BIY AD

29 Nisan 2009 Çarşamba

Mersin Büyükşehir Bld. Finalde (3-2)


Samsun Basket - Mersin BŞB. serisi bugün oynanan 4. maçla sona erdi. Samsun Basket'in 1-0 önde başladığı seride, saha avantajı da Karadeniz ekibindeydi (ligimizdeki ev sahibi avantajı da nasıl bir avantaj o da ilgiç bir konu). Bilindiği üzere Cantuğ Hoca'nın öğrencileri ne normal sezonda ne de playofflardaki Ceyhan serisinde evinde hiç yenilmemişti.

Eşleşmenin ilk maçında Samsun'da karşı karşıya gelen iki ekipten favori olan ev sahibiydi fakat Mersin BŞB mücadeleden galip ayrıldı 76-87'lik skorla. Samsun'da ilk maçı kazanarak seride durumu eşitleyen Mersin takımı bu maçta Samsun Basket'i 15 top kaybına zorlarken buna karşılık 17 asist/ 9 top kaybı gibi bir istatistik tutturunca yabancı oyuncularının totalde üretmiş olduğu 65 sayı ile saha dezavantajını ortadan kaldırarak dönmüş oldular Mersin'e. Her maçın hikayesi hemen hemen aynı aslında, son topa kadar süren bir mücadele, takımlarının skor yükünü çeken yabancılarının yanına yerlilerini ekleyebilen ekip galip ayrıldı sahadan.

Kuzey ucundan, Güney'e 1-1'lik skorla dönen Mersin ekibi, evindeki büyük mücadeleye sahne olan ilk maçta uzatmalarda rakibinin ataklarına cevap veremeyince 8 sayılık farkla 70-78 boyun eğdi Samsun Basket'e. İkinci maçta da rakibini top kayıplarına sürükleyen Mersin BŞB savunması tam 19 kaybı yaptırmasına rağmen 16'sı hücum ribaundu olmak üzere 50 ribaund verince rakibine kazanmak da kolay olmuyor haliyle. Buna bir de üç sayı çizgisinin gerisinden 4/21 gibi çok çok düşük olan yüzdelerini eklersek maçın uzaması bile enteresan olmuş. Bu galibiyetle birlikte Samsun Basket 2-1 öne geçti tekrar seride.

Üçüncü maç yine Mersin'de oynandı, öncede dediğim gibi yine son hücuma kadar süren mücadeleyi 81-78 Mersin kazanınca skoru 2-2'ye getirerek, Samsun'daki 4. maça umutlarını taşıdı. Ceyhun Yıldızoğlu'nun imzası haline gelen ön alan savunması yine iş başındaydı bu maçta. Lig maçında bizi tam 30 top kaybına sürükleyen Mersin savunması bu kez Samsun Basket'i epeyce yıprattı ve tam 24 top kaybı yaptırdılar. 81 sayının 65'ini yabancı oyuncularından bulan Mersin temsilcisi şansını son maça kadar taşımayı başarmış oldu böylece.

Evinde, playofflarda oynadığı ilk Mersin maçı hariç 11 maçta 11 galibiyet alan Samsun Basket'in 2 kere üst üste Mersin ekibine yenilmesi mantığa zor gelse de Mersin bunu başardı. 71-75 biten yine heyecan fırtınası şeklinde geçen maçta Mersin final vizesi alarak, TBBL finalinde F.Bahçe'nin rakibi oldu.

Son maçta Samsun takımı geriden gelip iyi bir ritm yakalamışken,52-53 geride iken tribünde yaşanan mevzuular nedeniyle maç durmuş ve ritm bulan ev sahibinin bundan epeyce zararlığı çıktığı aşikar. Olayların tamamını şuradan izleyebilirsiniz, Cantuğ hocanın da ne kadar sinirli olduğunu görüyoruz videoda haklı olarak.

Sezonun tamamında yalnızca iki kez 80 ve üstünde sayı yiyen Samsun Basket'in Mersin takımından iki kez 80+ yemesi de bu serinin sonucunu oluşturdu bir bakıma. Ceyhun Yıldızoğlu'nun önümüzdeki sene için Fenerbahçe ile anlaştığı şeklinde dedikodular dolanıyor, bu açıdan da ilginç bir eşleşme oldu bu. Her ne kadar lig süresince iyi bir performans gösterse de Samsun takımının bir düşüş trendine girdiğini biliyorduk Türkiye Kupası'ndan önce başlayan bir süreç bu, orada da daha iyi gözlemleme şansı bulmuştuk bunu. Bu açıdan Mersin takımının finalde Fenerbahçe'yi Samsun'a nazaran daha fazla zorlayacağını tahmin ediyorum.

28 Nisan 2009 Salı

İnan Hepimizin Canı Yandı


Eğer Işıl yerde kalıp, Fener maçına devam edemiyorsa sakatlığının ne derece ciddi olduğunu hepimiz yere düştüğü anda anlamıştık zaten. Evet, resmi siteden korkulan açıklama geldi, Işıl 3-4 ay ayrı kalacak parkelerden. İkinci yarı oynar mı, Caferağa'da oynar mı derken Işıl'ın salona dönmediği her dakika bir hafta daha uzattırıyordu sakatlığını zihnimizde.

Mükemmel başladığın maç, yüksek konsantrasyonun... Sonuç sensizlik olmamalıydı. O an hepimizin canı acıdı, senin dizin acıdı, bizim kalbimiz. Sonra, sen de anladın dönemeyeceğini senin de göz yaşlarının sebebi takımı yalnız bırakmandı. Aslan Parçası'nı ağlatamaz çünkü diz ağrısı.

Bu arada, sana kimse söyleyebildi mi bilmiyorum ama Caferağa'ya gitmiyoruz. Bu sezon daha maç yok ama merak etme arkadaşların da savaştı, onlar da ağladı senin gibi hırsından. Sen Galatasaray'ın kızısın, burada sana olan sevgiyi anlatmam saçma zaten; çabuk iyileş olur mu, özletme kendini Gönlümüzün Sultanı...

27 Nisan 2009 Pazartesi

17-13 = 4 | |Galatasaray 64- Fenerbahçe 68

İkinci çeyreğin sonuna kadar kontrolümüzde bir oyun ve 7-11 aralığında gidip gelen bir fark vardı. Augustus'u da ilk çeyreğin sonunda ve ikinci çeyreğin başında 5 dakika kadar dinlendirme fırsatı bulunca galibiyete olan inancım daha da artmıştı ta ki Işıl'ın pota altında ribaund mücadelesinde sakatlandığı ana kadar. Yasemin ile çarpıştı orada ayak boşa gitti gibi ve ses duyduğunu söylemiş doktorlara ki o ses pek hayra alamet değildir, durumu nedir şu anda tam olarak bilmiyoruz, iyi haberini bekliyoruz sadece.

Onun çıkmasıyla bir yarımızı bıraktık kenara ama maç devam ediyordu. Tuğba'nın ikinci yarının hemen başında tek guard olarak kaldığını bilmesine rağmen saçma sapan faullerle dört faule ulaşması işleri hepten bozdu, maskesi ile önünü görmekte dahi zorlanan Esra'ya mahkum kaldık top getirmek için. Tuğba'nın kenarda Yasemen'in de olmadığını bile bile üstüste o faulleri yapması zihinsel olarak Galatasaray ayarındaki bir takımı kaldıramadığının bir işaretidir bana göre.

Fenerbahçe yavaş yavaş farkı kapattı, oyunun kontrolünü de eline aldı Katie Smith önderliğinde ve öne geçmesi gereken anda da öne fırlamayı başardı yine Katie Smith imzalı basketlerle. İçeriye penetre edip faul hakkımızı doldurmamızı da iyi kullanan Katie oyunu çok iyi okuduğunu gösterdi bir kez daha. Bizim tarafta ise anlamsız bir Şaziye ısrarı vardı, ne istiyor ne bekliyor coach anlatsa keşke biz de öğrensek. Yasemen üniversite şampiyonasına gittiği için bu maçta oynayamadı, Tuğba'ya katlandık tamam da Şaziye'den beklentimiz nedir yani? Geldiğinden bu yana kaç maç geçti, neyin peşindeyiz artık. Oyuna giriyor adamını kaçırıyor anında sayıyı yiyoruz, hücumda 0/5 atıyor, dahası sahada oynamak istemediğini bariz bi şekilde hissediyorsunuz. Fenerbahçe'den oyuncu almayız açıklamalarını yapan şube başkanına da selam olsun, uzaklara bakmaya gerek yok sahaya bakın yeter zira ufkunuzun uzakları görecek kadar geniş olmadığını öğrendik geride kalan iki yılda.

Kupada şans verdiğimiz Bahar Çağlar'ı aradı gözlerimiz ama onu da tercih etmedi coach, Şaziye ısrarına devam. Devam tamam da bir an savunma boş bırakıyor, önünde koridor ulaşıyor topu potaya atmaktan aciz dahası atmak istemiyor sorusu akıllara geliyor ki, bunu sağlayanlara tekrar selam olsun.

5/22 attık üç sayı çizgisinin gerisinden bugün, 5/7 Işıl + Augustus, geri kalanlar 15'de 0. Karavana geçtik takım halinde yani.. İlk yarıda 13 sayı atan Işıl hariç sayı üreten yerli oyuncumuz yok, Fenerbahçe'de ise Nevriye Yılmaz, Esmeral ve erken faul problmine giren Birsel'in total 17 sayısı var. Farkı yataran da burası oldu zaten skordan da gördüğünüz üzere. 17-13=4. Yerli oyuncularımız katkı vermeli demiştik maçtan önce, Işıl'ın yokluğunda bu artık iyice zaruri hale geldi ikinci devrede fakat yerli kadromuz takım halinde 0/24 attılar.

İlginç coaching hatalarına da devam ettiğimizi gördük ama inanın sıkıldım artık onları yazmaktan, sezonu kapattığımıza göre resmi olarak daha çok vaktimiz var demektir bunları konuşmak için.

Bu mağlubiyetle sezonu bitirmiş vaziyetteyiz, kulaklarımız Işıl'dan gelicek haberde şimdilik başka bir şey düşündüğümüz yok.

Var Mısın Yok Musun? vol. 2


3 gün arayla ikinci '' Var Mısın Yok Musun ? '' maçına çıkıyoruz bir saat sonra.

İlk iki maçın ardından gördük ki Fenerbahçe'yi yenebilecek güçte bir takımız. Caferağa'da çok iyi başladığımız maçı hem coaching hataları hem de psikolojik faktörlerle devre sonunda elimizle vermiş olsak da Cumartesi günü çok iyi bir oyunla rahat bir galibiyet aldık. Deplasmandaki ilk maçta kenardan biraz destek alabilseydik ya da devre sonunda biraz sakin kalıp, oyunu tutabilmeyi başarsaydık bugün seriyi bitirmek için maça çıkacaktık belki de..

İlk iki maçta erken faul alarak kenara gelen Kress'in üçüncü kez faul problemine girmemesi hücum anlamında elimizi rahatlatıcak bir alternatif olur bugün. Aynı şekilde ilk maçta oynayamayan, ikinci maçta ise maske ile oynayan ve bundan epeyce rahatsız olduğu belli olan Esra'nın bugün biraz daha katkı veren bir oyun ortaya koyabilmesi ve böylece kısalardan alabileceğimiz muhtemel katkıların artacak olması bu maç öncesinde bizim adımıza önemli noktalar.

Fenerbahçe tarafında ise ilk maçta 4/5 ile üçlük atan ve maçı kazandıran isim olan Ajavon'un ikinci maçta erken faul problemine girmesi ve bunun yanında bir de Sutton Brown'un devrede üç faule ulaşması epeyce zorlamıştı onları. Bugün maçın hakemi Erşan Kartal, malum kendisi ile pek de iyi anılarımız yok bugün de epeyce komik düdükler görmemiz muhtemel kendisinden. Maçı seyircili tamamlar mıyız o konuda da şüphelerim yok değil zira bir gözü sürekli tribündedir kendisinin.

İki takım da artık birbirini çok iyi tanıyor, hem zayıf taraflarını hem güçlü taraflarını iyi biliyor herkes. O yüzden teknik taktik kısımdan ziyade maçı daha çok isteyen, her top için mücadele eden taraf maçı kazanıcak. Ve serinin başından beri dediğim gibi günlük performanslar belirleyecek galibi, terazide ağır basan bir taraf yok bana göre.

Augustus'un sahada 40 dakika kalmaması gerektiğini ve Young'ın da sırtı dönük oynamaması gerektiğini geride kalan total üç maçta Okan Çevik'in görmüş olmasını dileyerek, geçen maçın üçüncü çeyreğinde olduğu gibi saha avantajını kullanıp taraftarımızı da arkamıza bir çeyreklik iyi savunma ile maçı kazanabileceğini düşünüyorum.

Kaybetsek dahi son topa kadar savaşarak kaybedicez.

26 Nisan 2009 Pazar

Seni Daha İyi Görebilmek İçin


Geçen hafta Işıl Alben ile alakalı bir anket açmıştık bildiğiniz üzere, dün gece itibari ile kapattık bu anketi kullanılan 291 oyun ardından.

Öncelikle katılımın yüksek olması ve aynı başlığa yapılan konu ile alakalı yorumların bulunması herkesin bu konuda söyleyecek bir sözü olduğunu gösterdi ki bu da doğru bir zamanlama ile anketi açtığımızın bir yansıması olarak sevindirdi bizi. Anketi açarken de biraz çekinerek açmıştık açıkçası. Malum konu Işıl Alben olunca pek basketbol penceresinden yaklaşamıyoruz olaya ama bu konu ile alakalı geri dönüşler oldukça iyiydi bu da bizi sevindiren bir diğer gelişme oldu bu anket sırasında.

Anketimizde oy kullanan 291 kişiden 208'i - ki %71 gibi büyük bir çoğunluğa tekabül ediyor bu- Işıl Alben'in bu seneki performansından memnun olduğunu söylemiş. 83 kişi ise onun bu seneki performansından pek memnun olmadığını belirtmiş. Madem sizlerin fikirlerini aldık biz de kendi düşüncelerimizi yazmış olalım bu vesile ile.

Işıl'ın ortaya koyduğu oyunu tartışmadan önce belirtmem gereken bir nokta var ki Işıl'ın bugünlere gelmesinde en önemli paya sahip isimler onlar bana göre. Bu isimlerden biri Ceyhun Yıldızoğlu diğeri de Cem Akdağ. Bu iki coach da gerçekten şu anda ülkemiz basketbolunun çok çok üstünde yer alan coachlar ve Işıl'ın şansı bu iki isimle de çalışmak oldu. Ceyhun Yıldızoğlu'nun Botaş'ında oynarken hem TBBL'de hem de Avrupa'da forma giydi Işıl ve kendi ağzıyla söylediği bir şey var ki, Botaş onun kariyeri için çok önemliydi. Hemen ardından hem Milli takımda hem Galatasaray'da Cem Akdağ ile çalışması da çok önemliydi. Bunun devamında bu sene Okan Çevik'in görevde olmasını bir talihsizlik sayarak devam edelim biz yazımıza.

Ceyhun Yıldızoğlu'nun Botaş'ında forma giyerken çok kolay adam geçmesine rağmen potayı pek düşünmeyen bir oyuncuydu ve o sezonu 4.6 asist ortalaması ile kapatmıştı Işıl. Aynı sezon MVP ödülünü kazanan Işıl'ın asistçi kimliğini tartışacak da değiliz zira oynadığı her kategoride asist kraliçelikleri kazanmış bir guard o. Fakat bugüne geldiğimizde kritik olan nokta, adamını kolay geçebilen Işıl'ın şuta yönelmesi. Hareketliliği ve kolay yön değiştirebilmesi sayesinde savunmacısını kolay geçerek bunu cezalandırabilecek bir Işıl'ı hangimiz istemeyiz ki ? Şu anda da bunu yapabiliyor ama hem çok az deniyor hem de bu şutu sayıya çevirebilme yüzdesi oldukça düşük. Şu anda çok boş kalmadığı sürece potaya bakmıyor Işıl, takımı oynatmayı düşünerek mi bakmıyor yoksa şutuna mı güvenmiyor bilemiyorum ama o potaya bakıp, şutunu da yüksek yüzdelere taşıdığında Işıl'ı izlemek bambaşka olacak.

Olacak diyorum çünkü Işıl'ın da kendisine hazırladığı uzun vadeli plan çerçevesinde bunları gerçekleştirme amacında olduğunu biliyorum. Bunun için de ilk gerekli olan nokta tabii ki çalışma isteği. Botaş'a gittiğinde ağırlık idmanlarına yönelen Işıl'ın savunmada neler yaptığını gördük. Savunmanın %90 oranda istek işi olduğunu öğretirler altyapılarda, bunu çok iyi beceren Işıl topa baskı konusunda benim izlediğim en iyi oyunculardan biri. Hani bu kıyasa onun yaşını da dahil edersek en iyisi bile diyebilirim.

Işıl'ın top çalma istatistikleri her zaman için çok iyi oldu, 2006 Ümitler Şampiyonasında top çalma listesinin birinci sırasındaydı ismi. Bu sene de gayet iyi rakamlara sahip top çalmada fakat bazen top çalma isteği ile pas kanallarını daha geniş görebileyim ve topu keseyim isteğiyle çok geriden alıyor rakibini, bu da onun iyi bir savunmacı olmasına rağmen zaman zaman kolay geçilmesine sebep oluyor. Mesela en sıcak örnek, dün oynanan Fenerbahçe maçında ikinci çeyrekte üç kere üstüste geriden takip edip, screene takıldığı için onun adamından sayı yedik. Halbuki aynı oyuncuyu yakından alıp, hatta çok iyi yaptığı baskılı ön alan savunmasını yaparak o adamla topla beraber gelse, nefes dahi aldırmaz ona, eminim buna.


Bir diğer eksik yönü ise baskılı savunmalara karşı yaptığı başarısız penetreler. Topun onun elinde patlama ihtimalinin fazla olduğu anlarda sıkça yapıyor bunu Işıl, tam olarak onu suçlamak da doğru olmaz bu noktada, ee sahadaki dört kişiden n'aber diyebilirsiniz tabii ki ama baskılı savunmaya karşı tıkandığımız anlarda içeriye yaptığı ve sıklıkla turnover ile sonuçlanan hücumları onun değiştirmesi ve geliştirmesi gereken özelliklerinden bir diğeri.

FIBA'nın ''En Çok Heyecan Veren Genç Oyuncular''dan biri olarak gösterdiği bir oyuncu Işıl Alben ve o şu anda hem bayan basketbolunun hem de Galatasaray'ın sembolü olmuş durumda. Bugüne kadar bayan basketbolunun varlığından bihaber olan insanların salona gelmesini sağlayan bir oyuncunun eleştirilmesi ve bu eleştirilerin sevenleri tarafından çok da iyi karşılanmayacağını tahmin edebiliyorum. Ama bugün izlediğimiz Işıl Alben'in çok daha üst versiyonlarını görebiliriz, bunu yapabilicek yeteneğe, çalışma azmine sahip bir oyuncu o ve hepsinden önemlisi sadece 22 yaşında. Birçok şey yüklüyoruz ona taraftar olarak, o da bunun altında zaman zaman zorlanabiliyor. Biraz açılalım, bu büyük yeteneği, bu büyük oyuncu adayını, bu büyük Galatasaray'lıyı biraz yalnız bırakalım. Bunun bize ve ülke basketboluna dönüşü çok daha büyük olucaktır diye düşünüyorum.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Galatasaray 76 - Fenerbahçe 66


Maça Işıl - Tuğba- Augustus- M.Kress - S.Young beşini tercih ederek ve taraftarı da arkamıza alarak çok iyi bir başlangıç yaptık tıpkı Caferağa'da olduğu gibi. Dört farklı oyuncumuzun elinden bulduğumuz 10 sayı ile molayı aldırdık henüz dördüncü dakikada Haydar Kemal Ateş'e.

10-0 seri yakalamışsın, evinde oynuyorsun ve rakibine henüz sayı attırmamışsın. Bunun avantajını kullanmamız gerekirken çeyrek sonunda yine kafa kafaya bir skor meydana geldi. Günün sorgulanması gereken ana sorusu budur aslında bana göre, psikolojik üstünlüğü sağlamış iken rakibin bu kadar kolay dönmesine fırsat vermemeliyiz. Kress'in ve Kara Braxton'ın bu çeyrekte ikişer faul alması korkuttu ama ikisinin de maçın geri kalanını daha temkinli oynayarak faul problemi yaşamadan tamamlaması bizim adımıza oldukça kritikti.

Fenerbahçe'nin ilk çeyrekteki şut performansı bu şekilde oluştu. İki saha içi isabeti var, üç sayı çizgisinin gerisinden olan yeşil yuvarlak son hücumda Nevriye'nin üçlüğü, onu bir kenara koyarsak 10 dakikada 1-bir -saha içi isabeti ile oynadı Fenerbahçe. Sadece bu tabloyu gören ve maça 10-0'lık bir seri ile başladığımızı bilen biri ilk çeyreğin çok rahatlıkla çift haneli farklarda tamamlandığını söyleyebilir ama böyle olmadı ne yazık ki, çeyrek skoru 16-12. Bunun tam tersini düşünelim, Caferağa'da bu tablo bizim adımıza olsaydı skor ne olurdu tahmin etmek zor değil.


İkinci çeyrekte bizim adımıza önemli iki nokta vardı. Birincisi Okan Çevik'in Augustus'u iki dakika da olsa yanına alma cesaretini göstermiş olmasıydı ki hem ilk maçtan önce hem de dün bunun üzerinde konuşmuştuk epeyce. Bugün daha iyi görmüştür umarım coach o kenarda dinlenirken de bu takım sayı bulabiliyor, zorlanıyor belki ama sayıya ulaşıyor bir şekilde. Augustus sahada iken onun eline top değmeden biten hücumlarımız oluyor, kenarda durup diri kalması önemli bizim için. Diğer önemli nokta da ilk maçın sıcak ismi Ajavon'un ve Sutton Brown'ın üçer faul alarak kenara gelmesi idi. Augustus kenarda iken Kara Braxton ile pota altında zorlanmadan sayılar ürettiğimizi ve Braxton'ın bu çeyrekte attığı 8 sayı ile takımın en skoreri olduğunu da ekleyeyim unutmadan.



3. çeyrekte Augustus rüzgarı vardı, soyunma odasından dinlenerek gelen Seimone 11 sayı üretti bu çeyrekte. Epeyce yıprattığı Fenerbahçe savunmasının açıklarını diğer oyuncularımız da gayet iyi kullandılar ve çeyrek skoru 22-10 lehimize oluştu. Maçın kırılmasını sağlayan kısım da burası oldu zaten, bir daha Fenerbahçe'nin yaklaşmasına izin vermedik ve maçı 76-66 kazanarak durumu 2-1'e taşıdık.


Bu maça ''Var Mısın Yok Musun '' maçı olacak demiştik maçtan önce, şimdilik en az bir maç daha varım demiş olduk bu galibiyetle. Ama galibiyeti iyi okumak gerekiyor zira maç kazanmaktan daha önemli olan nokta turu kazanabilmek. Bugün Augustus+Young+Kara Braxton+Kress'den 62 sayılık bir katkı geldi, bunun yanında Işıl'ın 6, Tuğba'nın 8 sayısı vardı. Fenerbahçe'de ise yerli rotasyondan gelen katkı tam 36 sayı. Eğer ki turu geçiceksek bu yerli kadromuzdan gelecek katkı ile olucak, savunma anlamında verilen katkıya lafım yok ama hücumda da daha fazla sorumluluk almaları gerekiyor yerli oyuncularımızın. Esra'nın maske ile pek de rahat edemediği belli oluyor hareketlerinden ama çok ihtiyacımız var ondan gelicek bu katkılara. Şaziye'yi olaya dahil etmek isterdim fakat kendisi de ne yaptığının, neyin peşinde olduğunun farkında değil, o yüzden pas geçiyorum onu.

Bugün ribaundlarda 31-21 Fenerbahçe üstünlüğü oluştu ki özellikle ilk yarıda haddinden fazla hücum ribaundu verdik rakibimize.-totalde 13 hücum ribaundu- Uzunlar zaten üzerine düşeni yapıyor ama kısalarımızın da bu konuda daha konsantre olması gerekiyor, ortaya düşen pek çok topu alamadık.

Işıl'ın top çalma istatistikleri hepimizin malumu, gerçekten çok iyi rakamlar yakalıyor bu noktada ama özellikle bu seride top çalmadan ziyade savunmaya konsantre olması çok daha faydalı olucak bizim için. Bugün de beş top çalma ile oynadı ki bunların birçoğunda yere atlayarak, top için savaşarak başardı bunu fakat bir çok pozisyonda da uzaktan takip ettiği için screene takıldı ve onun adamından kolay sayılar yedik.

Özgüven kazanmamız açısından bugünkü galibiyet önemli demiştim, kazandık ve Pazartesi'yi bekliyoruz. Yıkılmadık, ayaktayız halen ve savaşıyoruz son topa kadar.

2-1.

Var Mısın Yok Musun?


Sarayın Sultanları yarın '' Var Mısın Yok Musun'' maçına çıkacaklar saat 18.00'da Ayhan Şahenk'de.

Eurocup şampiyonluğunun ardından ilk kez kendi sahamızda oynamamız açısından da önemli aslında bu maç. Çünkü o gün gerçekten basketbolu bilen, ıslıklaması gereken yerde ıslıklayan, takımına destek vermesi gereken yerde çılgınca destek veren bir taraftar topluluğu vardı. O maçın üzerinden bir Türkiye Kupası macerası ve deplasmanlarda oynanan iki derbi geçti, şimdi yeniden evimizdeyiz. Yarın için en kritik noktalardan biri taraftarımızın göstereceği performans. Fenerbahçe nefretini öne çıkarıp, küfür odaklı bir tribün girildiğinde takıma zarar verileceği aşikar.

Taraftarın tıpkı Avrupa finalinde olduğu gibi davranmasını dileyerek seriye dönelim biz yeniden. 2-0 gerideyiz ve içeride oynayacağımız iki maç var. Çarşamba akşamı Caferağa'da kazanabilseydik eğer seriyi bitirme şansımız vardı kendi sahamızda ama şimdi yeniden Caferağa'ya dönmemiz gerekecek. Tabii onun için ilk önce evimizdeki iki maçı kazanmamız gerekiyor.

Çarşamba akşamı herşey bizim adımıza güzel giderken maçı 10 sayı farkla kaybetmemiz sorgulanması gereken bir durum hiç şüphesiz. Hem ilk çeyreğin hem ikinci çeyreğin sonunda faul hakkımız dolmamasına rağmen faul yapmayıp yediğimiz beş sayı çok büyük mesajlar içeriyor tabii okumasını bilene. Tıpkı Kayseri'de bitime 27 saniye kala faul yapmayıp da bitime 10 saniye kala en yüksek serbest atış yüzdesine sahip iki oyuncudan birine faul yapmamız gibi. Geçen maçtan önce yazdığım yazıda Okan Çevik ile alakalı olumsuz düşüncelerimi belirtmiştim ki maçlar geçtikçe durum daha da ayyuka çıkıyor, kenardan destek almadan oynuyoruz bu gerçekten çok zor hele ki karşınızda iyi bir takım varsa kazanmak daha da zorlaşıyor böyle durumlarda. 3 faul yapmışken totalde bitime 30 saniye kala faul yapmamamızın mantıklı bir açıklaması yok her ne kadar coach Çevik maç sonunda Gstv'e verdiği röportajda hakemlerin yanlış kararları ile geriye düştüğümüzü iddia etse de. Hakem kararlarından önce sorgulamamız gereken bizim verdiğimiz kararlar hocam, biz ne yapıyoruz ki hakemdelerden ne bekliyoruz.

Yarın için kritik noktalardan biri de Augustus'un maç içinde dinlendirilebilmesi. Çarşamba akşamı ilk yarıda maçı önde götürmemizin en temel sebebi Augustus ve Young'ın maça iyi başlamış olması idi. Fakat Augustus 40 dakika sahada kalıp, iyi de savunulunca en kritik yerlerde yorgunluk faktörü devreye girdi ve onu kullanamadık. Okan Çevik, Augustus'u kenara almaktan çekiniyor, o yokken takımın geriye düşmesinden korkuyor olsa gerek ama sahada tutarken de gayet kolay geriye düştüğümüzü umarım görmüştür geçen maçta. 40 dakika oynayan başka bir isim yok sahada, Fenerbahçe pota altının olmazsa olmazı Nevriye Yılmaz dahi 38 dakika oynadı. Gör Okan hocam bunu, 40 dakika sahada tutarak Seimone gibi bir yıldızı maç kazanamazsın böylesine zorlu rakiplere karşı. 35 dakika tutarsın, 33 dakika tutarsın en kritik noktada sana maç kazandırır bu isimler.

Avrupa kupası finalinde çılgın bir yüzde ile oynayan Young'ın o günkü şut performansı gerçekten olağanüstüydü ama bu sezon belki de ilk defa doğru kullanmıştık onu, bunun da büyük etkisi vardı o insanüstü performansda. Daha kaç kere yazıcaz bu sayfalarda bilemiyorum ama Sophia Young undersized bir oyuncudur ve pota altında onu sırtı dönük oynatmaya çalışmak beyhude bir çabadır. Hem onun daha fazla yorulmasını sağlar,ki Okan Çevik'in iki yabancımızı kenara almadaki çekingenliği gözönünde bulundurunca bu daha büyük zararlar veriyor takıma, hem de hücumda kendisinden uzun oyunculara karşı gereksiz zorlamalara girince oyun dengemiz bozuluyor.

Esra'nın durumu da bizim için epeyce belirleyici olucak zira kötü bir performans gösteren Şaziye ve istikrarsız bir performansa sahip Tuğba ile orayı idare etmemiz pek mümkün gözükmüyor. Geçen sene olduğu gibi maske takarak bir şekilde oynamalı Esra yarın. Tuğba'dan savunma anlamında yine yararlanabiliriz tabii ki Çarşamba akşamı özellikle ilk yarıda geçen sezondan izler sundu bize ön alan savunmasında.

Serinin 2-0'dan 2-2'e taşınabileceği inancındayım ben, bu çok zor değil. Takım kalitesi olarak Fenerbahçe'den eksik bir yanımızın bulunmadığını gösterdik deplasmanda, bunu kendi sahamızda kendi taraftarımızın önünde daha rahat yapabilmemiz oldukça olası. Ama mühim olan nokta kenardan gereken anlarda gereken hareketli görebilmemiz. Yani rakibi man to man savunmada zorluyor iken mola dönüşü zone tercihi yapmanın bir anlamı yok zaten iyi gidiyorken takım resmen takımı sabote etmek oluyor bu, başka bir şey değil.

Okan Çevik'in hataları üzerinden gidiyorum farkındayım ama haftaiçinden beri her muhabbetimizde bunları konuşuyoruz biz, 15+ şeklinde girebileceğimiz devreye sadece 5 sayı önde omuzlarımız çökük gitmemizin sebeplerini tartışıyoruz kendimizce.

Kenardan gereken anlarda gereken hamleler geldiğinde ve işleyen düzene çomak sokulmadığında bu akşam kazanmamamız için hiçbir sebep yok. Bugün kaybedecek hiçbirşeyimiz yok da aslında, en kötüsü rakibimize süpürülmek olur o kadar, ama başta özgüvenimiz olmak üzere kazanacak çok şeyimiz olucak olası bir galibiyette.

Geçen seneyi kupa almadan kapatsak da gösterilen mücadele, sahada oynanan oyun ile taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan Sarayın Sultanları bu seriyi kaybedecekse de son topa kadar savaşarak kaybedecek.

23 Nisan 2009 Perşembe

Ve Işıl Sahaya Çıkar



19:19 Işıl sahaya çıkar arkasından Tuğba ve Müge Erdem. Saat daha 19:20 olmadan Işıl'ı gören F.Bahçe taraftarı küfüre başlar. Hem de öyle böyle küfürler değil, 4-5 tane ayrı beste yapmışlar sırf bu küfürler için. Dakikalar ilerliyor tabi küfürler de devam ediyor. Yalnız bilmedikleri bir şey var bu Aslan Parçası ona küfür edenlerden daha delikanlı, gidiyor önlerine orada devam ediyor ısınmaya, tribüne kadar yuvarlanan topunu yine kendi alıyor. Fotoğraflar net değil ama 10'a bakan kafaları takip etmek bazı şeyleri anlatıyor.

Sövün, küfür edin çünkü sizin hiç olmayacak böyle değerleriniz. Bizim Işıllar'ımız varken, siz bizden gelme Nevriyeler'i bağrınıza basın, para için oynayan Pondexterlar'ı bizim öz evlatlarımızın karşılığı olarak düşünün. Sonra size Rusya'dan el sallar çok sevdiğiniz oyuncularınız.

Sahi bizim Arda'mız varken siz takımınızdan kaçmak için gün sayan adamları efsaneleştirirdiniz değil mi?

22 Nisan 2009 Çarşamba

Zorla Maç Kaybetme Sanatı || F.Bahçe:82 GALATASARAY:72

Harika bir başlangıç, 12 sayı önde geçilen 19. dakika. Ve ilk yarının 20. dakikası, 7-0'lık bir seri yiyerek koparmak üzere olduğumuz maçı ortaya bıraktık.

İlk periyodun son saniyesi, ikinci periyodun son saniyesi faul haklarımız varken rakibe atış şansları vermemiz, ikinci yarı Braxton'un dışarı çıkarayım derken peş peşe kaybettiği toplarla gelen 14-0'lık seri, Seimone'nin bayılana kadar oynamasını beklemek... Bir maçı kaybetmek için daha ne yapılabilir bilmiyorum. İki de oyuncumuz var, Esra değil burnu, gözleri olmasa ikisinden de iyi oynar -ki ilk yarıda özellikle savunmada sezon geneline göre daha iyi bir Tuğba izlememize rağmen yazılmış cümleler bunlar-. Bıkkınlık verici top kayıpları, amatörce hatalar, yanlış şut tercihleri sabır taşı çatlayana kadar izleyeceğiz ikisini herhalde. Bu iki transferde direk kan uyuşmazlığı var. Yer yer Esra ve Işıl'a tercih edilmeleri nasıl açıklanır acaba? Bu kadar hatayı üst üste ekleyince, Caferağa'da oynanan son 7 maçta 6 yenilgi alan takımımız için 7. mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
Hakemlerin de bazı saçma kararları vardı alehimizde ama 12 sayı öne geçtiğin maçta farkı göz açıp kapayıncaya kadar erittiriyorsan suçu ve suçluyu daha yakında aramak lazım.

Zaten 1-0 geride başladığımız seride şimdi daha da zor bir durumdayız. Fenerbahçe finale sadece 1 maç uzaklıkta ama sıradaki 2 maç evimizde oynanacak. Saha avantajımızı iyi kullanıp 2-2 Caferağa'ya dönebiliriz. Taranto ve Kursk maçlarındaki atmosferi gördükten sonra, evimizde yenilmemiz çok zor diyebiliyorum. Şu iki maç bu sezon ligde oynayacağımız en kritik 2 maç artık herkes sorumluluğunu alıp, savaşır umarım. Kaybedeceksek de sonuna kadar savaştıktan sonra elenelim.

Yarı Final Tam Heyecan


Sezonun en kritik noktasına geldik nihayet, Sarayın Sultanları, Çarşamba saat 20.00'da Caferağa'da Fenerbahçe ile karşılaşıcaklar.

Seriye 1-0 geride ve saha dezavantajı ile başlıyoruz. Bir yerde, normal sezonda yaşanan idari sorunların ceremesini çekeceğiz bu seride. Yarın oynanacak maç iki takım arasında oynanan bu sezonki beşinci maç olacak. Geride kalan dört maçın üçünde Fenerbahçe üstünlüğü var, sezon başından oynanan Cumhurbaşkanlığı kupasını kazanan taraf biz olmuştuk Ankara'da. Daha sonrasında ise iki lig maçında ve geçtiğimiz hafta Kayseri'de Türkiye Kupası'nda mağlup olduk. İki takım da birbirini gayet iyi tanıyor, birbirlerinin artılarını ve zaaflarını çok iyi biliyorlar artık.

Geçen sezon finalde kaybederken serbest atış atamayacak hale getirecek kadar bizi yoran dar rotasyonumuz ve pota altındaki zayıflığımız bizi en çok zorlayan noktalardı. Eurocup finalinde boyalı bölgeden zorlandığımızı ve sayıların çoğunu oradan yediğimizi gördük. Fakat Kara Braxton'ın takıma dahil olması ile birlikte bu sorunu biraz daha bertaraf etmiş durumdayız.

Türkiye Kupası'nda burnu kırılan Esra Şencebe oynayamamıştı, onun yerine ilk beş başlayan Şaziye ve onu yedekleyen Tuğba felaket bir şut yüzdesi tutturunca kazanmak pek de kolay olmamıştı. Yarın Esra sahada olucak, bu bizim için önemli. Onun dönüşü ile kısa rotasyonumuzdan gereken katkıyı almamız daha olası Şaziye'nin kötü ve Tuğba'nın istikrarsız performansını düşündüğümüzde.

Bu seriyi kazanacaksak eğer kesinlikle deplasmandan bir galibiyet çıkartmamız gerekiyor. Bu yarın ya da serinin dördüncü maçında olucak ama illaki oradan bir galibiyet şart bize. İki takımı izledik bu sene defalarca.. Eurocup finaline kadar gelen süreçte ve onun ardından Türkiye Kupası'nda yükselen bir form grafiğine sahibiz. Form tutulması gereken en kritik yerde önemli bir ivme yakaladık ve yorucu bir dönemin ardından dinlenmek için de gereken fırsatı da bulduk bu haftaiçinde.

Kayseri'de kenardan teknik anlamda bir destek alabilseydik eğer son periyottaki o baskılı savunmamız ve Augustus odaklı hücumumuz ile kupaya uzanabilirdik ama Okan Çevik ne yazık ki bunu başaramadı. Kayseri'den sonra yarı final serisinde de geniş bütçeli kadroların başında yeterli olmadıkları sıkça dile getirilen iki coach karşı karşıya gelecek yine. Bakalım eleştirileri, derbi zaferi ile bir sürelik de olsa bastıracak hoca kim olacak.

Yarınki maçın taktikleri, setleri bellidir ama sonucu belirleyecek olan bunlar değil. Sahaya çıkıp tribüne kulağımızı tıkadıktan sonra, bu sene için bir kez daha Caferağa'ya dönmemize gerek kalmadan evimizde seriyi bitirebiliriz.

19 Nisan 2009 Pazar

10'u Nasıl Buluyorsunuz?



Takıma katıldığı ilk günün üzerinden çok zaman geçti ve Işıl Alben artık Türkiye'de bayan basketbolunun marka isimlerinden biri, hatta şu anda birincisi desek pek yanlış olmaz herhalde. Hem tribünle olan iyi diyalogu hem de sahaiçinde yüreğini ortaya koyması ile öne çıktı Işıl ve şu anda takımın da önüne geçmiş durumda. Maçtan önceki tezahüratların hep Işıl odaklı olması, Ayhan Şahenk'in tam ortasında ''Işıl Alben Gençlik'' pankartının bulunması bunun en iyi göstergeleri.

Peki bu durum onun performansına nasıl yansıyor, asıl tartışılması gereken soru bu. Eksikleri yok mu elbette var, geliştirmesi gereken yönleri mevcut fakat onu tabu haline getirip, tartıştırmayan bir grup da oluştu şimdiden. Kendi aramızda konuşurken bu mevzuyu bir de blog ahalisine soralım bakalım onlar ne düşünüyor dedik. Oylarınızı ve yorumlarınızı almak istedik..

____________________________
Anket kapandıktan sonra konuyla ilgili görüşlerimizi "Seni Daha İyi Görebilmek İçin" başlıklı yazıda yazdık. Okumak için tıklayınız.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Sarayın Sultanları Sade Vatandaş'la

16 Nisan Perşembe akşamı, NTV ekranlarında yayınlanan Okan Bayülgen'in sunduğu, Sade Vatandaş programının konukları Mihriban Oğuz, Işıl Alben, Yasemin Horasan ve Tuğba Palazoğlu oldu. Avrupa şampiyonluğunu getiren maçın hatırlatmalarıyla başlayan program, keyifli sohbetle devam ediyor.

Tekrarını buradan izleyebilirsiniz.

17 Nisan 2009 Cuma

Yarı Finaldeyiz | | Beşiktaş Cola Turka 64 - Galatasaray 91

Serinin 2. maçı birazdan başlayacak, 2-0 öndeyiz şu anda.

Eşleşme ile düşündüklerimizi buraya, ilk maçta yaşananları ise burada yazmıştık. Beşiktaş Cola Turka'da Tuğba Taşçı sakatlığı nedeniyle oynayamayacak bugün, bizde de malum Esra'nın sakatlığı var.

Seriyi uzatmadan, bitirmemiz en güzeli olucak..

_________

Takım da bizim gibi düşünmüş olsa gerek, en başından beri sıkı tuttular işi ve çok rahat şekilde kazandık maçı.

Yaşanan maddi problemler ve iç sorunlardan sonra Beşiktaş Cola Turka'nın elinden gelen de buydu, direnmeye çalıştılar ama bir yere kadar oluyor bu da, gayet iyi mücadele ettiler her ne kadar coach Aziz Akkaya zaman zaman tansiyonu yükseltmeye çalışsa da sorunsuz maçlar yaşandı. Onun bu hareketlerini de takımını ateşlemek istemesine veriyorum.

Bugün için söylenecek pek fazla birşey yok, oyuna giren 10 kişiden de skor katkısı alarak, benche epeyce süre vererek oynadı Okan Çevik. Kupadan sonra bugün de 30 dakika ile en fazla oyunda kalan isim Şaziye Karslı. Kupada epeyce tepki toplamıştı oyunu ama coach onu kullanmakta inat ediyor, beğenmedim ben şahsen yine oyununu. Finalin ilk yarısında süre alan Bahar Çağlar bugün de oyunda kaldı yarım devre kadar, onun oynaması kendini geliştirmesi açısından önemli. Kullanmamız gereken bir diğer isim de Yasemen Saylar. İlk maçta şans vermişti ona Okan Çevik ama bugün anlamsız yere uzun süre kenarda tuttu, maç ilk çeyrekten itibaren ellerimizdeydi ama onu oyuna almak için 36 dakika bekledik nedendir bilinmez.

Işıl- Augustus - Sophia - Kress dörtlüsü ise dinlenme şansı buldular nihayet. Yasemin Horasan ve Kara Braxton ile pota altını epeyce etkili kullandığımızı da ekleyeyim unutmadan. Etkili derken çok yüzdeli hücum edemedik belki ama inatla topu oraya indirmek istememiz güzeldi. İki final maçında da boyalı bölgeden zorlanınca bugün acısını çıkarmak istediler herhalde, Yasemin 14 sayı, Kara Braxton ise 19 sayı ile takımın en skorerleri oldular.

Yarı final serisi Çarşamba günü başlıyor, 1-0 gerideyiz ve Caferağa'dan başlıyoruz yolculuğa. Avrupa finali, Türkiye kupası derken epeyce yorulduk; şimdilik biraz mola.

14 Nisan 2009 Salı

GALATASARAY: 60 - Fenerbahçe: 63


Kaybetmek kötü, onlara kaybetmek daha kötü ama en kötüsü ne biliyor musunuz? Kızlarımızı yüzü yere bakarken görmek. Son çeyreğe kadar kötü oynasak da son dakikalarda yakalamaya bir adım kalmışken Seimone'un 2. faulü kaçırmasıyla fırsat teptik. Sonrasında geç gelen veya hiç gelmemesi gereken faulle maçı kaybettik.

6. günde 4. maç. Hepsi de dişli takımlar, son dakikaya kadar savaşan Galatasaray. Kızamaz kimse bu takıma, üzüldük sizinle beraber, siz üzüldüğünüz için. Bir de kupalar en çok size yakıştığı için. Yarıştığımız 4 kupanın 2'sini aldık, birinde ikinci olduk, ligde ise mücadelemiz devam ediyor.

Nazik, küfür etmeyen, dost canlısı F.Bahçe taraftarı maç krize girince dilini yutsa da maçın bitmesiyle ağızlarından köpükler saçarak küfürlere başladı ya da ben öyle duydum çünkü kötü şeyler hep bizim ev sahipliğimizde olur..

Alınacak bir kupa kaldı, başınızı eğmeyin öne!

3. Final


Kayseri'de düzenlenen Türkiye Kupası bugün oynanacak GALATASARAY-Fenerbahçe finaliyle son buluyor. Finalin bir derbi olması herkesin işine geliyor tabi. Yayıncı kuruluş, sponsor, federasyon... Ama daha güzel bir takvim, o olmuyorsa daha güzel bir saatle maça ilgi daha da arttırılabilirdi.

Biz kendi açımızdan bakarsak, finale kadar (ve finalden önce -Taranto-) F.Bahçe'ye göre daha zorlu rakiplerle oynayarak geldik, daha yorgun olan taraf biziz, artı bir de Esra'nın sakatlığı var. Bunlar handikaplarımız ama Mersin maçında izlediğimiz savunma, Samsun maçındaki hücum gücümüzle ve sahip olduğumuz yüksek motivasyonla maçın favorisi biziz.

Maça dakikalar kala salonda Okan Hoca, sultanlarımıza gerekli taktikleri veriyordur. Fakat bir taraftar olarak benim gözümde tekniği taktiği olmayan bir maçtayız, üstüne bir kez parçalıyı giymiş herkes taraftarının bu maçı ne kadar istediğini biliyordur.

3. kupaya bir adım kala, finallerde ilk defa salonda değilim, heyecanla bekliyoruz maçı artık.

15.30 Kayseri - NTV Spor (Canlı Yayın)

BİZİM İÇİN CİMBOM, BİZİM İÇİN!!

Geçmiş Olsun Esra


Dün üçüncü periyotta McBride ile kafa kafaya çarpışan ve burnu zedelenen Esra Şencebe Kayseri'de başarılı bir operasyon geçirmiş ve yaklaşık 10 gün takımdan ayrı kalacakmış.


Pozisyondan sonra gözyaşlarını tutamadığını görünce geçen yıl olduğu gibi kırık olduğunu hissetmiştik zaten. Bugün oynamayacak ama yarı final serisinde maskesi ile bekliyoruz onu, geçmiş olsun Şencebe..

13 Nisan 2009 Pazartesi

Finaldeyiz | |Galatasaray 85- Samsun Basket 82


2.günü de kazasız atlattık ve finaldeyiz. .

Maça Işıl- Tuğba - Augustus - Kress - S.Young beşi ile başladık, rakip Samsun Basket olunca haliyle işi baştan sıkı tutmak gerekti tabii. İyi de başladık maça özellikle hücumda rahat sayılar bulduk ve skor kontrolünü de aldık böylece. Son beş dakikada yaptığımız top kayıplarına, yüzdeli Samsun dış şutları eklenince farkı kapatıp öne geçtiler, son bir dakikada iki kolay basket yememize rağmen ilk çeyreği de 25-24 önde tamamladık.

Eurocup finalinden sonra bugün de iyi bir maç çıkartan Kress 9 sayı ile takımın en skoreri oldu ilk çeyrekte.

İkinci çeyreğe yine iyi başladık ve hücumda topu paylaşarak, dengeli bir hücum anlayışı ile kolay sayılar bulduk. Bitime 5 dakika kala 40-34 önde idik. İç dış dengesini iyi kurunca içeriden S. Young- Kara Braxton ikilisi epeyce etkili oldular. Öne geçtikten sonra savunmada zone tercihini kullandı Okan Çevik. Hakkını vermek lazım çok da iyi savunma yaptık ama iki kere üstüste süre dolarken el üstünden şutlar girince yeniden man to man'e döndük. Çemberde sekip giren şut olmasaydı eğer ikinci sefer eller titremeye başlayacaktı ama ilk çeyrekte olduğu gibi bu çeyrekte de Samsun'u oyunda tutan isabetli dış şutları oldu. Devreyi 6/10 gibi çok çok iyi bir yüzde ile kapattılar üç sayı çizgisinin gerisinden.

Son beş dakikada 6-17'lik bir seri yakaladı Samsun takımı ve devreyi 46-51 önde kapattılar. Bu serinin oluşmasındaki ana etken de Larkins'in ve Odeola'nın pota altındaki performansıydı. McBride da 10 sayı 4 asistlik bir katkı verince bu dış şut yüzdesinin üzerine devreyi önde kapatmaları pek de zor olmadı aslında.

Okan Çevik Augustus'u dinlendirmek için ilk yarıyı tercih etti, en baştan oyunda tutup maçı almak da ayrı bir tercihti tabii saygı duymak lazım. İlk devre 9 kişiyle oynadık, akılların final maçında olduğu kesindi ama oynamadan da finale çıkılmıyor. 51 sayı yedik devrede, dün 40 dakikada 54 sayı yediğimizi düşünürsek çılgın bir rakam ama Okan Çevik'in bu maça özel oyun planı bu şekildeydi. Tutarak değil atarak kazanacağımızı öngörmüş coach, bunun da gerçekleştiğini gördük ikinci devrede.

Augustus ile başladık ikinci yarıya ve bir daha da benche dönmedi Augustus, yirmi dakika oynadı. Savunma kısmında yine kendimizi yormadan oynadık ama bu yarıda dış şutlarda normal yüzdesine dönünce (2/8)Samsun Basket oyun da bize döndü. İçeriden Sophia-Braxton ikilisine Augustus ve Esra destek verince skor üstünlüğünü aldık ve maç sonuna kadar hep önde götürdük maçı. Son anlarda Samsun takımı çabaladı ama final biletini çoktan cebe koymuştuk biz.

Esra'nın McBride ile çarpıştığı pozisyon çok fenaydı, durumunu tam olarak bilemiyorum şu anda ama umarım birşeyi yoktur. Maskeli Esra'yı geçen sene çok izledik, bu sene tekrarına gerek yok.

Maçın kilit noktası boyalı bölge olucak demiştim maçtan önce, beklediğimiz gibi de oldu. Braxton'ın rotasyona girmesi rahatlattı bizi o bölgede, çok da yüzdeli oynadı bugün. Hücum verimliliğinin yanı sıra savunmada da Larkins'le boğuştu ki kolay bir şey değil bu. Yasemin-Braxton-S.Young üçlüsü boyalı bölgeden 14/19 gibi çok çok iyi bir yüzde ile hücum ettiler ki bunu Samsun gibi pota altını çok iyi kapatan bir takıma karşı yapmaları çok önemliydi.

Maçın skoruna bakanlar kafa kafaya geçmiş, son topta Galatasaray kazanmış diye düşüneceklerdir kuvvetle muhtemel ama izleyenler çok iyi gördü ki üçüncü çeyreğin ortasından itibaren oyunun kontrolünü elimizde tutan tarafdık. Samsun'da da yorgunluk emareleri başlayınca son çeyrekte çok daha rahat bir oyun çıkardık.

Takımın durumu beklediğimden daha iyi,bunu rahatlıkla söyleyebilirim. 5.günde üçüncü maçımızı oynuyor olmamız ve dünden sonra bugün de ligin kalburüstü takımlarıyla oynuyor olmamıza rağmen, takımın gösterdiği reaksiyon ve sahada verdiği o biz kazanıcaz mesajı gerçekten takdire şayan.

Kupa başlamadan birçoğumuzun aklından,gönlünden geçen eşleşme finalde oldu nihayet. Finali bekliyoruz artık, maçı saat 15:30'a koyanlara iyi dileklerimizi yollayarak..

Samsun Basket Maçı Öncesi

Kupada ikinci güne başlıyoruz.

Dünkü rahat galibiyetin ardından bugünkü rakibimiz ligin flaş ekibi Samsun Basket. Sezonun ilk maçında deplasmanda farklı kaybetmiştik Samsun takımına, ikinci devrede ise zorlanmamıza rağmen 64-61 kazanmıştık Ayhan Şahenk'de.

Lige bu sene çıkan bir takımın normal sezonu ikinci sırada tamamlaması, evinde maç kaybetmemesi, İstanbul'da da hep son saniye basketleri ile yenilmesi bir de bunun üstüne kupa yarı finaline gelip final için mücadele ediyor olması takdir edilecek bir durum tabii ki. Coach Cantuğ Keskindemir başta olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik etmek gerekiyor öncelikle.

Kupada yorgun olmamızı ve haftaiçi gelen başarıdan sonra konsantrasyon zorluğu çekeceğimizi düşünüyordum ama dün Mersin önünde alınan rahat galibiyet takımın iyi durumda olduğunu gösterdi. Bir gün daha dinlenme fırsatı bulmamız açısından önemliydi bu galibiyet, bu turda Tarsus'u çeksek finale daha da diri kalma ihtimalimiz vardı ama şu noktadan sonra pek de önemi yok, kupayı alacak takım herkesi yenmek durumunda nihayetinde.

1 ve 5 numaralardaki iyi tercihlerine, tecrübeli yerli oyuncular, basketbolu iyi bilen bir coach ve de dolu bir salon eklenince Samsun Basket'in şu andaki durumuna şaşırmamak gerekiyor, biraz ilgi biraz bütçe ile organizasyon birleştiğinde başarının çok da uzak olmadığını göstermeleri açısından önemli bir örnekler.

Dün Panküp Ted karşısında epey zorlandı Samsun takımı, son çeyreğe kadar fark hep bir iki basket şeklinde gitti geldi. Son çeyrekte yakaladıkları 11-0'lık seri ile maçı kopardılar ama Larkins, McBride, Bales ve Nihan 30 dakikanın üzerinde süre aldılar dün. Pek dinlenme fırsatları olmadı başabaş geçince maç. En kritik oyuncuları pota altında Larkins tabii ki hem hücum anlamında hem savunma anlamında. Dışarıdan da McBride'in desteği gelince maçları kazanmak pek de zor olmuyor onlar için. Ama dediğim gibi dünün yorgunluğu olucaktır illa ki.

Bugün en kritik nokta boyalı bölgedeki mücadele olucak, orayı iyi savunmamız gerekiyor. Perşembe gecesi Batkovic&Godin ikilisine karşı büyük bir savaş veren uzunlarımızın bugün daha hazırlıklı olacakları kesin. Kara Braxton destekli olucaz üstelik bu sefer. Hücumda da kritik noktamız yine pota altı hücumumuz olucak, daha doğrusu dün az süre alan ve dinlenme fırsatı bulan Sophia Young'ı nasıl kullanacağımız çok önemli. Final maçında izlediğimiz Sophia geçen yıldan kesitler sundu bize, pota altında ikili mücadeleye girmeden onun imzası olmuş orta mesafe şutlarını gösterdi bu sezon belki de ilk defa ve en efektif şekilde. Undersized bir oyuncu Sophia, onu pota altında sırtı dönük kullanmak saçmalık. Okan Çevik de bayan basketbolunda ilk tecrübesini yaşıyor, zamanla öğreneceği şeyler var şüphesiz. Ilk olarak bunu anladığını düşünüyorum final maçından sonra.

Augustus'u dün epeyce dinlendirme şansı bulduk, bugün onunla başlayabiliriz maça. Aynı şekilde Işıl da dün pek süre almayanlar arasındaydı. Pota altında bu mücadele varken dışarıda McBride'i savunmak önemli. Işıl- Esra zaman zaman Tuğba ile topa iyi baskı yapmamız gerekiyor zira en küçük fırsatı değerlendirecek kapasitede bir isim McBride ve Samsun'un oyun planında da çok büyük bir yere sahip.

Final yorgunluğuna ve rehavetine rağmen dün Mersin gibi hücum setleri iyi olan bir takımı 54 sayıda tutmamız sevindirici bir gelişme savunmamız adına. Zira isimler değişebilir, hücumda zorlanabiliriz ama takım halinde savunma yapabilmek çok önemli. Zaten savunma yapmanın karşılığını alan oyuncular, kolay kolay vazgeçemezler savunmadan. Finalin takımın üzerindeki bir diğer olumlu etkisi de kesinlikle bu olucak.

Topa baskı ile başlayacak savunmanın pota altında sertleşmesi ve Larkins'i devre dışı bırakmamız maçın kilit noktası olucak bana göre. Hücumda da kısalarımız daha iyi Samsun takımına göre, özellikle dün dinlenme fırsatı bulan Augustus'u da olaya dahil etmeyi başarabilirsek final yolu açık. Tek handikap yorgunluk ve rehavet olabilir, onun haricinde çekinilecek bir durum yok.Bir saat kaldı maça bekliyoruz..

12 Nisan 2009 Pazar

1.Günün Ardından


Teknosa Türkiye Kupasında çeyrek final maçları oynandı bugün..

Ceyhan Belediye 65 - Tarsus Belediye 71

Beşiktaş Cola Turka 62 - Fenerbahçe 84

Panküp Ted 58 - Samsun Basket 74

Galatasaray 67 - Mersin BŞB 54

___

Maçları izleme şansımız olmadığı için federasyonun live score aparatından takip ettik mecburen onu baştan söyleyelim.

Ceyhan Belediye - Tarsus Belediye maçı bu turda favorisi olmayan tek maçtı bana göre, iki takım da ligi bitirdi. İkisinin de son amacı burasıydı ve buraya kafaca daha iyi hazırlanan taraf turu geçicekti. Maç boyunca önde giden taraf Tarsus oldu,kovalayan da Ceyhan Belediye. Son çeyrekte rakibini yakalamayı başardı Ceyhan takımı 54-55'lik skor ile ama o anda en skorer oyuncuları Campbell 4.faulü alarak kenara geldi. Maçın kırılma anı da burası oldu tam olarak, onun kenara gidişiyle Ceyhan hücumu tıkandı ve Tarsus Belediye yakaladığı 9-0'lık seri ile maçı koparmayı başardı.

Beşiktaş Cola Turka her ne kadar normal sezonda iki maçı da kazanmış olsa da turun ağır favorisi Fenerbahçe'ydi. Beklendiği gibi de oldu, çok rahat bir galibiyet aldı Fenerbahçe. . İlk çeyrekte her ne kadar direnç gösterse de siyah beyazlılar, ligde kaybettiği iki maçtan dersini alan Fenerbahçe ikinci çeyrekte kopardı maçı.Ajavon hariç 30 dakikayı gören yok Fenerbahçe'de, kadro derinliğini kullandı coach Haydar Kemal Ateş geri kalan maçları düşünerek. Beşiktaş Cola Turka'nın da pek yapacak birşeyi yoktu açıkçası, giden gelen oyuncular maddi problemler derken rotasyonları daraldı iyice, uzun oyuncuları yok diyebiliriz üstüne bir de iç huzursuzluk olduğu bu kadar bariz iken kimse sahaya istediği performansı tam olarak koyamıyor haliyle.

Ligin flaş ekibi Samsun Basket'in zorlanacağını düşünüyordum Ayhan Avcı'ya karşı, ama tek devre direnebildi ev sahibi takım. Larkins 24 sayı 9 ribaund ile potaltında her zamanki performanslarından birini gösterip üstüne bir de McBride 19 sayı -5 asist yazınca kazanmak pek de zor olmadı Samsun için. Klasik galibiyetlerinden birini aldılar iki yabancı oyuncularının katkısı ile.Kübra Siyahdemir 1/7 ile felaket attı üç sayı çizgisinin gerisinden onu da ekleyeyim unutmadan. Bu mağlubiyetle birlikte sezonu kapattı Kayseri temsilcisi, Kübra dönecek mi yoksa orada mı kalıcak, başka bir takıma mı geçicek onu da merak ediyorum açıkcası, bir sene daha kalsa daha iyi olucak gibi onun gelişimi açısından.

Son maçta şampiyon sahne aldı. Maçın başlama saatini 19.00 olarak ayarlayanları bir kez daha anarak takip ettim maçı. Perşembe gecesinin ardından yedek ağırlıklı bir beşle çıktık maça: Esra Şencebe - Tuğba Palazoğlu - Şaziye Karslı - Marina Kress - Sophia Young.

Maçtan önce prese dayalı oyun anlayışı olan Mersin takımına karşı top kaybı sayımızın fazla olacağını söylemiştim, ilk çeyrekte sekiz top kaybı ile oynadık. Augustus'un bu çeyrekte hiç oynamadığını ve Işıl'ın da son iki dakikada oyuna girdiğini düşünürsek makul karşılanabilir bir sayı bu bizim için. Zaman kısıtlı olsa da dersimizi iyi çalıştığımızı gösterdik zaten ikinci çeyrekte Işıl ve Augustus oyunda iken yaptığımız sadece iki top kaybı ile.

Augustus ve Işıl'ın oyuna girmesi ile birlikte ikinci çeyrekte 11-3'lük bir seri yakaladık ve bir daha da arkamıza bakmadık açıkçası. Bütün maçı çift hanelerde götürerek, tüm oyuncularımızdan yararlanarak beklediğimden çok çok daha rahat bir galibiyet aldık. Esra Şencebe hariç finalde oynayan tüm oyuncuları dinlendirme şansı buldu coach Okan Çevik, Esra 28 dakika sahada kaldı. Şaziye Karslı geldiği günden bu yana en uzun sürede sahada kaldığı maçı oynadı bugün-ki başlıkta da gördüğünüz üzere kendisi maçın en değerli oyuncusu seçildi- uzun süredir ortalıklarda gözükmeyen Korel Engin'in de yine az da olsa oynadığını gördük bugün. Bahar Çağlar'ın ve Yasemen Saylar'ın da süre alması sevindirici bizim adımıza. 10 oyuncudan skor katkısı almamız ve bunların arasından sadece Augustus ile Şaziye'nin çift haneli sayıya ulaşması-11'er sayı- takım oyunumuzun ne durumda olduğunun en iyi göstergesi olsa gerek.

Maçı izleyemedik ne oldu ne bitti tam anlamıyla bilemiyorum ama Mersin'in bu kadar kolay pes etmesini beklemiyordum ben şahsen. Bugün alınan rahat galibiyet takımın bir gün daha dinlenmesi açısından önemliydi zira bu maçların telafisi yok,ona rağmen kadrodaki herkesin şans bulması ve yarına daha diri çıkıcak olmamız önemli gelişmeler bizim adımıza.

Yarı final eşleşmeleri ise şu şekilde oldu:

Tarsus Belediye - Fenerbahçe 14.30

Galatasaray - Samsun Basket 17.00

Bu maçlarda neler olabileceği hakkında yarın detaylıca konuşuruz ama nihayet bu maçları Ntvspor'dan izleme şansımız olucak. Önce Fenerbahçe maçını, ardından bizim maçımız canlı yayınlanacak.

Teknosa Türkiye Kupası

Türkiye Kupası ile alakalı bütün planlarımızı Perşembe günü üzerinden kurmuştuk, kazanırsak ne olur kaybedersek bu Kayseri'ye nasıl yansır diye düşünürken şüphesiz kupanın coşkusunun bu derecede olduğunu kestiremedik, hayalimizdi, güzeldi ama onu yaşamak bambaşkaymış bunu da yaşarak öğrenmemiz gerekiyormuş.

Kupada ilk günkü rakibimiz Mersin BŞB. Normal sezonda iki maçta da yenildiğimiz bir takım olması açısından da önemli bir eşleşme oldu bu, takımın maça konsantre olmasını sağlayacak olması bakımından önemli bir avantaj bu. Kendi evimizdeki maçı 79-81 kaybederken, Okan Çevik yönetimindeki ikinci maçı deplasmanda 68-61 kaybettiğimizi hatırlatarak biz yeniden Kayseri'ye dönelim.

Ceyhun Yıldızoğlu yönetiminde iyi bir sezon geçiren Mersin takımı normal sezonu iyi bir performans göstererek Samsun Basket'in ardından averajla 3.sırada tamamladı. Aslında onlar adına bu performans sürpriz değil zira sezon başında Ceyhun Yıldızoğlu ile anlaşarak bunun ilk sinyalini vermişlerdi. Kadroyu da iyi kurunca coach kazanılan bu lig üçüncülüğü ve şu andaki playoff yarı finali belki de daha ötesi kesinlikle tesadüf değil.

Ceyhun Yıldızoğlu takımdaki herkese süre veren, rotasyonunu geniş tutan bir coach. Maçları 10 kişi ile oynuyorlar, bu da maçın kritik anlarında diri kalmalarını sağlıyor. Oyuncularının yaşına,konumuna bakmaksızın onlara şans veren Yıldızoğlu Botaş takımının başında iken verdiği bir röportajda kendi sisteminde birinci sıranın oyuncu gelişimine verilen önem olduğunu açıklıyordu zaten.

Oympia Hooks'un Tarsus'la oynanan playoff maçında parmağının çıktığını ve bugün oynamasının zor olduğunu da ekleyelim rotasyon demişken.

Ceyhun hocanın sisteminde rotasyon kadar önemli olan bir diğer nokta da ön alanda yapılan baskı, bu artık onun imzası haline geldi. Gerçekten çok iyi yapıyor bunu Mersin takımı, son kaybettiğimiz maçta yaptığımız 29 kaybını başka türlü açıklamak da mümkün değil zaten. Aynı şekilde ligin flaş ekibi Samsun Basket maçında da deplasmanda rakiplerini 30 -otuz- top kaybına sürüklemeleri gerçekten takdir edilesi bir başarı. 30 top kaybına rağmen Samsun'un maçı kazanması da ayrı bir konu tabii.

Perşembe gecesini takımın uyumadan geçirdiğini düşünürsek ertesi gün tv programları, kutlamalar derken bugün yorgun olacağımız kesin. Coach da bunu düşünerek baskının dozajını daha da arttıracaktır, burada yapmamız gereken topu Işıl ile çıkarmak. Tuğba'nın bu konuda pek başarılı olamadığını hem Mersin deplasmanında hem de İtalya'daki ilk maçta gördük. Augustus da ikinci bir tercih olabilir ama bunun harici seçimler epeyce yıpratır bizi.

Sophia Young'ın insanüstü final performansından sonra bugün nasıl oynayacağı da bir diğer önemli nokta bizim adımıza. Onu içerde ikili mücadeleden uzaklaştırdıkça aldığımız verimin arttığını gördük, daha doğrusu biz zaten burada yazıp çiziyorduk da Okan Çevik'in de bunu görmesi sevindirici. Sophia'nın sırtı dönük oyununa ihtiyacımız yok bizim onun dışarı çıkıp bulduğu orta mesafe şutlarına ihtiyacımız var ki bugün dinlenmiş bir Kara Braxton olucak, o da potaaltında gereken fizik desteğini verirse işimiz daha da kolaylaşır Sophia'yı daha efektif kullanmak adına.

Yazının başında da dediğim gibi bütün planlarımızı Eurocup finaline göre yapmıştık, kazanırsak kaybedersek şeklinde. Bizi kupaya götüren faktörlerin başında yaptığımız takım savunması geliyor, şut nankördür ama savunma kadim dosttur denilir. Takımın bunu görmesi ve bunu bir kimlik haline getirmesi açısından önemli bir sınav verdik. Bir diğer olumlu gelişme de sezon başında koyulan 4 kupa hedefinin en büyüğünü gerçekleştirip, ikinci kupayı da kazanmak. Ve bunun vereceği olumlu hava ile üçüncü kupaya sadece üç maç uzaklıkta olmamız.

Mersin takımı bir haftadır bu maçı bekliyor biz ise düne kadar İstanbul'da kupayı kutluyorduk. Bu maç öncesi bizi zorlayacak en önemli durum bu, motivasyon zorluğu çekmemiz. Bunu bertaraf edecek olanlar da takımdaki tecrübeli oyuncularımız olucak Yasemin gibi Işıl gibi Esra gibi. Işıl'ı da bu gruba dahil ediyorum zira formanın ağırlığını bilen oyuncular tarihimize bir kupa daha kazandırmanın ne denli önem taşıdığını en iyi bilenlerdir.

Maçın Fenerbahçe derbisi ile aynı saate denk getirilmesi de saçmalık. Takım Avrupa şampiyonu olmuş, Kayseri gibi ultrAslan oluşumunun mevcut olduğu ve desteğin gösterileceği bir maçta, şampiyon takımın taraftarı ile kucaklaşmasını sağlamak için 17.00'a kaydırılabilirdi bizim maç.

Akşam tur atlayacak tarafı belirleyecek en önemli kriter bizim şu anki duruma nasıl bir reaksiyon göstereceğimiz. Eğer '' 5 günde 2 kupa '' sloganını tüm takıma benimsettiyse bu açıklamayı yapan kaptanlar sorun yok.. Ama tersi bir durum varsa Ceyhun Yıldızoğlu bunu sonuna kadar kullanacaktır parkede. Bu açıdan sonucunun kestirilmesi güç bir karşılaşma bizi bekliyor, bekleyip görelim akşama neler olacağını.

Tarsus Belediye - Ceyhan Belediye(+)
Fenerbahçe (+) - Beşiktaş Cola Turka
Samsun Basket (+) - Panküp Ted Kayseri Kolej

Bunlar da günün diğer üç maçı ve kazanacağını düşündüğüm takımlar..

Tarihi Zafer ve Tarihe Tanıklık


Perşembe gecesinden sonra pek fazla yazı girme şansımız olmadı, sadece fotolar ve maçın linklerini girebildik zira kupanın coşkusu, heyecanı devam ediyor halen bünyelerde. Bu yazı için de kendi aramızda epey konuştuk yalan yok, yaşadıklarımızı kelimelere dökmek pek kolay olmayacak gibi ama ucundan başlayalım artık..

Maça nasıl başlayacağımız çok önemliydi, maçtan önceki konuşmalarımızda muhtemel bir kötü başlangıcın dolu salonu ve dolayısıyla takımı olumsuz etkileyeceğinden, bir de geçen turdaki Rus takımına nazaran daha derli toplu oynayan İtalyan'lara karşı geri dönüşün çok daha kolay olmayacağını düşünerek söylemiştik bunları. Maça Mahoney'in sol dipten bulduğu üçlükle başladılar, buna karşılık biz ilk beş dakikada Augustus'un skorer oyunundan ziyade asistçi kimliğini izledik. Bu da önemli bir noktaydı yine maçtan önce konuştuğumuz gibi, rakibe Augustus harici kozlarımız olduğunu, elimizin kuvvetli olduğunu göstermemiz gerekiyordu bir nevi. Batkovic'in kötü başlamasını sağlamamız da çok önemliydi, maçın başında pota altında epeyce yıprattık onu ve girmeyen şutları sonrası oyundan düştüğünü gördük.

Augustus'u pek fazla devreye sokmadan, çok iyi savunma yaparak çeyrek sonunda Tuğba'nın elinden bulduğumuz üçlükle skoru 23-11 yaptık ve ilk maçtaki dezavantajı sıfırlamış olduk bir bakıma. Bu çeyrek başında Mahoney'in bulduğu üçlük harici sadece dört saha içi isabeti vardı rakibimizin.
2. çeyrekte skor 27-16'a geldiğinde coach Okan Çevik'in mola alması maçı o seviyede tutmak açısından önemliydi ki ilk maçta bunu yapmadığı için eleştirmiştik hocayı. Bu sefer yerinde bir mola geldi ve moladan 4-0 ile dönerek bunun faydasını görmüş olduk. İşler lehimizde giderken Batkovic onu unutmamamız gerektiğini hatırlattı bize tekrar ve Mahoney'in yine sol dipten bulduğu üçlük sonrası bir de Batkovic üçlük yollayınca 6-0'lık bir seri yakaladılar. Devre sonunda Sophia'nın pota altı basketi farkın çift hanelerde tutulmasını sağladı, bu tribünün psikolojisi açısından da önemliydi.

Devrede yediğimiz 28 sayının 22'sini boyalı bölgeden yedik, 6 sayıyı da Mahoney sol dipten yazdı zaten. İlk yirmi dakikanın özeti de buydu aslında, onların tek üstünlüğü pota altında idi ve onu da sonuna kadar kullandılar. Biz ise bu bölge hariç her bölgede alternatifli şekilde üstündük rakibimize karşı.

Maçın kilit noktalarından biri olarak öne çıkardığımız bir diğer konu da Augustus harici sorumluluk alabilecek oyuncularımızın bundan kaçınmaması gerektiği idi. Işıl, Esra, Tuğba hatta oyunda olduğu dönemde verdiği katkı ile Yasemin bunu çok iyi başardılar. Sıra Augustus'daydı artık, o da bunu bekliyordu zaten. .

İkinci yarıya çok iyi başladı Augustus, buna karşılık İtalyanlar pota altını zorlamaya devam ettiler inatla ve ısrarla. Gerçekten çok doğru basketbol oynayan bir takım Cras Basket Taranto, skora farka bakmaksızın sahadaki beşin doğrusu ne ise onu yapıyorlar. İnanılmaz disiplinliler ve tecrübeliler, futbolda tipik Doğu ülkeleri takımı vardır ya onu hatırlattılar bana. İki maçı da izledik, 85 dakikada maçtan koptukları tek an uzatma sonunda farkın 19'u bulması sonucunda oldu ve onların da insan olduğunu farkettik böylece.

Farkın sürekli 9-11 aralığında gittiği dönemde bir hamle gelicekti, ya fark bizim lehimize açılıp gidicekti ya da İtalyan'lardan bir direniş gelicekti. İkincisi oldu, maça çok iyi başlamamız da etken tabii bunda sürekli aynı seviyeyi korumamız hele ki böylesine bir maçta kolay değil şüphesiz. Bir de Işıl sakatlanıp kenara gelince, guard olarak Esra'yı kullandık ve epeyce zorlandık bu dönemde, hücumumuz ilk kez tıkandı. Bu fırsatı kaçırmadılar tabii ve farkı iki sayıya kadar indirdiler. Çeyrek sonunda yakaladığımız 4-0'lık seri ise önce tribüne daha sonra rakibe biz bitmedik mesajının verilmesi açısından önemliydi. Burada kritik olan nokta ise farkın 15'den tekrar iki sayıya inmesine rağmen hem tribünün hem de takımın maçı bırakmaması idi. Özellikle tribün çok çok iyiydi bu maçta,klasik futbol taraftarından ziyade sahada ne olup bittiğini takip etmek ve anlık tepkiler vermek önemliydi.

Işıl'ın da oyuna dönmesiyle iyice coşan tribün desteğini de arkamıza alarak teker teker geçilen turlar hatırlanarak, Avrupa'da kupa özlemini dindirmek isteyen Sarayın Sultanları yeniden oyunun kontrolünü eline aldı. Tuğba'nın sağ köşeden üçlüğü sonrası farkı yeniden çift hanelere yaklaştırsak da maçın kırılma anı Augustus'un önce 3'e 1 savunmada Batkovic'in karşısına korkusuzca dikilip hatalı yürüme yaptırması ve hemen bir pozisyon sonrasında geriden gelerek yaptığı bloktu kesinlikle. Bu blok sonrası alan savunmasını çok iyi okuyan takım önce bol pasla zone'u dağıttı, daha sonra tepeden penetre ile Sophia'a kolay bir basket attırdılar.

Kress'in üçlüğü ve Sophia'nın basketi sonrası gereken anda gereken farkı yakalamış olduk ama ne yazık ki koruyamadık. 67-57'den sonra kenardan topu sokarken Kress'e yanlışlıkla faul yapmaları ve serbest atışta Kress'in topunun çemberde defalarca sekip basket olması şans olmasa gerek,Tanrı bizim almamızı istiyor dedirtti bizlere dokuz yıl sonra bir kez daha.

Son topu Augustus'a bırakmaktan başka seçeneğimiz yoktu, hücum doğrudur yanlıştır tartışılır ama kullanması gereken kişi kullandı son topu. Jordan stili şutu sokup kupayı kazandırsaydı Ayhan Şahenk yıkılırdı herhalde üstüne.

Uzatmalara iyi başlamak da önemliydi zira karşımızdakilerin insani duyguları yokmuşcasına nereye kadar dayanacaklarını kestirmek güçtü. Farkın çok kırılgan bir aralıkta gidip gelmesi keskin bıçaktı bizim için her ne kadar ev sahibi de olsak. Maç boyunca ne yapması gerekiyorsa en doğru şekilde yapan tribünümüz özellikle uzatmalarda 6. adam rolünü de üstlendi her savunmada bir kişi fazla gibiydik zaten son beş dakikada yalnızca 5 -beş- sayı yememiz de bunun en iyi göstergesi.

Sophia Young'un üçlüğünden sonrasını ise hatırlamıyorum, yok o kısım bende. O attı, İtalyan'lar nihayet insani bir refleks gösterip yanlış bir tercih yaptılar ve bir Avrupa Kupası daha sarı kırmızı renklerle ülkemize geldi.

Maç sonu açıklamalarını daha sonra indirip izlerken ise özellikle merak ettiğim bir konu vardı, Cem Akdağ'ın isminin geçip geçmeyeceğini merak ediyordum. Ne başkan, ne şube yöneticisi kimse ağzına almadı. Bu şubenin varlığını birilerine hatırlatan, ayağa kalkmasına, dinamizm kazanmasına yol açan, bugünkü başarı yolunda meşaleyi tutan kişi Cem Akdağ'dır. Vefa önemlidir ve gereklidir, emeklerin için teşekkürler Cem Akdağ. Aynı şekilde Hakan Acer'in de büyük emekleri var bu takım üzerinde, onu da atlamamamız gerekiyor. Bu şekilde devam edersek yazının sonu gelmez muhtemelen herkesin emeği var bu kupada ama dediğim gibi Cem Akdağ'ı pas geçmek yakışmadı o açıklamaları yapanlara.

Kaç kişiye nasip olur ki yirmili yaşlarının başında gönül verdiği renklerin iki ayrı branşta Avrupa Kupası kazandığını görmek,iyi ki varsın Galatasaray, iyi ki varsınız Sarayın Sultanları.

10 Nisan 2009 Cuma

Finalden Kareler