretti. İlk on dakikada önemli bir direnç gösteren konuk takım çeyreği 25-23 geride kapattı. İlk on dakikada 23 sayı üreten takım geri kalan 30 dakikada total 33 sayı üretince Rus takımı da gerekeni yaparak vurdu geçti. Özellikle ikinci ve dördüncü çeyreklerdeki skor üretememe problemi konuk takımın sonunu hazırladı diyebiliriz, 37-15 bu iki çeyreğin skoru.

Grubun bir diğer maçı ise İspanya'da oynandı, Ros Casares evinde TTT Riga'yı konuk etti. Ev sahibi takım galibiyeti beklememe rağmen bunun biraz daha zor gerçekleşeceğini ve maçın da son çeyrekte 15-20 arası bir farkı kovalayacağını düşünüyordum. Ama dün acayip şeyler oldu İspanya'da. Dört çeyreğin üçünde 30-32-36 sayı yedi Riga takımı. Ribaundlarda 52-18 Casares üstünlüğü var, asistlerde 25-3 bir üstünlük (?) söz konusu yine. 23 top kaybı da cabası. Top vermemişler yani Riga'ya, bu istatistiklerden çıkan sonuç o. Kendi kendine takılmış Casares sahada. Bir şekilde maç kasedine ulaşıp izlemeye çalışacağım bu maçı, 40 dakikada yalnızca 38 sayı üretip 118 sayı yiyen Riga takımı ile oynayacağız haftaya. Bu seviyede 80 sayılık bir fark kabul edilebilir bir durum değil.

Değişen Euroleague statüsünde her galibiyetin büyük önemi olduğu gibi, atılan her basketin de sıralama açısından anlamı var artık, tıpkı Eurocup'da olduğu gibi. Casares'in attığı bu 80 fark grupta epeyce işlerine yarayacak. Ekaterinburg'un 27 sayılık farkını normal karşılamak mümkün ama dün sadece bir galibiyet almadı Casares, 80 sayılık bir farkı da koydular ceplerine. İleride bunun ekmeğini yiyeceklerdir bolca. Farkı 25 sayıya kadar çekmişken rakibin dönmesine izin vermemiz de bizim açımızdan galibiyetin daha da anlamlanmasını bozdu elbette. Ama 10 yıl aranın ardından çıkılan bu arenada ilk maça galibiyet ile başlamak çok güzel, bütün hesap kitapları bir yana bıraktıracak kadar hem de.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Galatasaray: 76 - Cras Basket Taranto: 64 | | Yasemin'den Sevgilerle


Avrupa'da geçen sezonu kupayla noktaladığımız Cras Basket Taranto maçından sonra bu kez bir üst seviyede, Euroleague'de yine İtalyan temsilcisi ile bu sezonu açıyor olmamız maçın en ilgi çekici detayıydı maç öncesinde. Bunun yanı sıra İtalyan takımındaki oyuncuların da bazı ruhsal çözümlemeler yaşadığı kesin maç öncesinde. Geçen sene dolu bir salon, hiç susmayan bir taraftar varken bu sefer daha modern, daha Avrupa-i bir salon fakat maçı izlemeye gelen bir avuç taraftar. Ne düşündüklerini merak ediyorum açıkçası, gelirken neler hayal etmişlerdi acaba.

Geçen sezon maça başladığımız ilk beşten sadece Sophia Young vardı bugün hava atışı için sahaya gelen beşte. Nilay Yiğit - Jia Perkins - Sophia Young - Ivana Vecerova- Yelena Leuchenka beşi ile başladık maça. İlk dikkat çeken durum Sophia'nın yine üç numarada başlayacak olmasıydı Rusya'da olduğu gibi, İtalyan takımının beşi de sahaya gelirken. İlk beşimize baktığımızda Jia Perkins driplingi ile çok da iyi olmayan şutu ile ve Sophia'nın orta mesafe şutuna fazlaca güvendiğimiz belli oluyordu zaten. Bu iki oyuncu da yanıltmadılar bu tercihi yapan coach Kalaycıoğlu'nu ve bu çeyrekte üretilen total 19 sayının 13'üne imzalarını attılar. Sophia'nın bu durumuna zaten alışığız bizler, önemli olan Jia Perkins'in vereceği katkı. Ve bu katkının ne ölçüde istikrarlı olacağı. Spartak ve Botaş maçlarından sonra bugun oynayacağı oyun önemliydi kendi adıma. Maçın ilk altı dakikasını bu beşle tamamlarken skor da 10-10 berabere geçildi, karşılıklı basketlerle. Bu dakikadan sonra önce Nilay- Işıl ve sonra da Ivana Vecerova - Yasemin Horasan değişiklikleri gerçekleştirildi. Işıl'ın son saniye basketi ile de çeyreği 19-15 önde tamamladık. Ama skordan da anlaşılacağı üzere gayet ortada bir oyun vardı ilk on dakikada.

İkinci çeyreğe ise Işıl - Jia Perkins - Esra Şencebe - Ivana Vecerova - Yasemin Horasan beşi ile başladık. Bu beşte tercih edilen üç kısanın da hızlı şekilde karşı sahaya geçebiliyor olması oyunu hızlandırma isteğinde olacağımızın bir göstergesiydi aslında. Çeyreğin hemen başında Yasemin Horasan'ın asistinde Jia Perkins'in üçlüğü ile ilk sayılarımızı bulsak da devamı için yaklaşık üç buçuk dakika beklememiz gerekti. (22-17) Devreye 6.35 kaladan devre sonuna kadar yakalanan bir 24-8'lik Galatasaray serisi var, bu seriyi iyi okumak gerekiyor. Hareketli ve diri bir savunma zaten bu serilerin olmazsa olmazıdır ama hücumda bu sezon özelinde gördüğümüz en hareketli Galatasaray hücumlarını izledik. Tam 7 ayrı oyuncunun elinden üretilen toplam 24 sayı, bunu çok daha değerli hale getiriyor şüphesiz. Bir üçlük, bir de basket faul ile 6 sayı üreten Esra ile yine bu altı dakikalık sekansta 6 sayı üreten Sophia Young skoru üstlenen isimler oldular.

3. çeyrekte ise roller değişti, tam da beklediğim gibi. Bu tarz öne geçişlerin ardından rakibin belli bir direnci daha olur ikinci devrenin başında, onu kıramazsanız eğer ufak ufak fark kapanmaya başlar. Ve bu durum sanılanın aksine önde olan takım için daha sıkıntılıdır bana göre. Hücumda hareketliliğimizi kaybetmemizin yanına bir de savunma direncimizin düşmesi eklenince farkı kapatmaya başladı İtalyan'lar. Henüz çeyreğin yarısı geçmeden skorboardda meydana gelen bozukluk hızlarını yavaşlatmak adına işimize gelmiş olsa da çeyrek bittiğinde düzelen skorboard 57-50'i gösteriyordu. Taranto'nun yakaladığı 20-8'lik seriyi bizler gibi rahat tavırlar sergileyerek izleyen Kalaycıoğlu'nun da katkısı es geçilemez tabii bu geri dönüşte.

Son çeyreğe Yasemin Horasan'ın 4 sayısı ile başladık, hücumda zorlanıp kolay sayı yiyorduk ki imdadımıza İtalyan takımının koçu yetişti. Bana göre haklı olduğu bir pozisyonda itirazın dozunu abartınca hücumda iken teknik faul yedirdi takımına. Ve 8-9 aralığına inmesi muhtemel olan fark ki bu süreçte hücumda sayı bulamamamız dikkatlerden kaçmamalı, iki serbest atış ve bir de güzel hücum sonrası gelen basketle 15'e çıktı tekrar. Ve bitime 7 dakika kala kapıyı kapattık orada, arkadan çok uğraştılar ama biz kapıyı kapatmıştık bir kere.

Botaş maçından sonra Yasemin Horasan hakkında yazmıştım, kendini toparlaması gerektiğini ve sahadaki o veteran oyuncu havalarından bir an önce kurtulması dileğimizi iletmiştim. Bugün 5/7 saha içi isabeti 2/2 serbest atış ile 12 sayı üreten Yasemin Horasan 5'i hücum ribaundu olmak üzere 9 da ribaund çekti. Bütün bu rakamların üstünde yer alan durum ise onun basketbol oynama isteği idi. Uzun zamandır böylesine bir Yasemin Horasan performansı izlememiştik, Galatasaray forması ile izlediğim en iyi, Euroleague'deki ilk maçımız olması dolayısıyla da en anlamlı Yasemin Horasan performansı diyebilirim rahatlıkla. Onun bu oyununu sahaya yansıtması, her maç bu kadar yüzdeli oynaması değil kastettiğim, bu isteği göstermesi takımın bir seviye daha yükselmesini sağlayacaktır TBBL'de.

Ribaundlarda sağlanılan 35-22'lik üstünlük de Yasemin Horasan kaynaklı. Ekstra hücumlar sağladı bize aldığı ribaundlar ile. Sophia Young'ı anlatmaya gerek yok, o hep aynı. 15 sayı 8 ribaundunu yazdı gene istatistik kağıdına. Takımı genel olarak değerlendirmek şu an için pek doğru olmayak diye düşündüğüm için böyle isim isim gidiyorum ama bu da pek alışık olmadığım bir tarz, biraz daha zaman geçsin ve biz yeniden büyük resime bakmaya çalışalım bence.

Az kalsın unutuyordum, Bahar Çağlar diye bir oyuncu almışız, çok iyi oyuncu diyorlar. Bakalım artık, izleyip karar veririz.

Galatasaray - Cras Basket Taranto

10 yıllık bir aranın ardından yeniden katıldığımız Euroleague'de açılışı Cras Basket Taranto karşılaşması ile yapıyoruz. Geçen yıl Avrupa kupası ile kapanışı yaptığımız yerden devam ediyoruz bir bakıma. Geçen sezonu İtalya şampiyonu olarak tamamlayan Cras Basket Taranto takımında bir takım değişiklikler olmuş transfer döneminde ve yeni kadroları şu şekilde oluşmuş:
Geçen sezon oynadığımız final karşılaşması öncesinde Aras bir seri halinde Cras Basket Taranto'yu tanıtan yazı dizisi hazırlamıştı. Çizme'nin Dibi Taranto, Son Adım Son Rakip ve Türk'ün İtalyan'la İmtihanı yazılarını yazmıştı Aras. Onları güncellemek ve Euroleague başlarken daha geniş kapsamlı bir giriş yapmak için ne istek var bizim tarafta ne de zaman. Zaman yaratılır aslında bir şekilde de mühim olan istek sanırım, bunu daha iyi anladık şu periyotta. Şimdilik böyle olsun bakalım, zaman ne gösterir göreceğiz.

Maç saat 20.00'da Abdi İpekçi Spor Salonu'nda.

27 Ekim 2009 Salı

Engelsiz Aslanlar Dünya Şampiyonu


Ne desek az gelir size.

Koşmuyoruz hayatta hiç geri..

TBBL'de 1. Haftanın Ardından


Çankaya Üniversitesi ile Fenerbahçe arasında oynanan sezonun açılış karşılaşmasını şurada yazmıştım. Aynı şekilde Galatasaray - Botaş ve Samsun Basket - Tarsus Belediye karşılaşmalarının da maç yazılarını yazmıştım haftasonunda. Şimdi haftanın diğer maçlarına bakalım:

Mersin Büyükşehir Belediye: 78 - Kocaeli BŞB Kağıtspor: 58

Sezonu Cumhurbaşkanlığı Kupası ile açan Mersin temsilcisi sezonun ilk maçında içeride Kocaeli takımını farklı mağlup etmeyi başardı. Haftaiçi oynadıkları karşılaşmanın ardından fikstürün avatajıydı aslında bu maç onlar için, lige yeni çıkan ve nispeten zayıf bir takım Kocaeli. Baştan sona üstün götürdüğü karşılaşmayı yirmi sayı farkla kazanan Mersin takımında kadroda yer alan 12 oyuncunun da (2 dakika oynayan Selin Ekiz'i saymazsak eğer ki ufak bir sakatlık geçirmiş sanırım) en az 13 dakika sahada kalması onların oyun karakteristiklerini sahaya yansıttıklarının en önemli göstergesi. Ribaundlarda 42-40 Kocaeli takımının üstünlüğü olmasına rağmen topu paylaşma noktasında Mersin takımının yaptığı 19 asiste karşılık konuk takımın yalnızca 8 asisti var. Bu 8 asiste karşılık yapılan toplam 28 top kaybı ile de Mersin'den galibiyet çıkarmanız mümkün gözükmüyor zaten. Ankara'da ön alanda baskıyı çok denememişti Ceyhun Yıldızoğlu, bunu anında cezalandırabilecek oyuncuların varlığını da düşünerek sanırım, ama Kocaeli takımının yaptığı 28 top kaybını bildiğimiz Mersin ön alan baskısının yapıldığına bir işaret olarak alabiliriz sanırım. Selin Ekiz hariç 11 oyuncusunun elinden de skor üreten Mersin takımının en skorer oyuncusu 11 sayı ile Barbara Turner oldu. 2/7 saha içi isabeti ile maçı 4 sayıda tamamlayan Korel Engin ve 2/8 sahaiçi isabeti ile maçı 6 sayı ile kapatan Şaziye Karslı da maçın düşük performans gösteren isimleri oldu Mersin temsilcisinde.

Kocaeli takımı ise tamamen yerli oyunculardan oluşan bir kadro ile mücadele edecek bu sezon. Onlar için hedef maçlardan biri değildi bu maç dolayısıyla onları değerlendirebilmek için en azından iki hafta daha beklememiz gerekecek sanırım
.

Ceyhan Belediyesi: 105 - İstanbul Üniversitesi: 99

Şüphesiz haftanın en heyecanlı maçıydı Ceyhan maçı. İki tarafa da gitti geldi maç, süre yetmedi galibi belirlemeye maç uzatmalara gitti. Ve geriden gelmenin verdiği avantajı iyi kullanan ev sahibi takım karşılaşmayı 105- 99 kazanmayı başardı.

İlk çeyrek skoru 23 - 21 ev sahibi takımı lehine oluşurken iki takım da haddinden fazla top kullanmıştı aslında. Ve durmaya da pek niyetleri yok gibi gözüküyordu. Maçın başından bu yana skoru üstün götüren taraf Ceyhan takımı olmuştu, kovalayan ise İstanbul temsilcisi. İkinci çeyreğin başlaması ile birlikte roller değişti ve Üniversite öne fırladı. Bu çeyrekte ürettikleri 32 sayı dikkat çekici tabii ki. Devrede 53 sayı yiyen Ceyhan savunmasıyla birlikte. Üçüncü çeyrekte rakibine özenen İstanbul Üniversitesi tam 28 sayı yedi on dakikada ve son periyoda 73-73 girildi. Son periyotta da hızını kesmeyen iki takımın maçında 40 dakikanın sonunda skorboardda 95-95 eşitlik gözüküyordu. Galibi belirleyecek olan uzatma periyodunun sonunda gülen taraf 105-99'lık skorla ev sahibi olurken bu maçta arda kalan çok şey vardı aslında.

Bunlardan ilki konuk takımın saha içi isabet yüzdesinin 34/81, ev sahibi takımın ise 39/74 olması idi. 7 fazla top kullanıp, beş eksik basket atmış yani konuk takım. Ama şu rakamların gösterdiği bir diğer durum ise oyunda çılgın bir temponun olduğu. Bu temponun hangi takımdan kaynaklandığı zaman geçtikçe daha iyi anlayacağız tabii ki sezon genelinde. Ev sahibi takımın ribaundlarda kurduğu 44-30'luk üstünlüğe rağmen tam 19 top kaybı yapması da maçın uzatmalara gitme sebeplerinden biri olarak gözüküyor.

Ceyhan takımında 14/17 gibi yuuh dedirten bir yüzdeyle 38 sayı üreten Campbell da maçın ve haftanın en skorer oyuncusu oldu.

Beşiktaş Cola Turka: 69 - Panküp Kayseri Şekerspor: 64

Maç öncesinde rahat bir Beşiktaş Cola Turka galibiyeti bekliyordum aslında ama fena yanıldım. Sales - Dacic - Zellous üçlüsünün yanına devşirme oyuncuları Branzova Erdenay ve Melek Bouthors'u koyan siyah beyazlıların ilk beşi bu şekilde oluştu. Bir bakıma Beşiktaş Cola Turka adına sezonun kaderini belirleyecek bir durum bu. Yerli oyuncu kadrosundan ne kadar katkı alırlarsa o ölçüde şampiyonluk potasının içinde yer almayı başaracaklar.

Kayseri takımı ise Nihan Anaz ve Pınar Demirok'un yanına üç yeni transferini koyarak başladı maça. (Julie McBride - Pringle- Kasha Terry) Hareketli bir Kayseri takımı izledik ilk çeyrekte ve sürekli olarak skoru forse ettikleri ilk on dakikayı 19-24 önde tamamladılar. Beşiktaş Cola Turka'nın bu çeyrekte ürettiği 19 sayının 18'inin yabancı oyuncularından geldiğini, 1 sayının ise çeyrek sonunda faul atışında Branzova Erdenay'dan gelmiş olması da ilginç bir detay.

İkinci çeyreğe Nihan Anaz'ın üstüste bulduğu beş sayı ile başlayan ve farkı çift hanelere çıkarmayı başaran(19-29) Kayseri temsilcisi yerli oyuncularından aldığı katkı ile farkı yaratmayı başarmış oldu bu noktada. Savunma sahasında rakiplerini gözleriyle takip eden Beşiktaş Cola Turka'lı oyuncular da onların ekmeğine yağ sürmüş oldular ve ilk yirmi dakikayı 28-39 önde tamamladı konuk takım. 11 sayılık bir fark olmasına rağmen ev sahibi takımdaki biz bu maçı alırız havasını da atlamamak lazım. Gayet emindiler kendilerinden, benim gördüğüm kadarıyla. İkinci yarıya da 9-0'lık bir giriş yaparak maça yeniden ortak oldular ve maçı da 69-64 kazanmayı başardılar. Aslında bitime az bir süre kala farkı 11'e kadar çıkarmayı başarmışlardı ama son dakikalardaki hatalarla küçük de olsa bir heyecan yaşadıklarını da eklemeliyim.

Üretilen 69 siyah beyaz sayının 59'ı yabancı oyunculardan geldi, Naile'nin 8, Melek'in ve, Branzova'nın da birer sayısı var. 8/22 gibi oldukça düşük bir yüzdeyle şut kullanan Sales 26 sayı ile maçın en skorer oyuncusu oldu fakat top kullanmadaki bonkörlüğü de ilerleyen dönemde sıkıntı yaratabilir takımda. Belli ki o özgüveni almış Aziz Akkaya'dan ama takım içi dinamikler daha bir etkendir bu tarz durumlarda, bekleyip görelim bakalım. İlk hafta itibariyle beklediğim gibi buldum ben Beşiktaş Cola Turka'yı, ilk yirmi dakikada savunma yapmak istememeleri nedeniyle ufak bir heyecan yaşattılar o kadar.

Ayhan Avcı ve öğrencileri hakkında konuşmak için ise biraz erken, beklemek lazım. Potansiyelli bir takımlar ama ne ölçüde bunu kinetiğe çevirecekler, orasını zaman içinde göreceğiz hep beraber. Esra Ural 17 dakika sahada kalırken 4 sayı 3 ribaund rakamları ile oynadı. Kayseri'de takipte olacağım isim de Esra olacak sezon boyunca.

İlk haftanın maçları bu şekilde sonuçlandı. Haftaarasında Avrupa ligi maçları var, yarın da onunla alakalı bir giriş yaparız sanırım.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Katie Douglas 14 Kasım'da İstanbul'da

Katie Douglas 14 Kasım'da İstanbul'da olacakmış. Bu periyodda Avrupa'da oynayacağımız Cras Basket Taranto, TTT Riga, Teo Vilnius maçları ile ligde oynayacağımız İstanbul Üniversitesi, Samsun Basket deplasmanı ve Kocaeli karşılaşmasında takımla beraber olamayacak Katie Douglas. Akatlar'daki derbi ile birlikte takımdaki yerini almaya başlayacaktır diye tahmin ediyorum.

18 Kasım'da Rusya deplasmanında oynayacağımız Ekaterinburg maçında forma giyebilecek ama o maçın da bizim için pek bir önemi yok. Asıl oynaması gereken karşılaşmaların hiçbirinde forma giyemeyecek olması can sıkıcı. Neden erken gelemiyor bilemiyorum ama oyuncuyu erken getirmek biraz da istek meselesi, şampiyonluk kupasıyla fotoğraf çektiremeden İstanbul'a inen Taj McWilliams Franklin'i de hatırlıyoruz mesela geçen sezondan. Bütün planların lig özelinde yapıldığını gösteren bir işaret daha olarak algılayabiliriz sanırım bunu.

24 Ekim 2009 Cumartesi

10'un Dönüşü

Sezon açılışına yetişti Bandiera, sakatlığının tekrarlamaması en büyük dileğimiz bu sezona dair.

Özlemiştik..

Samsun Basketbol: 51 - Tarsus Belediye:43 | | Kübra Siyahdemir ve Şut Tercihleri


Ligin ilk haftasında Samsun'da karşı karşıya gelen iki ekibin mücadelesinde kazanan taraf ev sahibi takım oldu. Hazırlık döneminde iki takımın da maçlarını izleme fırsatım olmuştu ve açıkçası maçı Tarsus tarafına biraz daha yakın görüyordum. Ev sahibi avantajını geçen sene iyi kullanan ve kazanmayı alışkanlık haline getiren Samsun takımının bunu devam ettirip ettiremeyeceği ise maçın sonucu belirleyecek temel unsurdu bana göre. Ve evsahibi avantajını iyi kullanan Samsun Basket son çeyrekte maçı almayı başardı.

Oldukça düşük skorlu başladı maç, iki taraf da haddinden fazla şut kaçırdılar ilk yarıda. Böyle olunca ilk çeyrek skoru 10-6 Samsun lehine, ikinci çeyrek skoru da 10-14 Tarsus lehine oluştu. Ve soyunma odasına 20-20 beraberlikle gidildi ilk yirmi dakika sonunda. Üçüncü çeyreğe iyi giriş yapan ev sahibi takım 19-13 önde tamamladığı bu çeyreğin ardından son on dakikada Tarsus takımına yakalanıp geçilse de son bir hamleyle maçı kazanmayı başardılar. Skoru belirleyen ise son anlarda yapılan taktik fauller oldu.


Samsun takımının Ankara'daki hazırlık turnuvasında sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen oyuncusu Gülşah Akkaya maçı 12 sayı 3 ribaund 2 asist ile tamamlamış. Onun bu katkısı çok önemli Samsun'un yerli rotasyonu için zira Burcu'nun da ayrılmasından sonra düzenli skor katkısı verebilecek bir isim lazım. İlsu Darıcıoğlu, Hande Kayalar, Saynur Tozlu üçlüsünün 1/9 ile yalnızca 4 sayı ürettiği görünce Gülşah'ın bu katkısı daha anlamlı bir hale geliyor. Üretilen 51 sayının 35'i dört yabancıdan geldi Samsun takımında ama çok çok düşük yüzdelerle geldi bu sayılar. 4/15 ile oynayan Gaither, ve yine 4/15 ile şut kullanan Chaney'in bu yüzdelerle toplam 24 sayı üretmeleri ve maçı kazanmaları da Tarsus'un düşüneceği iş.

Tarsus takımını Samsun'a nazaran daha iyi bulduğumu söylemiştim yazının başında. Genç yerli oyunculara şans veriyor coach ama bunlardan öne çıkan isim Kübra Siyahdemir. Ona şut kullanma konusunda özgürlük tanınmış durumda ama bu durumu biraz suistimal ettiğini söylesem ileri gitmiş olmam sanırım. İlginç şut tercihlerini yazmıştım Ankara'daki turnuva sırasında. Bugün yine 2/14 gibi akılalmaz bir şut yüzdesi var Kübra'nın. Onun gibi bileği düzgün, şutu iyi olan bir oyuncunun üç sayı çizgisinin gerisinden 1/8 ile atması tamamen bu şut tercihleri ile alakalı. (İsabetli olan tek üçlüğünün de maçın en kritik anında Tarsus'u öne geçiren üçlük olduğunu hatırlatmakta fayda var.) Gününde olmasa da ona şut kullanması konusunda bu rahatlığı veren Erdal Yeğin bakalım nereye kadar sabredecek bu duruma. Ya da Kübra bu durumu ortadan kaldırabilmek için neler yapacak? Sezon içerisinde bunu gözlemleme fırsatı bulacağız bolca. Bu şut istatistiğinin yanında yazan 5 ribaund 5 asist 4 top kapmanın bir anlamı kalmıyor zira kullanılan 14 top hepsinin üstünü çizebiliyor bir kalemde.


Evinde kazanma alışkanlığını sürdürmesi önemliydi bugün Samsun Basketbol için. Tarsus ise haftaya Beşiktaş Cola Turka ile karşılaşacak evinde, severler böyle karşılaşmalarda sürprizler kovalamayı. Galibiyet için en az bir hafta daha beklemek zorundalar.

Galatasaray: 70 - Botaş: 59 | | Kötü Oyun, İlk Galibiyet


Sezonun ilk maçına Nilay Yiğit - Jia Perkins - Esra Şencebe - Ivana Vecerova - Yelena Leuchanka beşini tercih ederek başladık. Maçtan önceki son antremanda dizine darbe alan Sophia Young'ın riske edilmeyeceğini öğrenmemiz ile maçın başlaması arasında çok kısa bir süre vardı, sezonun henüz ilk maçında hiç de hoş olmayan bir sürprizdi bu bizim için. Takımla beraber ısınan ve şut çalışan Sophia Young formasını giyip oturdu benche, sahada yer alamasa da saha kenarında maçı yaşadı arkadaşlarıyla birlikte. Onu gönlümüzde farklı kılan da bu zaten, oyunundan ziyade.

Sezon öncesi verdiği röportajda oyun planımızı ribaundu alıp, ilk pası hızlı veren uzunlar ve tempo yapabilen guardlar üzerine kurduğumuzu söylemişti Zafer Kalaycıoğlu. Jia Perkins'in de penetreleri ile bu sisteme skor katkısı sağlayacağını da ekleyerek tabii. Abdi İpekçi'de sezonun ilk beş dakikasını geride bıraktığımızda ise skorboardda 7-6 Botaş üstünlüğü gözüküyordu. Ve bu beş dakikada 2'si Nilay Yiğit'den olmak üzere toplam 5 top kaybı yaparak hızlı hücum ile kontrolsüz basketbolu birbirine fazlaca karıştırdığımızı gösterdik. Beş dakikada üretilen total 6 sayının dördünün serbest atışlardan gelmesi ve tek saha içi isabetinin maçın ilk hücumunda, henüz altıncı saniyede Jia Perkins'in elinden bulunması da normal değildi şüphesiz. Beş
dakikada saha içi isabet bulamamıştık sezonun ilk maçında, kendi evimizde ve nispeten ligin zayıf takımlarından birine karşı. Çeyreğin ikinci beş dakikasında ise oyunu biraz daha kontrol ederek, daha yavaşlatarak oynamaya başlayınca toplam beş top kaybı ile tamamladık periyodu. İlk çeyrekte üretilen 16 sayının 6'sının serbest atış çizgisinden gelmesi ve Jia Perkins haricinde bir hücum opsiyonu bulamamamız ilk on dakikanın önemli notlarıydı.



Hücum sahasındaki verimsizliğimizi gösteren bir tablo var yukarıda. Yayın gerisinden skor üretemeyen, boyalı bölgeye indiğinde uzunlarının dominasyonu ile skor bulabilen ve rakibinin faul hakkını erken doldurması ile sık sık serbest atış çizgisini ziyaret eden bir Galatasaray izledik ilk on dakikada. Hücum sahasındaki bu kötü performansın yanına bir de savunmada gereken çabayı gösteremeyip, tutmamız gereken belki de tek isim olan Burcu'yu tutmayı unutunca 3/4 üçlük isabeti ile 9 sayıyı yolladı bizim potamıza Burcu tek başına. Yayın gerisinden Botaş takımından tek kişiyi eleme şansım olsa, bu kesinlikle Burcu olurdu maç öncesinde. Transation offense'de iken tutulması gereken tek isim Burcu, şuta kalkarken kadrajda Galatasaray'lı oyuncu yok. Zafer Kalaycıoğlu mu uyarmadı yoksa uyardı da savunmamız mı uyudu, onu bilemiyorum ama önemli bir hataydı. Maçı 26 sayı ile tamamlayan Burcu da bu hatayı iyi değerlendirdi Adana temsilcisinde.

1. çeyreğin son bir buçuk dakikasında oyuna giren Yasemen Saylar ikinci çeyrekte de oyuna başlayan isim oldu. Ve çeyreğin başında bulduğumuz iki basketin de asistini yapan isim oldu. Ve bu iki asistin ardından yerini Işıl Alben'e bıraktı. Sakatlığının ardından ilk resmi maça da yetişmeyi başaran Işıl Alben'in de girişiyle takım biraz olsun hareketlendi. Üstüste üç hücumda iki tane üç sayılık bir de turnike bırakan Esra Şencebe ile iki dakikalık sekansda yakaladığımız 8-0'lık seri ile birden öne fırlamayı başardık. Fakat bu öne fırlamamızdaki ana etmen takım oyunumuz değil Esra'nın kişisel becerisiydi. Bu şekilde öne çıkıp, skor katkısı verebilecek farklı tarzda farklı oyunculara sahibiz ama bu şekilde beklediğimiz sonuca ulaşmamız mümkün değil. Basketbol tarihinde bu şekilde sonuca ulaşan bir takım da yok zaten. Bitime iki dakika kala Işıl Alben'in sağ forvetten yolladığı üçlük ile farkı 9 sayıya kadar çıkarmayı başarsak da Burcu Uzun'u yine unuttuk savunmada ve Burcu kendini yeniden hatırlattı. 30 saniye içinde bulduğu iki üç sayılık basket ile. Maçın kırılma anıydı bence bu çünkü iyi oynamadığınız bir yirmi dakika sonunda soyunma odasına 10 ya da daha üstü bir farkla galip giderseniz rakibin bütün direncini kırmış olursunuz. 9 sayılık farkı yakalamışken yenilen bu iki üçlük devrenin de skorunu belirledi, 35-32.

Devre sonunda ribaundlarda 18 -11 Galatasaray üstünlüğü gözüküyordu. Bulduğumuz 12 basketin 6 asist üzerinden üretildiğini yazan istatistik kağıtlarında bu 6 asiste karşılık 9 top kaybetmemiz de dikkat çekiciydi şüphesiz. Botaş takımında 5/7 üç sayılık isabeti ile 17 sayı üreten Burcu Uzun dışında geri kalan takımın üç sayı çizgisinin gerisinden 1/5 ile üçlük kullanması da ikinci yirmi dakikada dikkat etmemiz gereken ismin Burcu olduğunu bir kez daha gösteriyordu, görmeyenler için.

İlk çeyrekle ikinci çeyrek arasındaki tek fark, Esra Şencebe faktörü. Onun dışında değişen birşey yok, herşey tıpa tıp aynı.

İkinci devreye yine kötü bir başlangıç yaptık ve pota altındaki üstünlüğümüzü bir türlü skora çeviremedik. Bütün maç boyunca sadece bir kez rakibe vurup geçme fırsatımız vardı, onu da ikinci çeyreğin sonunda cömertce harcayında Botaş son topa kadar maçın içinde kalmayı başardı. 3. çeyreğin bitimine iki saniye kala Nilay Yiğit'in bizim sahadan soktuğu top sonrası yükselen tezahüratlar başarı için her yolun mübağ olduğunu göstermeye yetti de arttı bile. Yine de karınca misali tarafımız belli olsun diye, yazıyoruz işte buralarda. Üzülüyor insan cidden, yapılan saygısızlıkların, yapılan haksızlıkların bütün ederi orta sahadan sokulan bir üçlükmüş demek ki. Caferağa'dan çıkacak bir galibiyet sonrası da Zafer Kalaycıoğlu'nun bir heykelini dikeriz Florya'ya, oldu bitti.

Yasemin Horasan için ayrıca bir yazı yazmak gerekecek sanırım. Çok maçını izledim Yasemin'in hem bizde hem Beşiktaş'ta hem de İtalya'da. Bu kadar pasif bir Yasemin'i hiç görmemiştim, geçen sezon Aras onun için ' veteran oyuncu' gibi oynuyor ama Işıl'dan sadece üç yaş büyük demişti. Aynı görüntü devam ediyor, toparlanması şart hem kendisi için hem de takım için. 4/10 isabet yüzdesi ile oynadı bugün.

Son dönemde izlediğim en kötü Galatasaray'dı bugün izlediğim takım. Sahada neyi niçin yaptığını bilmeyen beşler izledik, farklı farklı kombinasyonlarda. Oyuncu kalitesi ile de maçı kazanmayı başardık. Jia Perkins çıkıp Botaş maçını kazandırabilir aynı şekilde Leuchenka da. Ama haftaiçi oynanacak maçı kazandıracak düzeyde değil hiçbir yabancımız. Sezonun ilk maçı tabii ki eksikler olacak, takım birbirini tanıyacak, zaman lazım vs klişelerini bir yana bırakırsak eğer Galatasaray bugün isimli oyuncuları ile ve tecrübesi ile maçı kazanmıştır. Maçın benim penceremden özeti budur. Sophia yoktu, Katie gelmedi yalanlarının arkasına da saklanmamak lazım.

Kalaycıoğlu maç sonrasında yaptığı açıklamalara ''Taraftarımıza teşekkür ediyoruz, Işıl'a da hoşgeldin diyoruz'' diye girdiğinde ben çoktan kapatmıştım televizyonu. Popülist açıklamalara aynen devam, hız kesmeden.

Galatasaray: 70 - Botaş:59


Nilay Yiğit - Jia Perkins - Esra Şencebe - Ivana Vecerova - Yelena Leuchanka beşi ile başlıyoruz.

Sophia Young'ın ufak bir sakatlığı var, oynamayabilirmiş bugün.

İlk çeyrek skoru: 16-20 (Botaş)

Devre skoru: 35 - 32 (Galatasaray)

3. çeyrek skoru: 51 -44 (Galatasaray)

Galatasaray: 70 - Botaş: 59

İddaa - TBBL Tahminleri (24 Ekim)


(742) Galatasaray - Botaş

Tahmin: Galatasaray -7.5 / Galatasaray -14.5

TBBL ile başladık madem öyle devam edelim.

Zafer Kalaycıoğlu TBBL'e hakim bir coach, tek iyi özelliği de bu zaten bana göre ve tabii bu sezon tercih edilme sebebi de. Takımı lige motive etmeyi iyi başaracaktır, bu da başaracağı tek iş bence bu kulüp çatısı altında. Haftaiçi Euroleague maçı var Galatasaray'ın, ilk yarıdan işi bitirmek isteyecektir. Fenerbahçe maçındaki kadar yüksek güvenle önermesem de, her iki handikap da güzel, hangisini seçerseniz artık.

23 Ekim 2009 Cuma

Sezonu Açıyoruz


Yarın saat 15.00'da Abdi İpekçi'de oynayacağımız Botaş maçı ile sezonu açıyoruz. Maç Gs tv'den canlı olarak yayınlanacak. Sarayın Sultanları ekibi olması gerektiği yerde olacak yine, sevgimizi yok etmeye çalışanlara rağmen.

Sakatsız ve iki kupalı bir sezon olması dileğiyle. Başlıyoruz.

Çankaya Üniversitesi: 58 - Fenerbahçe: 80


Çarşamba günü oynadığı kupa maçının ardından Ankara'dan ayrılmayan Fenerbahçe, sezonun açılış maçında Çankaya Üniversitesi ile karşılaştı bugün. Yalnızca bir gün dinlenme şansı bulan Fenerbahçe'nin haftaiçi oynayacağı Euroleague karşılaşması nedeniyle bu maçı Cuma günü oynamak zorunda olduğu hatırlatmakta fayda var. Maçları genellikle öğle arasında oynayarak, kampüsdeki öğrencileri salona çekmek isteyen Çankaya takımının da büyük etkisi vardı tabii bu maç saatinin tercih edilmesinde. Ligdeki en önemli rakibimizi üç gün içinde ikinci kez canlı izleme fırsatını kaçırmak istemedim ve Çankaya Üniversitesi yollarına düştük öğle saatlerinde, Fenerbahçe'li bir arkadaşımla.

Çarşamba akşamı olduğu gibi yine Birsel Vardarlı - Esmeral Tunçluer - Nicole Powell - Nevin Nevlin - Nevriye Yılmaz beşini tercih ederek başladı coach Haydar Kemal Ateş. Maçtan bir gün önce bu sezonki hedeflerini Play-off oynamak olarak açıklayan coach Mustafa Secerlioğlu ise Sha Brooks -Damla Gezgin -Lindsay Bowen - Megan Frazee - Görkem Ertaş beşini sürdü sahaya hava atışı için. Size olarak bütün pozisyonlarda rakibine üstün bir Fenerbahçe dikkat çekiyordu iki takımın beşleri sahaya gelirken. Fenerbahçe'nin bunu ne ölçüde avantaja çevirip, maçı koparacağı ise oyunun gidişatında kendini belli edecekti. Zira rakibe göre hazırlanmış planlardan ziyade kendi oyununa odaklı bir Fenerbahçe izledik maçın hemen başında. İki uzun ile maça başlayarak pota altını kullanma isteğini gösteren Fenerbahçe takımının ilk beş dakika içerisinde Nevin Nevlin ve Nevriye Yılmaz'ın elinden ürettiği toplam 10 sayı da bu planın işlediğini gösterdi. İlk çeyrekte üretilen toplam 22 sarı lacivert sayının 14'ünde yine bu ikilinin ismi vardı, boyalı bölgedeki üstünlüklerini maç boyunca kullandı Fenerbahçe. Fakat özellikle Nicole Powell'ı farklı zamanlarda savunan üç Çankaya'lı oyuncunun da fiziksel dezavantajı bulunmasına rağmen Fenerbahçe'li oyuncuların ve teknik heyetin topu Powell'a indirme gibi bir gayret içinde bulunmamaları da dikkat çekiciydi. Günümüz basketbolu hatalar ve miss- matchler üzerinden bulunan sayılar üzerine yığılmış iken bunu kullanmamak dezavantaj yaratıyor takımlara, Çankaya Üniversitesi karşısında olmaz bu dediğim ama ciddi rakiplere karşı büyük önem taşıyacağını gördük geçmişte ve tabii göreceğiz ileride.

İkinci çeyrekte Bowen'ın yüksek üç sayılık yüzdesi ile farkı 11'de tutmayı başararak oyunun içinde kalan evsahibine takımına öldürücü darbeyi üçüncü çeyreğin henüz başında yakaladığı 6-0'lık bir seri ile vurdu Fenerbahçe ve orada maçı koparmayı başardı. Bench derinliğini de kullanmak isteyen Ateş, genç oyuncularını sürdü sahaya. Ve 40 dakikanın sonunda da sahadan 80-58'lik skorla galip ayrıldı Fenerbahçe takımı.

İki maçın da en formda ismi Nevin Nevlin olarak gözüktü Fenerbahçe'de. Özellikle savunmada pota altını kapatmada gösterdiği gayret ve Nevriye Yılmaz ile olan uyumları o bölgeyi efektif kullanmalarını sağlıyor Fenerbahçe takımının. Bugün 4/7 iki sayılık, 8/8 serbest atış ile 16 sayı üretti forma giydiği 20 dakikada. Serbest atışların fazla olması da yazının başında belirttiğim gibi pota altındaki size farkından doğan faullerden kaynaklanıyor. Şu an için takımın en öne çıkan ismi Nevlin kesinlikle. Yerli rotasyonun ana parçalarından Birsel Vardarlı ve Esmeral Tunçluer ikilisi ise Ankara turunun en etkisiz oyuncuları idi. İkilinin bugünkü toplam şut yüzdesi 1/6 olmasına rağmen ürettikleri 7 asist ile yine de oyunun içinde kalmayı başarmaları da, onların takım için ne kadar önemli oyuncular olduklarını gösteriyor aslında. Fenerbahçe'nin Türkiye liginde elde ettiği başarıların anahtarı bu yerli oyuncular ve sezon öncesi pek de ışık vermediler bana ama zamanla form tutan oyuncular olduklarını da hatırlamak da fayda var sanırım.

Yabancı kadrosunda ise Penny Taylor bugün yine ikinci çeyrekte girdi oyuna. Onu izlemek büyük keyif, bir kez daha izledik kendisini canlı canlı. Oyun zekası üst düzeyde olan, her hareketi akıl dolu bir oyuncu. Üstelik savunmada da çok gayretli, takıma geç katılmasına rağmen bir çok pozisyonda takım arkadaşlarını savunmaya yerleşme konusunda uyaran O'ydu hep. İlk çeyreğin tamamını benchde geçirdikten sonra geri kalan 30 dakikanın 21'inde sahada yer alan Penny Taylor 18 sayı ile yine takımının en skoreri oldu Mersin maçından sonra. Aşina olduğumuz isimlerden Matea Ajavon, Nicole Powell ve Sutton Brown ise Penny'in aksine takıma yeni katılmış gibi bir görüntü çizdiler iki maçta da. Bugün yine kötü bir performans izledik bu üçlüden, bir sorun mu var yoksa Amerika'dan buraya geçiş sürecini mi uzatıyorlar bilemiyorum. Ama bu üçlünün saha içi isabet yüzdesi 10/25 şeklinde oluştu 40 dakikada.

Genç oyunculardan Begüm Dalgalar ve Amerika'dan dönen Devran Tanacan şans bulan isimler oldular farkın açıldığı dönemde. Çok kolay iki pozisyonu bitirememesinin ardından kenara alınan Devran'a koçun tepkisi ise çok anlamsız geldi bana zaten fark yüksek, kenara da almışın oyuncuyu hatasından dolayı, dikkat çekici şekilde yüklenmek gereksiz bence. Aynı şekilde bütün maç oyuncularını azarlar tavırlar sergileyen Çankaya Üniversitesi koçu Mustafa Secerlioğlu'nun davranışları da irrite ediciydi.

Haftaiçi Euroleague maçının ardından ligde Mersin ile karşılaşacak Fenerbahçe. Beklediğimden daha düşük seviyede buldum ben Fenerbahçe'yi sezon başı itibariyle, salondan izlediğim iki karşılaşmada da. Haydar Kemal Ateş kaynaklı bir takım eksikliklerin, problemlerin varlığı gibi yerli oyuncuların da henüz o bildiğimiz performanslarından uzak olması bunda ana etken. Zaman içinde bu oyuncuların performanslarının yükseleceği aşikar ama saha kenarından taktiksel anlamda katkı gelmesi beklenmemeli Fenerbahçe'de.

İddaa - TBBL Tahminleri (23 Ekim)

(731) Çankaya Üniversitesi - Fenerbahçe

Tahmin: Fenerbahçe -12.5

TBBL'de yeni sezonun başlamasıyla birlikte gelen yeniliklerden biri de maçların iddaa bültenine eklenmesi oldu. Şimdilik Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş Cola Turka'nın her hafta oynayacağı üç karşılaşma ile sınırlı olsa da program, bu da önemli bir açılım kesinlikle iddaa için.

Bu haftanın ve sezonun açılış maçı Ankara'da Fenerbahçe ile Çankaya Üniversitesi arasında oynanacak, saat 14.00'da. Çarşamba günü Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda Mersin BŞB'e kaybeden Fenerbahçe takımı bir günlük aranın ardından yeniden maça çıkıyor Ankara'da. Normal şartlarda uygulanmayacak bir program bu ama haftaiçi de Fenerbahçe'nin Euroleague maçları başlayacak dolayısıyla fikstürün sarkmaması adına oynamak zorunda bugün Fenerbahçe.

Yerli ve yabancı kadrosunu aynen koruyan Fenerbahçe takımı son olarak Penny Taylor'ı da dahil etti kadrosuna ve yine ligin en iddialı takımı konumunda. Rakip Çankaya Üniversitesi ise bir üniversite takımı, amaçları daha çok oyuncu yetiştirmek yönünde ve alt sıralarda yer alıyorlar uzun zamandır. Altyapıya ağırlık veren Çankaya Üniversitesi geçen sezon düşmekten son anda kurtuldu. Bu sene de yine o civarlarda gezinecek bir kadro kurdular, orta karar yabancı oyuncuları ile.

Geçen sezon Ankara'da oynanan karşılaşmayı 91-61 Fenerbahçe kazanırken, İstanbul'daki karşılaşmayı da 85-67'lik skorla yine Fenerbahçe kazanmıştı. Çarşamba günü kaybettiği kupanın ardından eleştiri oklarını üzerine çeken Haydar Kemal Ateş'in farklı kazanması gereken bir karşılaşma Çankaya Üniversitesi maçı. İki takım arasında büyük kalite farkı var, hem devre için hem de maç sonu için açılan handikap rahatlıkla aşılacaktır.

22 Ekim 2009 Perşembe

Katie Douglas & Galatasaray


Kime Kısmet ve Sürpriz başlıklı postlarda yapılacak olan bir transferin varlığından bahsetmekle beraber, isim konusunda bir bilgimizin olmadığını söylemiştik. Wnba final serisinin ardından Penny Taylor'ın Türkiye'ye gidiyorum açıklaması ile her iki yakada da hareketlilik yaşansa da, ilk anda gülen taraf Fenerbahçe olmuştu bu sahadışı mücadelede. Bizim tarafta ise bir sessizlik hakimdi fakat oynanan final serisinden iki takıma da takviyeler geleceği bilinen bir durumdu, Penny Taylor'ın gelişi sonrası gözler bayan basketbol şubesine çevrilmişti. Salı günü oynanan Super Kupa karşılaşması sırasında Gs tv spikerinin verdiği transfer haberi ile de tavan yapmıştı beklentiler ve nihayet bugün öğlen Katie Douglas transferi açıklandı. İsmi uzun süredir gündemde olan bir oyuncuydu, o nedenle isim sürpriz olmadı belki ama Katie Douglas'ın bu ülke topraklarına gelecek olması başlı başına bir hadisedir benim için ve tabii bayan basketbolunu takip eden pek çok basketbolsever için.

Ligin başlamasına bir gün, Euroleague'in başlamasına da yaklaşık bir hafta kala bu transferin yapılmış olması, geç mi kalındı acaba sorusunu da beraberinde getiriyor. Fakat bu tarz yıldız oyuncuların daha erken Avrupa'da bir takıma katılması mümkün değil zira Wnba final serisinde mücadele eden isimlerden biri Katie Douglas. Son yılların en zevkli ve çekişmeli final serisinin ardından bi süre dinlenmek istemesi kadar doğal bir durum yok, o yüzden anlayışlı olmak lazım takıma bu geç katılışa. Seimone Augustus ile Taj McWilliams Franklin'in geçen sezon Cumhurbaşkanlığı Kupası maçından yalnızca 36 saat önce İstanbul'a indiklerini hatırlamakta fayda var, tam da bu noktada.

Son anda transfer edilmiş gibi bir görüntü oluşmasına rağmen, uzun zamandır gündemde olan ve tam da ihtiyacımıza yönelik bir hamle Katie Douglas transferi. Türkiye'ye geldiğinde saha dışını ve magazinsel boyutunu daha detaylıca konuşuruz, bu transferin saha içinde neler katacağına bakalım biraz. Öncelikle Penny Taylor ve Katie Douglas isimleri gündeme geldiğinde, bizim için rasyonel olan tercihin Katie Douglas olduğu aşikardı, aynı şekilde Fenerbahçe için de potaya yüklenebilen, yüksek yüzdeyle bu driveları sonlandırabilen ve savunması da oldukça iyi olan bir isime ihtiyaçları vardı, bu isimin de onlar adına Penny Taylor olması gerekiyordu. Geçen sezonu Avrupa'da CSKA forması ile tamamlayan Katie Douglas'ın , kulübün mali sorunlar nedeniyle Avrupa'dan çekilmesinin ardından başka bir takıma geçeceği konuşuluyordu uzun zamandır bayan basketbol gündeminde. Yunanlı eşinden dolayı AB pasaportuna da sahip olması ve Euroleague'de kıta dışı oyuncu statüsünde yer almıyor olması da piyasasını yükselten bir diğer etkendi, çok başarılı oyununun yanı sıra. Transferin son zamanlarına girilmiş iken, AB pasaportu olan ve oynadığı takımda fark yaratabilecek bir dünya yıldızını takıma kazandırmak tabii ki alkışı hakediyor. Piyasada alınacak ve takıma katıldığında fark yaratacak tek isimdi bence, bütçemizin sınırlarını çok aşacak olan isimleri bir kenara bırakıyorum tabii ki, aklıma gelmeyen bir isim varsa eğer yorumlarınızla düzeltiriz bu kısmı daha sonra. Benim aklıma gelen başka bir isim yok şu anda ama yine de bir açık kapı bırakalım.

Eksiğimiz olan bir bölgeye yapılmış önemli bir transfer dedik Katie için. Peki nedir bizim eksiğimiz? Son oynadığımız Super Kupa karşılaşmasında da gördüğümüz üzere üç numarada sıkıntı yaşıyoruz şu anda, Sophia Young'ı üç numaraya çekmek çözümden öte bizi daha da kaosa sürükleyecek bir tercihtir temalı maç yazısını şuradan okuyabilirsiniz. Katie Douglas ise kariyeri boyunca hem şutör guard hem de kısa forvet pozisyonlarını başarıyla oynamış, dünyada bu işi en iyi yapan on isimden biri diyebilirim gönül rahatlığıyla. Bu noktada her an güvenebileceğimiz bir elin sahada olması takımı her açıdan rahatlatacak bir olay. 2006 senesinde Connecticut takımında yakaladığı %42 üçlük isabeti ile kariyerinin en yüksek ortalamasına ulaşan Douglas, kariyerinin geride kalan kısmında %35.2 gibi gayet iyi bir üçlük isabet yüzdesi tutturmuş durumda. Aynı şekilde orta mesafe şutlarını da oldukça yüksek bir yüzdeyle sayıya çeviren Douglas'ın hücum sahasındaki performansı her an güvenebileceğimiz bir opsiyon olacak sahada.

Hücumdaki boşluğu dolduracak olmasının yanı sıra savunma sahasında da işini aynı ciddiyetle yapan bir isim Katie Douglas. 2005 ve 2007 senelerinde WNBA'in savunma takımlarına seçilmiş olması tesadüf olmasa gerek. Aradaki 2006 senesinde ise, All Star'ın en değerli oyuncusu seçilmesi de hücum performansını bir kez daha hatırlatıyor bizlere. İşin savunma kısmından devam edelim biz. Hücumdaki etkinliğini savunmada da göstermeye çalışan Douglas ikili mücadeleden kaçınmayan, top için mücadele eden bir oyuncu aynı zamanda ki bu tarz isimlerin savunmadaki etkinlikleri hücum performanslarına daha da anlam kazandırıyor şüphesiz. 2007 sezonunu en fazla top çalan oyuncular listesinde beşinci sırada yer alarak tamamlaması da bu söylediklerimizin rakamlara dönüşmüş hali diyebiliriz sanırım.

Şut ritmini bulduğunda hücumda durdurulması zor bir oyuncu Katie Douglas, maç kazandıracak performanslar göreceğiz ondan bu sezon içerisinde özellikle TBBL'de. Atmaya başladığında gerçekten savunmacısına saç baş yolduracak bir oyuncu fakat şutları girmediğinde de oyunu zorlayacak bir isim değil kesinlikle. Oyun zekası yüksek olan, arkadaşlarını da oyuna sokabilen ve gününde olmadığında şutunu zorlamayacak mental olgunluğa sahip bir oyuncudan bahsediyoruz. Wnba kariyeri boyunca yakaladığı 2.7 asist ortalaması da bunun en iyi göstergesi, Connectitut'da 2007 sezonunda 3.7 asist ortalaması ile kariyerinin en yüksek rakamlarına ulaştığını da eklemeliyim buraya.
Başarılı bir kolej kariyeri bulunan Katie Douglas, ESPN'in son 25 yılın en iyi 25 kolej oyuncusu listesine de girmeyi başarmış bir oyuncu aynı zamanda. Bu sezon Indıana Fewers takımı ile şampiyonluğa çok yaklaşsa da henüz WNBA şampiyonluğu yaşamamış bir oyuncu olduğunu da ekleyelim. Bu sezonu Fewers takımında 17.7 sayı 3.9 ribaund 2.7 asist 1.6 top çalma rakamları ile tamamladı Katie Douglas.

Işıl Alben'in yokluğunda Nilay Yiğit ile oyun kurmaya çalışmamız Türkiye'de sıkıntı yaratmayacak olsa da Avrupa'da bu noktada birtakımlar sorunlar yaşayacağımız ortada. Katie Douglas aynı zamanda bu sorunu da bertaraf etmek için kullanabileceğimiz isimlerden biri. Top getirme özelliğinin yanı sıra pasör özelliği de ortalamanın üzerinde yer alan bir oyuncu ve bunu rahatlıkla yapabilecek kalitede bir isim. Gününde olmadığında takım arkadaşlarını oyuna sokma özelliğini de yine bu pasör özelliği ile eşleştirebiliriz tabii ki, saha görüşü oldukça iyi olan bir oyuncu. Işıl tam anlamıyla aramıza döndüğünde buna gerek olmayabilir belki ama onun yokluğunda kullanabiliriz bunu rahatlıkla, hatta zaman zaman Işıl'ı dinlendirebilmek için bile. 3 numaradaki sorunu çözmesinin yanı sıra savunmadaki direnci de arttıracak olması bence bu transferin en faydalı tarafı. Hücum evet çok önemli ama savunma takımı kimliğimizi kaybetmememiz lazım, bunu sağlayacak bir isim olması çok önemli bana göre. Bu savunma direncini ligde çok yükseklere çekmeden de galibiyet alıyoruz zaten ama Euroleague'de savunma direncini yükseltmek gerekecek. İşte bu noktada Avrupa pasaportu taşıyor olması bizim için çok kritik, kıta dışı iki oyuncu tercihimizi Jia Perkins ve Sophia Young'dan yana kullanırken Katie'yi de sahada tutabileceğiz. Jia Perkins ne kadar doğru bir tercih, uzun uzun tartışabiliriz ama başarının Avrupa pasaportu olan oyuncuları sahada tutabilmekten geçtiğini gösterdi bize Rus takımları, yol belli ve artık bizde bu yolu kullanmaya başlıyoruz yavaş yavaş. Tıpkı Fenerbahçe'nin Penny Taylor tercihinde olduğu gibi. Sırf Avrupa pasaportu olması dahi şu transfere çok daha büyük anlamlar katıyor, katacaktır.

2003 senesinden beri Avrupa'da da basketbol oynayan Katie Douglas Yunan takımı Ano Liosia Basketball ile başladığı Avrupa kariyerinde S.U. Glyfada Esperides Kyklos, TEO Vilnius, Ros Casares Valencia ve CSKA Moskova takımlarının formasını giydi. Katie'nin Avrupa kariyeri üzerine daha geniş bir yazı yazacağım için şimdilik bu kısa infoyla geçiyorum bu kısmı, bilgi olarak dursun şimdilik burada.


Transfer açıklandığından bu yana geçen kısa sürede hemen hemen herkesin sorduğu soru Augustus'un boşluğunu doldurur mu ? Augustus çok farklı bir insan, çok farklı bir basketbolcu. Burada bizimle kimyası da çok uyuştu ve insanüstü performanslar izletti bize geçen sene. Dynamo Kursk maçının ikinci yarısı, Taranto maçının tamamına yakını. Uzatmadan önce son topta denediği Jordan style şutu girse Ayhan Şahenk'de kalıcı hasarlar bırakmış olacağımızı söylüyorum ben geçen yıldan beri. Şu anda kim gelirse gelsin, hepimizin kafasında Augustus ile bir kıyas olacak ister istemez. Bundan kurtulmak lazım öncelikle. İhtiyacımız olan bölgeye çok faydalı olacak, gezegende bu oyunu en iyi oynayan isimlerden biri olan Katie Douglas'ı getirdik. Seimone Augustus ile kıyaslamamak lazım, o çok çok farklıydı bizim için hep de öyle olacak.


Gelen oyuncu Katie Douglas olunca, insan durdurak bilmeden yazabiliyor. Bir zamanlar televizyondan izleyip, hayalini kurduğunuz oyuncuların sarı kırmızı parçalıyı giymesi hissiyatı paha biçilemez bir duygu. Bugün bunu bir kez daha yaşadık, zaman içinde Katie özelindeki yazılara devam edeceğiz gibi duruyor, bu transferde emeği geçenlere tekrar teşekkürler.

Katie Douglas Galatasaray'da


Seimone'nin bu seneyi güçlendirme çalışması ile geçireceğini söylemesi ve sözleşmesinin bir sene ertelenmesi sonrası böyle bir transferin gerçekleşeceğini Zafer Kalaycıoğlu röportajı'ndan öğrenmiştik zaten. Ayrıntılı şekilde daha sonra tanıtacağız Katie'yi.

Hayırlı olsun..

Heyecan Başlıyor

TBBL'de 2009-2010 sezonu yarın saat 14.00'da oynanacak Çankaya Üniversitesi - Fenerbahçe maçı ile başlıyor. Galatasaray'ımızın Abdi İpekçi'deki ilk maçı ise Cumartesi günü saat 15.00'da ligin genç takımlarından Botaş ile.

İlk haftanın programı şu şekilde oluşmuş:

23 Ekim Cuma
14:00 Çankaya Üniversitesi - Fenerbahçe (Arı Koleji Spor Salonu) D Spor

24 Ekim Cumartesi
15:00 Galatasaray - Botaş (Abdi İpekçi Spor Salonu)
17:00 Samsun Basketbol - Tarsus Belediyesi (Yaşar Doğu Spor Salonu)

25 Ekim Pazar
14:00 Mersin BŞB. - Kocaeli BŞB. Kağıtspor (Edip Buran Spor Salonu)
15:00 Ceyhan Belediyesi - İstanbul Üniversitesi (Ceyhan Spor Salonu )
15:30 Beşiktaş Cola Turka - Panküp Kayseri Şekerspor (BJK Cola Turka) D Spor

21 Ekim 2009 Çarşamba

Mersin BŞB: 86 - Fenerbahçe: 74


Geçen sezonun iki kupalı takımı olarak Cumhurbaşkanlığı Kupası'na gelen Fenerbahçe takımı maça Birsel Vardarlı - Esmeral Tunçluer - Nicole Powell - Nevin Nevlin - Nevriye Yılmaz beşi ile başlarken, Mersin tarafı ise Ivory Latta - Barbara Turner - Şaziye Karslı - Korel Engin - Erlana Larkins beşi sahaya geldi hava atışı için. Maç öncesi yazdığım yazıda daha fazla mücadele etmesi gereken tarafın Mersin olduğunu, hücumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacaklarını fakat bunun yeterli olmayacağını, onlar için kritik olan noktanın savunmada gösterecekleri direnç olacağını söylemiştim. Ve eğer bunu yapabilirlerse son topa kadar galibiyeti kovalarlar yazmıştım, tıpkı Ceyhun Yıldızoğlu'nun maçtan sonra basın toplantısında söylediği gibi ben de bu kadar kolay olmasını beklemiyordum şahsen. Sonuna kadar hakedilmiş bir galibiyet bu, tebriklerimizi Mersin'e gönderdikten sonra saha içine dönelim tekrar.

Bu tarz tek ayaklı
maçlarda oyuna nasıl başladığınız çok önemlidir, hem özgüven kazanmanız açısından hem de rakibin direncini kırmak açısından. Mersin tarafında da bu düşünce hakimdi maç öncesinde, henüz ısınırken dahi çok istekli oldukları gözden kaçmıyordu. Hızlı bir giriş yaptılar maça, tam da beklediğim gibi. Latta'nın iki hücumda bulduğu üstüste iki üç sayılık basket ile skoru 6-0'a getirdiler henüz maçın ilk dakikası dolarken ve geri kalan 39 dakikada Fenerbahçe'nin öne geçmesine hiç izin vermediler. Dahası skor eşitlenmedi bile hiç. Maça 5/5 saha içi isabeti ile başlayan Latta'ya karşılık Fenerbahçe tarafında Nevlin ve Nevriye Yılmaz'ın ellerinden üretilmiş altı sayı gördük fakat Latta'nın durmaya pek niyeti yoktu, tabii Fenerbahçe tarafının da onu durdurmaya. Maçın altıncı dakikası geride kalarken Latta'nın şut kaçırmadan ürettiği 15 sayıya, Şaziye Karslı'nın da dışardan katkısı gelmeye başlayınca 18-9 Mersin üstünlüğünü gördük. Geri kalan dört dakikada bu kez sahneye Larkins çıktı, pota altındaki etkili oyunlarından ufak kesitler sunan Larkins bulduğu dört sayı ile bu çeyrekte skor üreten üçüncü Mersin'li oyuncu oldu. (Latta 15, Larkins 4, Şaziye 3) 10 dakikada üretilen 22 Mersin sayısında Latta'nın harika performansı kadar ona çözüm üretemeyen, dahası üretmek için çabalamayan Fenerbahçe teknik ekibinin de büyük payı vardı. Fenerbahçe'nin ürettiği 16 sayının 10'unun Nevriye ve Nevlin'in elinden gelmesi de tesadüf değildi tabii, onlar da en avantajlı oldukları bölgeyi işlemeye çalışarak başladılar maça. Ayrıca çeyreğin bitimine üç dakika kala dört oyuncusunu birden kenara alan Ceyhun Yıldızoğlu'nun tüm takımdan katkı almaya yönelik sisteminden ödün vermemesi de önemliydi bu noktada.


İkinci çeyreğe Penny Taylor'ı oyuna alarak başladı coach Haydar Kemal Ateş, dünya gözüyle Penny'i de izleme fırsatı bulduk böylece. İlk çeyreğe iyi başlayan isim Latta olmuştu Güney temsilcisinde, ikinci çeyreğe iyi giriş yapan isim ise Erlana Larkins oldu. İkinci çeyreğin ilk üç dakikasında 6 sayı 3 ribaundluk(2'si hücum) bir oyun ortaya koyan Larkins, bu performansı sonrası kenara gelirken skor da 28-20 Mersin lehine idi. Yerine oyuna giren Scott ise geçen sezonda da Mersin'de forma giyen bir oyuncuydu ve dolayısıyla ortama daha alışık olan bir isimdi. Oyuna girdiği andan itibaren 7 dakika hiç çıkmadan sahada kalan Scott'tan 8 sayılık bir skor katkısı alırken Mersin takımı, bu sezonki oyun karakterini göstermeye başlamıştı bile henüz sezonun ilk resmi karşılaşması olmasına rağmen. Kaptırdığı bir top sonrası Aynur Metin'e faul yapan ve son adam olması sebebiyle teknik faul çalınan Matee Ajavon üçledi. Yaklaşık 50 saniye vardı devrenin bitmesine, Ajavon'un kenara alınacağından emin şekilde serbest atışların atılmasını bekledim. Fakat Haydar Kemal Ateş nedense çıkarmadı Ajavon'u oyundan ve bitime iki saniye kala dördüncü faulünü yaptı Ajavon, hem de çok gereksiz bir pozisyonda. Faul hakkının dolmadığını düşünerek Mersin yarısahasında yaptığı faul sonrası, hem iki sayı yedirdi takımına hem de dördüncü faulünü alarak uzunca bir süre kenarda beklemek zorunda kaldı. Ama en az onun kadar hatalı olan, belki de daha fazla, coachu atlamamak lazım. Kabul edilebilir bir hata değil.

Devrede Aynur Metin'in 5, Deniz Boz'un 2, Şaziye Karslı'nın 6 sayısı vardı Mersin takımında. Altı iyi okunması gereken rakamlar bunlar zira burada Yıldızoğlu'nun sisteminin temelleri yatıyor. Baktığınız zaman 5 sayı ve 2 sayı pek de önemli gibi durmayabilir ama bu katkıyı her maç aldığınız taktirde ki tam olarak bunu başarıyor Mersin takımında, işler olumlu yönde gelişiyor sizin adınıza. Şaziye konusu ise apayrı, burada bu sistemde başarılı olacağını yazmıştım daha önce, tekrar olmasın.


Soyunma odasına 48-31 önde giden Mersin takımında yüzler gülüyordu, çok rahat şekilde oynayarak 17 sayılık bir fark yaratmışlardı ve kupa için sadece 20 dakika kalmıştı. Hamle yapması gereken taraf ise Fenerbahçe idi çünkü oyun tam da Mersin'in istediği gibi şekillenmişti ilk yirmi dakikada. Fakat ikinci yarıya da hızlı başlayan taraf Latta ile Mersin takımı oldu. Henüz ilk dakika dolmadan 6'sı Latta, ikisi Larkins imzalı olmak üzere 8 sayı ürettiler ve skoru 56-31'e getirerek maçtaki en yüksek farkı yakaladılar. Penny Taylor destekli bir 8-0'lık seri gelse de Fenerbahçe tarafından Latta'nın şut kaçırmaya pek niyeti yoktu bugün, bu atağa da karşılık verdi, Barbara Turner'ın da skor üretimine başlaması ile bu krizi de atlatmayı başardı Mersin takımı ve son çeyreğe 69 -54 önde girdiler.

Geride kalan on dakika ve 15 sayılık bir fark vardı. Tecrübe problemleri yaşadıkları için geçen sezonu kupasız tamamlamak durumunda kalan Mersin takımını önemli bir sınav bekliyordu çünkü Fenerbahçe'nin önde pres yaparak son çeyreğe başlayacağını tahmin ediyordum. Fakat pek niyeti yoktu buna Haydar Kemal Ateş'in, dolayısıyla rahat bir başlangıç oldu Mersin adına. İlk üç çeyrekte olduğu gibi ilk sayılar yine Latta'dan geldi, bilmem ne düşünmüştür Fenerbahçe teknik ekibi bu sayıların ardından. Latta+Larkins+Scott katkılı 6-0'lık bir seri ile son çeyreğe giriş yapan Mersin takımı farkı 21'e çekerek kapıyı kapattı ilk iki dakikada, kapanan kapıyı açmak için çok uğraştıysa da Fenerbahçe fayda etmedi zira epeyce geç kalmışlardı bunun için. Yine de yakalayabilirlerdi belki ama bu coach kaynaklı olmayacaktı kesinlikle, bireysel performanslarla zorladılar o da fayda etmeyince, onlar da bıraktılar ve tebrik ettiler Mersin takımını.


Bugünkü maçın pek çok alt teması var aslında. Bunlardan ilki Ceyhun Yıldızoğlu'nun Mersin'de henüz ikinci sezonunun başında elde ettiği Cumhurbaşkanlığı Kupası. Her defasında bir adım daha çıkarak, üstüne koyarak bunu başardılar. Takımı ve şehri motive etmesi adına çok çok önemli bu kupa, sonuna kadar hakettiler, tebrikler. Bir diğeri, teknik ekibin maçın kaderine ne ölçüde etki ettiğini görmemizdi. Arada kalite farkının bariz olduğu iki takım karşılaşırken, teknik ekibi kuvvetli olan Mersin takımı bunu avantaja çevirerek oyuncular arasındaki farkı kapatmış oldu. Motivasyon konusunda zaten başarılı bir isim Yıldızoğlu, böylece de takımını öne geçirmiş oldu Fenerbahçe karşısında. Teknik ekip oyuna bu kadar da etki eder mi canım diyenler olacaktır tabii ama çok iyi ile çok kötüyü yanyana koyunca böyle oluyor işte. Geçen sezon play-off'da kaybedilen maçlara daha bir üzülüyor insan şu maçı izledikten sonra, Okan Çevik'in kulakları çınlasın. Zafer Kalaycıoğlu da şu maçı günde iki öğün izlesin, izletsin takıma.
Mersin özelinde devam edeceğim bu yazıya, şimdilik burada bir virgül koyalım.

Tebrikler Mersin, tebrikler Ceyhun Yıldızoğlu. Sonuna kadar hakettiğiniz bir başarı bu, ders niteliğinde bir galibiyet.