BIY AD

31 Mayıs 2010 Pazartesi

WNBA Raporu


25 Mayıs, Salı
Tulsa: 96 - Phoenix: 110
Seattle: 82 - Washington: 76

27 Mayıs, Perşembe
Connecticut: 105 - Minnesota: 79
Chicago: 84 - Seattle: 75

28 Mayıs, Cuma
San Antonio: 71 - New York: 77
Phoenix: 93 - Atlanta: 96
Los Angeles: 81 - Washington: 75

29 Mayıs, Cumartesi
Minnesota: 58 - Chicago: 73
Tulsa: 79 - Indiana: 74

30 Mayıs, Pazar
San Antonio: 56 - Seattle: 84
Washington: 69 - Connecticut: 65
Los Angeles: 82 - Atlanta: 101

Bir önceki haftanın getirdiklerine göre; Atlanta kaldığı yerden devam ediyor. Los Angeles ile Lynx hala ayağa kalkamadılar. Geçen senenin finalistleri Phoenix ile Indiana bu sezon uyku modundalar. Chicago son iki maçında iki galibiyet alırken, kötü gidişe de dur demiş oldu. Pek üstünde durulacak bir değişiklik yok yani geçen hafta yazdıklarımıza göre.

Batı Konferansı:
  1. Seattle: 5/1
  2. Phoenix: 2/2
  3. San Antonio: 2/3
  4. Tulsa: 2/3
  5. Los Angeles: 1/4
  6. Minnesota: 1/5
Doğu Konferansı:
  1. Atlanta: 6/0
  2. Connecticut: 3/2
  3. Washington: 4/3
  4. New York: 2/2
  5. Indiana: 2/3
  6. Chicago: 2/4
Sylvia Fowles'ın, Lauren Jacksonlı Seattle (19 sayı-8 rib.) ve Minnesota Lynx(18 sayı) karşısında yaptıkları yine göz doldurdu. Taurasi son iki maçında, 35 (Tulsa'ya karşı) ve 30 (Atlanta'ya karşı) sayı atarak ayak seslerini duyurmaya başladı. Önümüzdeki TBBL sezonunda ligimizde izleyeceğimizin kesinleştiği 4 oyuncunun ortalama istatistikleri şu şekilde:
  • Seimone Augustus: Henüz oynamadı
  • Sylvia Fowles: 18 sayı-7.7 ribaund-1.3 asist-2.5 blok
  • Diana Taurasi: 23 sayı-4.8 ribaund-1.8 asist
  • Penny Taylor: 19.3 sayı-3.5 ribaund-5 asist

28 Mayıs 2010 Cuma

Transfer Gündemi #2

Bundan 2 hafta önce Avrupa takımlarının ilk hamlelerini yazmıştık. Hareketli bir hafta geçirdikten sonra ufak bir güncelleme yapmak gerekiyor.

Önce Liron Cohen ile başlayalım; adı Galatasaray ile anılan İsrailli oyun kurucu Beretta Famila Schio'nun yolunu tutuyor. Ve günün en ilgi çekici haberi Epiphanny Prince Spartak Moskova'da. Botaşspor'da başarılı bir sezon geçirirken, WNBA draftlarında da 4. sıradan seçilen genç oyuncu artık Spartak için mücadele edecek. Kariyeri başlangıcı güzel oldu Prince'ın, henüz 22 yaşında olduğunu da unutmamak lazım. Önümüzdeki yıllarda çok büyük bir yıldız olarak izleyebiliriz onu.

Spartak'tan haberler ile devam edelim, önceki yazımızda durumu belirsiz dediğimiz Ilona Korstin takımda kalıyor. Janel McCarville kesin olarak Spartak ile yolları ayırdı, Candice Dupree ile Angel McCoughtry'i kaybeden Good Angels Kosice, Janel ile kadrosunu güçlendirmek istiyor. Lauren Jackson büyük bir aksilik olmazsa önümüzdeki sezon Spartak forması giyecek. MKL Euroleasing Sopron'dan Jelena Milovanovic, Spartak'ın yeni transferlerinden. Fiba Europe resmi sitesinde Spartak Moskova'nın genel menajeri ve sportif direktörü Steve Costalas ile bir röportaj var. Costalas; "Boston Celtics, Bill Russell ile Larry Bird gittikten sonra şampiyon olduysa biz niye olamayalım" diyor. Tabii her şey mümkün ama Fenerbahçe ile UMMC başta olmak üzere bir çok takım intikam ateşiyle yanıyor Spartak'a karşı. Zor bir sene bekliyor "Yeni Spartak'ı".

Transferin hızlı takımlarından Ros Casares Marta Fernandez ve Nicky Anosike'yi de kadrosuna kattı. Bu arada McCoughtry MKB Euroleasing'de oynayacak önümüzdeki sezon. Gospic'ten Andja Jelavic, Wisla Can-Pack'e transfer oldu. Resmi sitelere düşen kesinleşmiş haberler böyle yine gözden kaçmışlar olabilir, yardımlarınız için yorum kısmı açık.

Bir de TBBL'ye bakalım; Fenerbahçe bugün Matovic ve Şaziye'ye imza attırdı. Şaziye'nin 10 dakikalık bir rol oyuncusu olmayı kabul etmesi ilginç geldi bana, Çağlar iyi bir transfer olarak değerlendirmiş ama bence ne Fenerbahçe ne de Şaziye için beklentiler karşılanmayacak sene sonunda bu transferden. Sarı-lacivertli ekibin bir yabancı hakkı daha var, Euroleague'da oynayabilmesi için bu oyuncunun Avrupalı olması şart. Ratgeber bu hakkını vatandaşı Vajda'dan yana kullanmak istiyor, Macar oyuncunun bir seneliğine Fenerbahçe kadrosunda yer alması muhtemel. Dış basında çıkan haberlerinde doğrultusunda; Anna Vajda büyük bir ihtimalle Fenerbahçe'de diyebiliriz aslında. Galatasaray'da ise oyun kurucu ve şutu olan bir uzun arayışları sürüyor, yeni ismiyle Galatasaray Medical Park da bu 2 eksiğini Avrupalı oyuncularla doldurmak zorunda eğer Euroleague'de hedefi varsa. Sponsor gücüyle bakalım kimler olacak bu isimler. Mersin BŞB'nin hem erkek hem kadın takımlarında küçülmeye gideceğini duyuyoruz. Ceyhun Yıldızoğlu ve Şaziye şimdilik Mersin'den kopan isimler, gidenlerin sayısı artacak mı yoksa bu kadroyu koruyup mu yola devam edecekler cevabını öğrenmek için ilerideki günleri beklemek lazım. Tabii daha bir çok yenilik olacak TBBL takımlarının kadrolarında ama ligin büyükleri haricinde henüz bir hamle gelmedi diğer takımlardan.

Yazıyı son bir transfer haberi ile kapayalım, bu seferki haber WNBA'den; Shavonte Zellous Indiana Fever ile anlaştı. Kış sezonunu TBBL'de geçirip Fever'da oynayacak 6. oyuncu oldu Zellous. Turkish Fever adım adım geliyor, Koç Dunn da fahri vatandaşlık alabilir ülkemizden.

Resmi İmzalar

Sabah saatlerinde yapılan basın toplantısıyla Galatasaray ve Medical Park Hastaneleri arasında bir süredir dillendirilen sponsorluk anlaşması resmiyete dökülmüş oldu. Tüm branşlarında Galatasaray Spor Kulünü'nün sağlık hizmetlerini karşılayacak Medical Park, Galatasaray Kadın Voleybol ve Basketbol branşlarının isim sponsoru olacak. Yani önümüzdeki 2 yıl (+2 yıl da opsiyon var) boyunca TBBL ve Aroma Bayanlar Voleybol 1. Ligi'nde takımlarımız, Galatasaray Medical Park ismiyle mücadele edecekler.

Adnan Polat, Yiğit Şardan ve Medical Park Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Usta'nın katıldığı basın toplantısınında imzaların atılmasının ardından Polat, Şardan ve Usta teşekkür konuşması yaptılar. Bu konuşmalarda Galatasaray isminin yanına bir şirket ismi yazdırmanın bedeli nedir, resmi olarak öğrenemedik ne yazık ki. Konuşulan rakam; 8 milyon Dolar, bu meblağ iki şube arasında nasıl paylaştırılacak o da ayrı bir merak konusu. Bunlar zamanla netleşir de önemli olan parayı bayram harçlığını almış çocuk gibi şeker dükkanında heba etmemek. Hayırlı olmasını diliyoruz bu sponsorluğun Galatasaray camiasına, özlenen şampiyonlukların gelmesinde vesile olur inşallah. Ayrıca bir sporsever ve Galatasaraylı olarak Medical Park'a da bir teşekkür yollamak lazım.

Galatasaray Tv'de basın toplantısı sonrası röportaj yapılan, Voleybol Şubesi Sportif Direktörü Orkun Darnel'den, voleybol takımına mevkisinde dünyanın en iyi 5 oyuncusu içinde sayılan yabancıların dahil edileceği müjdesini öğrendik. Malum basketbolda kıta dışı oyuncu hakkımız dolu, yerli oyuncu transferinde de çok hamle şansımız yok ama Sarayın Sultanları'na da Avrupalı transferlerinde bu şekilde marka olmuş isimler bekleme hakkımız doğuyor artık. Merakla bekliyoruz hamleleri.

Bir diğer imza töreni de Şükrü Saraçoğlu'nda yapıldı. Fenerbahçe'nin yeni transferleri Ivana Matovic ve Şaziye İvegin ile yeni koç Laszlo Ratgeber resmi imzaları attılar. Kadın basketboluna yapılan yatırımın resmini Boğaz'ın iki ayrı yakasında görürken bir yandan da Cenevre'deki Euro 2016 heyecanı ile spor dolu bir cuma günü geçiriyoruz. Türk sporu kazanır umarım bu kadar yatırımın ardından.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Galatasaray Medical Park

Uzun zamandır gündemde olan bir konuydu. Ciddi sponsor desteği olmaksızın amatör branşlarda başarının kalıcı olmayacağının ayrımına yavaş yavaş varmaya başlıyoruz ülke olarak. Gelecek sezondan itibaren takımın adı Galatasaray Medical Park olarak değişecek ve yaklaşık dört milyon civarı bir destek sağlanacak bu isim hakkı ile. Ayrıntılar, açıklamalar yarın saat 10.30'da gerçekleştirilecek olan basın toplantısında. Hayırlı olsun.

Şaziye İvegin Fenerbahçe'de

Spartak Moskova kariyerinde yarım sezon kadar Ratgeber yönetiminde çalışan Şaziye İvegin, yeniden Fenerbahçe'de.

Fark yaratacak yerli oyuncuların tamamının Fenerbahçe kadrosunda bulunduğu bu dönemde alınabilecek yerli oyuncu sayısı çok çok az iken iyi transfer bence Şaziye. Alınabilecek yerliler de genç oyuncular zaten. Direk takıma eklenip, bir anda katkı verebilecek isimler değil. Penny ve Taurasi'nin yer aldığı takımda artık birinci skor opsiyonu olmadığının farkında olacak ve yaşı ilerlemiş, olgunlaşmış bir Şaziye'den bahsediyoruz. Ceyhun Yıldızoğlu ile Mersin sisteminde takımın ablalığı rolünün yanı sıra, gereken anlarda gereken şekilde sahneye çıkmayı başardı. Tabii ki bu performansda Ceyhun hocanın Botaş zamanından onu nasıl verimli kullanacağı bilmesinin payı da büyüktü. Kenardan gelerek takıma ciddi katkılar verebilecek, rotasyonu genişletecek ve hepsinden önemlisi yerli ve tecrübeli bir Şaziye önemli bir hamledir Fenerbahçe için. Tribün odaklı dış faktörleri bir kenara bırakarak yazıyorum elbette bunları.


Ahmet Dedehayır'ın oyuncağı olmuş şubede yarım dönem Galatasaray forması ile izlediğimiz Şaziye'ye kanımız ısınmamıştı zaten hiç. Her fırsatta dile getirmiştik bunu, hayırlı olsun.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

January Ankara&İstanbul İstiyor

Sezon ortasında Tarsus'a transfer olan ve takımın çehresini değiştiren isimlerden biri olan Briann January, Indiana Fever'ın resmi sitesindeki blogunda sezonun ilk dört maçlık dönemeci ve Avrupa macerası hakkında birşeyler karalamış. Tarsus küçük bir yer ama Black ve Lenox'un yardımları önemliydi diyor January. Önümüzdeki sezonda da Türkiye'de yer almak istediğini belirten January'nin, daha büyük bir şehire geçmek isteğini de öğrenmiş oluyoruz bu yazı vasıtasıyla. Takım arkadaşlarının da etkisiyle daha büyük bir şehire, İstanbul ya da Ankara'ya sıcak bakışını anlayabiliyorum ama ligde Ankara takımının kalmadığını bilmeden yaptığı açıklama güldürdü sabah sabah. Üzgünüz January, Ankara takımı kalmadı ligde. Galatasaray - Fenerbahçe - Beşiktaş ve İstanbul Üniversitesi'nden birini seçeceksin artık. :)

24 Mayıs 2010 Pazartesi

WNBA Raporu

WNBA'de açılış gününün ardından geçen bir haftada sonuçları ve konferanslarda oluşan genel tabloyu sondan başa, daha da biriktirmeden değerlendirelim istedik. İlk yazıda yakındığımız takımların organizasyon eksikliği, gün geçtikçe azalıyor daha zevkli maçlara tanık oluyoruz. Önümüzdeki pazartesi daha yüksek heyecanlı bir yazı ile burada oluruz gibi gözüküyor.

16 Mayıs, Pazar
New York: 85 -Chicago: 82
Minnesota: 76 - Washington: 87
Atlanta: 66 - Indiana: 62
Seattle: 81 - Los Angeles: 67

19 Mayıs, Çarşamba
Seattle: 79 - Minnesota: 76

20 Mayıs, Perşembe
Tulsa: 74 - San Antonio: 83

21 Mayıs, Cuma
Washington: 77 - New York: 61
Atlanta: 97 - Connecticut: 82

22 Mayıs, Cumartesi
Chicago: 86 - Indiana: 92
San Antonio: 88 - Los Angeles: 81
Phoenix: 89 - Seattle: 95

23 Mayıs, Pazar
Connecticut: 80 - Washington: 65
New York: 77 - Atlanta: 86
Indiana: 69 - Chicago: 61
Minnesota: 82 - Tulsa: 94

Batı Konferansı:
LA Sparks; Phoenix, Seattle ve San Antonio gibi üç zorlu deplasmana gitti ve henüz galibiyet alabilmiş değil, en kısa zamanda Candace Parker önderliğinde bir patlama gelebilir. Lynx, Augustus ve Wiggins'i hala kullanamadı, iki önemli oyuncusunun eksikliğinde ilk günkü galibiyetin ardından art arda 3 mağlubiyet aldılar, yıldızları olmadan da ayağa kalkmaları zor görünüyor. Tulsa Shock dün Lynx'i mağlup edip ilk galibiyetini aldı ama kadroları pek umut verici değil playoff için, perşembe SA Silver Stars karşısında Marion Jones'un ilk sayılarını atması Tulsa'nın en dikkat çeken istatistiği. Phoenix Mercury bu sezon henüz iki maça çıktı, sezonun açılış maçında LA Sparks'ı yendikten sonra 2. maçta evlerinde Seattle Storm'a mağlup oldular. Diana Taurasi %22'lik saha içi performansıyla henüz ısınamadığını gösteriyor, Penny Taylor ise TBBL'de kaldığı yerden başarılı oyununa devam ediyor. Sophia Young ile Becky Hammon bir de diğerleri kıvamında ilerleyen San Antonio Silver Stars 2 galibiyet 1 mağlubiyet aldı ilk 3 maçında. Sophia Young'ın ortalamaları; 17.7 sayı-5.7 ribaund-3.7 asist-2.3 top çalma, istikrarlı oyuna WNBA'de de devam yani. Batı Konferansı'nın zirvesinde oynadığı 3 maçı da kazanan Seattle Storm oturuyor, LJ üç maç sonunda tutturduğu 22 ortalama ile WNBA'de bu istatistikte birinci basamakta. Jackson ve Sue Bird'in saha içi yönetimiyle "fırtına" sert esiyor şimdilik.

Doğu Konferansı:
Sylvia Fowles'ın takımı Chicago Sky henüz galibiyet alabilmiş değil. Fowles'ın şu ana kadar ortalamaları; 17.8 sayı-9 ribaund-1 asist-2 blok. Nasıl oynuyor diye bakmaya gerek yok Sylvia bildiğimiz gibi devam ediyor, onu Galatasaray formasıyla izlemek için gün saymaya devam. NY Liberty henüz kadrosunun hakkını verebilmiş değil, 3 maçta sadece bir galibiyet alabildiler. Indiana Fever ilk iki maçında galibiyet alamadı ama peş peşe oynadıkları iki Chicago maçıyla galibiyet-mağlubiyet sayılarını eşitledi. Fever'da da her şey bildiğimiz gibi tamamı TBBL'den gelen ilk beşte Tamika iyi, Katie vasat, Hoffman ve Sutton-Brown ikilisi ortalama oyunlarına devam ediyor, January de şimdilik "idare ediyor", benchten gelen Eshaya Murphy ise Tamika'nın skor açısından en büyük yardımcısı şu ana kadar. Connecticut Sun sezonun ikinci maçında Atlanta karşısında ilk mağlubiyetini alıp, dünkü maçta da Washington Mystics'e ilk mağlubiyetini yaşattı, Draftlarda 1. sıradan seçilen Tina Charles takımının sayı ve ribaund lideri, bu hızla giderse "Yılın Çaylağı" ödülü kimin olur tartışmasına hiç gerek kalmayacak. Washington Mystics ilk üç maçında üç galibiyet alarak çok çok iyi bir başlangıç yapmıştı, Connecticut Sun darbesinin ardından bakalım nasıl devam edecekler. Atlanta Dream 4 maçta 4 galibiyet ile en dikkat çekici takım şu anda. Angel McCoughtry takımının parlamasında en büyük etken, Angel çok iyi bir başlangıç yaptı agresif, istekli ve skorer oyunuyla Atlanta maçlarını kaçırmamak için birinci sebep, Erika De Souza ve Sancho Lyttle da Atlanta organizasyonunda önemli dişliler.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Taurasi'ye Yolculuk

İtalya hariç, dünyanın kadın basketboluyla ilgilenen herhangi bir yerinde Taurasi denildiğinde akla ilk gelecek Diana Taurasi'dir. Bu seslendirme İtalya'da yapılırsa, onların aklına ilk olarak güney kasabaları Taurasi gelebilir.

Diana da Taurasi kasabasından Amerika'ya göçmüş bir ailenin kızı. Taurasi isminin, "Baba" filminde önce aile olarak sevdiğimiz, sonrasında bir İtalyan kasabası olduğunu öğrendiğimiz "Corleone" ismiyle benzerlik taşıdığını söyleyebiliriz yani. Diana'nın oyun stilinde, Akdeniz'den birçok esinti olduğuna tanıktık zaten. Taurasi'nin (kasaba olanın) Napoli civarında olduğunu söylersek aşağıdaki videonun ayrı bir incelik taşıdığını anlıyoruz. İlk izlediğimde ilginç gelmişti, Taurasi'nin Napoli yakınlığını öğrenince eksik parçayı tamamlamış oldum. Sıra 2008 Olimpiyatları'ndaki bu görüntüyü izlemeyenlerin ve izleyip de -benim gibi- Diana Taurasi gibi bir egonun niye çocuk gibi havalara uçtuğunu anlamayanların:

Sonradan 'Dunk' Etmesin

Galatasaray ile ilgili forumlarda gezinmek, eğlenceli bir zaman geçirme yöntemi. Aynı sevgiyi paylaştığımız insanların fikirlerini, bilgilerini de paylaşmak istiyoruz tabii ki. Yalnız Sylvia Fowles transferinin ardından hemen hemen her platformda tanık olduğum taraftarın bir heyecanı var. Onları biraz üzmenin zamanının geldiğini düşünüyorum.

Birçok kişi Fowles'ın her maçta veya sezon içinde sık sık smaç basmasını bekliyor. Biz de Sylvia'yı smaç yapabilen nadir kadın basketbolculardan biri olarak tanıttık ama açıkçası ben Sylvia'nın Caferağa'da oynanan Fenerbahçe-Spartak maçına kadar smaç yapabildiğini bilmiyordum. Fotoğrafta gördüğümüz gibi kolej yıllarında, WNBA All-Star maçında ve son olarak da Caferağa'da ısınma bölümünde smaç yapabildiğini görmüş olduk yeni pivotumuzun. Aslında All-Star maçındaki smaç anını izleyenler, bir maç içinde Sylvia'nın smaç yapabilmesi için gereken birçok şart olduğunu görmüştür.

Tamam, Sylvia smaç basabiliyor hatta bunu birkaç kez kameralar karşısında yapmış, şahitleri de var ama ondan herhangi bir TBBL veya Euroleague maçında bunu tekrarlamasını beklemeyelim. Salona gelenler, ısınma bölümünde bu şovu izleyebilirse "şanslı azınlık" olarak hayatlarına devam ederler. Zaten maç içinde de bunun eksikliğini hissedeceğimizi sanmıyorum; Fowles pota altında topu aldığında hanemize 2 sayıyı yazdırabilecek sertliğe ve bitiriciliğe sahip.

(Dakikaya, skora, rakip oyuncuların toleransına ve smaç sonrası her iki takım kadrolarının da reaksiyonuna dikkat. Zor yani =) )

21 Mayıs 2010 Cuma

Ceyhun Yıldızoğlu Kimdir?

Kadın basketbolunu takip etmeye başladığım günden bu yana benim için farklı bir konumda bulunan iki isim var. Felsefeleri, oyuna bakış açıları, bu işin mutlak kazananının skorbordda daha fazla sayı atan olmadığını göstermeleri ve hepsinden önemlisi karakterleri ile gönlümü kazanan isimlerden ilki Cem Akdağ, diğeri ise Ceyhun Yıldızoğlu. Cem Akdağ'ı uzun uzadıya anlatmama gerek yok. Ahmet Dedehayır yönetimindeki şubeye bir Cumhurbaşkanlığı Kupası ve bir Eurocup hediye ederek ayrıldı görevinden. Her ne kadar mutlu Avrupa serüveni sonunda adı anılmamış olsa da geçen sezon taşın altına elini sokması gerektiğinde görevi, ateşten gömleği, seve seve kabul etmesi ile gönülleri birkez daha feth etti Cem Akdağ. Ona yeni görevinde bir kez daha başarılar dileyelim ve ikinci isim Ceyhun Yıldızoğlu'ndan devam edelim.

Efsane Botaş'ı kuran, ardından Mersin'de son iki sezonda önemli işlere imza atan ve bu dönemde eş zamanlı olarak milli takım koçluğunu da yürüten Ceyhun Yıldızoğlu, Cem Akdağ'ın erkek basketboluna geçişi ile şahsi fikrim bu alanda şu anda görev yapan en iyi Türk. Bu elbette görecelidir ve tartışılabilirdir. Onu farklı kılan özelliklerini anlatırken doğru kelimeleri seçmek, doğru yapıyı kurabilmek önemli. Zira kafalarda oluşturulacak ilk intiba çok önemli. Bu nedenle hata yapmamak ve herhangi bir yanlış anlaşılmamaya sebebiyet vermemek için Ceyhun Yıldızoğlu'nu kendi cümleleriyle tanıtayım istedim. Arada bazı küçük infolarla destekleyeceğim sadece.

Benim için maç kazanmak mı, oyuncularımın gelişimini görmek mi deselerdi; kesinlikle oyuncularımın gelişimini görmek derdim. Oyuncularımın kendini aşması herşeyin önündedir. Tabii ki hem maç kazanıp hem de oyuncumun geliştiğini görmek daha güzel bir sonuç olur.

Son bir sezonu tamamen sonuç odaklı bir basketbol anlayışı ile tamamlayıp, bütün maç sonu açıklamalarını bu düzlemde gördükten sonra bu anlayışa sahip bir koçun yönettiği takımı izlemek bizler için de keyifli olacak gerçekten. Cem Akdağ döneminden aşina olduğumuz bir sistem bu zaten.

Takımlarımız maç analizi, takım analizi yapıyorlar ve maç kasetleri izliyorlar; bu arada oyuncuların gelişimi gözden kaçıyor. Tabii ki bütün takımlar yarışmacı bir zihniyetle ve şampiyonluk parolasıyla yola çıkıyorlar. Böyle düşünürseniz oyuncuların gelişimini gözardı edebilirsiniz. Maçı aldık, sonuç bizim lehimize şeklinde değil de; benim oyuncularım başlarken nerede idi, bugün nerede şeklinde bakmamız gerekir. Bakış açımız bu olmalı. Oyuncuların gelişimi bir amaç değil, araç olmalı.

Bu alanda Fenerbahçe'nin hegamonyasını kırmak bugünden yarına olacak birşey değil demişti Aras, geçtiğimiz günlerde. Uzun vadeli, planlı - programlı bir sistem gerekiyor. Bu sistemin üzerine oturacağı temel sac ayağı ise şüphesiz ki yerli oyuncular. Piyasada fark yaratan yerli oyuncular Fenerbahçe bünyesinde iken şu anda yapılabilecek en mantıklı ve efektif hamle yeni Birsel'leri, Nevriye'leri, Şaziye'leri kendi bünyemizden çıkarabilmek. Evet kısa vadede olabilecek bir iş değil bu. Tamamen sonuç odaklı oyunda gözardı edilen altyapı ve oyuncuların gelişememe gerçeğini çok iyi bilen usta bir el olacak artık tepede. Umutlu olmak adına da iyi bir haber bu.

Ben, oyuncularımın antremanlara dahi keyifle ve isteyerek gelmesini isterim. Onlar; O çok antreman yaptırır ve biraz acı çekmeyi bileceksin şeklinde bilebilirler. Benimle çalışan oyuncu bilir ki; benden bu kadar ben bittim diye birşey yoktur. Beni böyle kabul edin diyen bir oyuncuyla çalışmak istemem.Ayrıca sorumluluk almak da çok önemli. Benimle çalışan oyuncular bunu bilirler. Bütün takım oyuncuları eşit derecede sorumluluk almak durumunda.
Hedefi olan, gelişime açık, sorumluluk almayı seven oyuncular benimle çalışmaktan büyük keyif alırlar. Benim 38 yaşındaki oyuncuya verecek birşeylerim vardır ve 13 yaşındaki bir oyuncudan da birşeyler öğrenebilirim.

Rotasyonu 10-12 kişi aralığında tutan, 94 doğumlu Merve Aydın'ı oyuna dahil ettiği anlarda ondan katkı almayı başaran, onu kenara alıp 74 doğumlu Scott'u oyuna soktuğunda da hedeflediği performansı fazlasıyla alabilen bir sistemin tanımlayıcısı bu cümleler. Her başarılı sistemde olduğu gibi bazı disiplinler ve olmazsa olmazlar var elbette. Bunları zaman içerisinde yaşayarak göreceğiz hepimiz.

Kazandığımız maçları kötü oynayarak kazandığımızda elde ettiğimiz galibiyetin çok önemi yoktur.

Benim antrenörlük sistemimde oyuncu gelişimi ilk sıradadır. Oyuncularımın kendilerini geliştirdiği kadar basketbol sistemim oluşur. Benim oyuncum konuşur. Fikirlerine saygı duyarım ve her oyuncumdan bir şeyler öğrenirim. Basketbol ilkelerim bu kazanımlardan doğmuştur ve doğal yollarla kazandığım bu ilkelerin çiğnenmesine asla izin vermem. Bu noktada sert tavır alırım. İstikrarlı, hatalarını görebilen ve kabul eden bir yapım var. Programlı çalışmayı severim ve oyuncularımın da programlı olmasını isterim.

Artık marka halini almış Ceyhun Yıldızoğlu sisteminin önemli köşebaşlarını oluşturuyor bu açıklamalar. Önümüzdeki dönemde parça parça işlemeye devam edeceğim bu sistemin temel özelliklerini. Şimdilik sadece ana hatlarını çizmiş olalım.

Bu açıklamaların tamamı Yıldızoğlu'nun son üç sene içerisinde verdiği röportajlardan. Bu sözlerin ardından kafalarda yavaş yavaş bir Ceyhun Yıldızoğlu portresi oluşmaya başlamıştır sanıyorum ki. Güneydeki altyapı çalışmaları esnasında bulduğu 15 yaşındaki Merve Aydın'ı kadroya koyarak, ligin en genç oyuncusu ünvanını elde etmesini sağlayan Yıldızoğlu'nun takımında her maç herkesin rolü bellidir. Mersin döneminde Sariye Gökçe, Deniz Boz, Aynur Metin, Korel Engin gibi yan rol oyuncularının her maç ortaya koyduğu istikrarlı oyun bu anlamda önemli bir örnektir. Rotasyonu geniş tutan, kadrosundaki 12. oyuncuyu da sistemine dahil etmeyi başaran Yıldızoğlu'nun altyapıya verdiği önemi bir kez daha vurgularken, bu düşüncenin uzun zamandır uyku moduna giren altyapımızı da hareketlendirmesini umuyorum.

Eşi Aylin & Ceyhun Yıldızoğlu

Geçtiğimiz yaz şampiyonada Bahar Çağlar ve Yasemen'e önemli süreler verip, onlardan faydalanan ve özellikle Bahar'ı ayrıca izleyen Yıldızoğlu'nun elinde bu iki ismin seviye atlaması sağlayabilecek sihirli bir değnek var. Bu değnekten faydalanmanın tek yolu ise bu iki ismin tüm kalbiyle bu gelişimi istemesi ve çalışması. Sadece Bahar - Yasemen için değil altyapıda 95 doğumlu kardeşimiz için de geçerli bunlar zira artık gerçek anlamda gözlem altında olacaklar. Gerisi onların yeteneğine ve azmine kalmış.

Artık marka halini almış Ceyhun Yıldızoğlu sisteminin önemli köşebaşlarını vermeyi amaçladım bu yazıda. Önümüzdeki günlerde parça parça işlemeye devam edeceğiz Aras'la birlikte bu sistemin temel özelliklerini. Şimdilik sadece ana hatlarını çizmiş olalım. Frank Rijkaard'ın geçen sezon başında Florya'ya ayak basmasını bir devrim olarak nitelendirmiştik. Bu transferin ardından sessiz sedasız ikinci bir devrimin de kadın basketbol şubesinde yaşandığı söylemek lazım, dünden itibaren. Bundan on yıl sonra Galatasaray Kadın Basketbol takımının öyküsü yazılırken 20 Mayıs 2010 tarihi önemli duraklardan biri olacak kesinlikle.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Yakışan

Blogu takip edenler Zafer Kalaycıoğlu'na isminin ortaya atıldığı ilk günden bu yana muhalif olduğumuzu yakından biliyor. İçi boş, kuru kuru bir muhaliflik değildi bu. Geçen bir yılı aşkın süre zarfında blogun arşivinde bu düşüncemizin altını doldurduğunu düşündüğümüz pek çok yazı var. Yazılarla sınırlı kalsaydı keşke bunlar. Keşke yanılan biz olsaydık. Yaşayarak, görerek, parkede deneyimledik bunları. Finalde süpürülerek sona eren bu süreci illa yaşamamız mı gerekiyordu, bile bile lades demenin bir mantığı var mıydı tartışılır. Geride kalan bir sene Galatasaray kadın basketbol tarihinden önemli bir sene çalmıştır, orasına şüphe yok.

Zararından neresinden dönersen kardırı düstur edinmekten başka çare yok artık. Bu bir yıllık yaşanmışlığı hafızalardan silmeye çalışacağız. Her ne kadar sayın Kalaycıoğlu her fırsatta bu dönemi hafızamıza kazımak için türlü popülistliklerle birbirinden ilginç açıklamalar yapmış olsa da.

Hiçkimsenin beklemediği bir anda açıklanan Ceyhun Yıldızoğlu transferi herkes gibi bizim için de büyük sürpriz oldu. Yine blogun sıkı takipçileri bilirler. Hem benim hem de Aras'ın en beğendiği koçlardan biridir Ceyhun Yıldızoğlu. Bunu sadece saha içindeki hamlelerine, oyuncu tercihlerine bakarak değil de birkaç adım geriye çekilip geniş açıdan yorumlamak gerekiyor. Zira kendisini kadın basketbolunun misyoneri olarak tanımlayan ve bu işe yıllarını, ömrünü adamış bir basketbol adamı kendisi. Takımındaki her oyuncudan maksimum verimi alması, elindeki bütçeye en uygun takımı her defasında başarılı şekilde oluşturabilmesi, oyuncularının oynadıkları oyundan zevk almalarını sağlaması ve bu ülkede sadece adı yaptı olsun diye yapılan altyapılara, oradaki oyunculara gerçekten önem veren bir teknik adam.

Zafer Kalaycıoğlu'nun ardından kim gelse sevinecektik, orasına şüphe yok. Fakat en iyisi gelince sevinç de başka oluyor haliyle. Uzun zaman sonra yüzümüzde oluşan tebessümle, şu fotoğrafa biraz bakalım. Detaylı incelemeler, fikirler ilerleyen günlerde bu sayfalarda olacak hem Aras'ın hem de benim penceremden yansıyan halleriyle.

Ceyhun Yıldızoğlu Galatasaray'da

Hayırlı olsun.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Yılın Takımını Oluşturuyoruz

Geride bıraktığımız TBBL sezonunun ardından, okuyucu oylarıyla yılın takımını oluşturuyoruz. Ankette yer alan oyuncuları, play-off'a kalan ekiplerden seçtik. Gözden kaçan bazı isimler olabilir ama ilk 5'i hak eden herkes listemizde.

Bakalım oylarımızla nasıl bir "beş" oluşturacağız. Oylama ay sonuna kadar devam edecek, oylama sonucunda kendi pozisyonunda gerekli oyu alamasa bile, 3 anketin genelinde en çok oy alan iki yerli oyuncuyu ilk 5'e kaydıracağız. Oyun kurucu anketi için bir, diğer iki ankette 2 isim seçebiliyoruz.
Kimler taraftarın alkışını almış görelim ay sonunda:



Matovic Fener'e?

Avrupa kupalarındaki kıta dışı oyuncu haklarını Penny Taylor ve Diana Taurasi ile dolduran Fenerbahçe, uzun pozisyonu için Ivana Matovic'in peşinde. Sırp oyuncu Lotos Gdynia ile başarılı bir sezon geçirip Euroleague All-Star kadrosunda da kendine yer bulmuştu.

Bakalım nasıl sonuçlanacak bu girişim..

18 Mayıs 2010 Salı

Sezondan Kareler

'Bi daha çalıcan mı topumu?' temalı çalışmalarıyla Yelena ve Scott..

Sezonun stresi geride kaldığına göre böyle eğlenceli kareleri daha sık göreceksiniz bu dönemde. Ama malum bilgi ve fotoğraf konusunda ciddi sıkıntılar var. Elinde bu tarz fotoğraflar olup da paylaşmak isteyenler olursa şayet iletişim adresimiz sağ tarafta.

16 Mayıs 2010 Pazar

İlk Gün Sonuçları & "Bizimkiler"

WNBA'yi gün gün takip etmemiz zor olacak, haftalık raporlar halinde yayınlamayı planlıyoruz bunun sonrasında. Ama açılış gününün şerefine ligimizden gidenlerin ve önümüzdeki sene için transferi açıklanan oyuncuların performanslarına değinmemek olmazdı. Başlamadan şunu belirtmeliyim izlediğim maçlarda şut performansı ve tempo çok düşüktü. Yıldızlar hem Avrupa hem yol yorgunu şimdilik. Birlikte zaman geçirmeye ihtiyacı var takımların açıkçası.

Phoenix Mercury: 78 - LA Sparks: 77
Sezonun açılış maçında, geçtiğimiz senenin şampiyonu Mercury, Sparks ile karşılaştı. Her iki takım da iddialı ekipler olunca özellikle maçın sonu seyirciler adına heyecanlı, oyuncular adına ise stresli oldu. Bitime 4.7 saniye kala Quinn'in basketiyle LA Sparks 77-76 öne geçse de, kenardan sokulan topun ardından Penny Taylor penetre sonucu baskete gitmek üzereyken faulle durduruldu. Yaptığı iki atışı da sayıya çeviren Penny, Mercury'nin ilk maçtaki kahramanı olmayı başardı. Diana Taurasi maçı 14 sayıyla tamamlarken sayılarının 10'u serbest atış çizgisinden geldi. Şut performansı (2/6 ikilik, 0/5 üçlük) berbattı MVP adına. Penny Taylor da maçı 16 sayıyla noktaladı. En iyi kim kıyaslamalarında, Taurasi'nin karşısına adı en çok yazılan oyuncu olan Candace Parker, Rusya Ligi finallerinin ardından 4. kez Taurasi'nin takımına karşı galibiyet almak istiyordu. Parker'ın 24 sayı - 12 ribaund'luk çabası, son saniyede Penny'e yapılan faulle boşa çıktı. Geride bıraktığımız sezonda Panküp Kayseri formasıyla TBBL'de izlediğimiz Tangela Smith de sahada kaldığı 34 dakikada 8 sayı-9 ribaund ile oynadı.

Conneticut Sun: 74 - Chicago Sky: 61
Sezona kadrosunun büyük bir bölümü yenileyerek başlayan Connecticut Sun, Chicago Sky'ı ağırladı. Maçın en başından beri ağırlığını hissettiren Sun rahat bir galibiyet aldı. Galatasaray'ın yeni transferi Sylvia Fowles maçı 16 sayı-9 ribaund-2 blok ile tamamladı. Sylvia'nın ilk yarıda daha etkili olduğunu, ikinci yarıda iyice oyundan düşen takımıyla birlikte onun da maçtan koptuğunu söyleyebiliriz. Yine de iyi bir başlangıç. Botaş'ta oynarken draftlarda Sky tarafından seçilen Prince da ilk maçına çıktı bugün, çaylak oyuncu 7 sayı-5 top çalma ile oynadı. Connecticut tarafından birinci sırada draft edilen Tina Charles, 17 sayı-10 ribaund ile WNBA kariyerine güzel bir başlangıç yapmış oldu.

Indiana Fever: 65 - Washington Mystics: 72
Sezon içinde bir yazımızın başlığında da dediğimiz gibi; "WNBA'deki temsilcimiz Indiana Fever" da sezonu açtı bugün. Fever'ın bugünkü ilk 5'in tamamı kış dönemini TBBL'de geçiren oyunculardan kuruluydu. Bu beşlinin -en önemli- dördü, TBBL final serisinden yeni çıkmış isimler olunca mağlubiyet beklentiler dahilindeydi. İki tane de Mystics adına TBBL'den gelen oyuncu olunca istatistikleri kısa kısa yazmak daha akılcı gözüküyor:

Fever: January(Tarsus): 3 sayı-2 ribaund-5 asist, Douglas(Galatasaray): 10 sayı-3 asist, Catchings(Galatasaray): 12 sayı-5 ribaund-2 asist, Hoffman(Fenerbahçe): 7 sayı-2 ribaund, Sutton-Brown(Fenerbahçe): 12 sayı-6 ribaund
Mystics: Ajavon(Fenerbahçe): 2 sayı, Melvin(Botaş): 4 sayı-6 ribaund

Parantez içindeki takımlar, oyuncuların geçtiğimiz sene TBBL'de oynadıkları takımlar. Bu oyuncular ile kulüpler arasında önümüzdeki sene için herhangi bir anlaşma yok onu belirteyim hemen.

Tulsa Shock: 74 - Minnesota Lynx: 80
Seimone'u tekrar izlemek adına en merak ettiğimiz maç buydu ama ne yazık ki Seimone Augustus maçta süre almadı. Belirtilmiş bir sakatlığı olmamasına rağmen süre almamasını, daha hazır olmamasına bağlamak istiyorum, önümüzdeki maçlarda formasına kavuşup formunu tutturur umarım. Augustus'un yanında takımın önemli isimlerinden Wiggins de maç boyunca parkeye çıkmadı ama bu önemli iki eksiğine rağmen deplasmanda alınan galibiyet önemli Lynx adına. Rakip Tulsa'da performansı merakla beklenen Marion Jones, aldığı kısa sürede 1 faul hariç herhangi bir istatistiğe imza atamadan maçı noktalandırdı. Beşiktaş CT'dan da tanıdığımız Zellous sayı atamadığı maçı, 3 asist ile tamamladı.

SA Silver Stars: 70 - Atlanta Dream: 75
Silver Stars VJ ve Sophia sayesinde yıllardır Galatasaray taraftarının yakın takibindeki takımlardan. Sezona iyi başlayamadılar Atlanta karşısında, basit top kayıpları ve isabetsiz atışlarıyla ritmsiz gözüken San Antonio temsilcisi Sophia Young ve Becky Hammon'ın çabalarına rağmen bir türlü ayağa kalkamadı maç boyunca. Sophia maçı 15 sayı ve 2'şer asist ve ribaund ile noktalarken, aldığı 4 faul de istatistiklere yansımayacak çabasının sonucuydu. Megan Frazee kısa sürede takımı adına 5 sayı kaydederken, Becky Hammon'ın 20 sayı-5 asistlik performansına da değinmeden yazıyı bitirmek istemedim.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Heyecan WNBA'e Taşınıyor

Bugün oynanacak Phoenix Mercury-L.A. Sparks maçıyla WNBA 2010 sezonu başlıyor. WNBA için tüm hazırlıklar tamam artık; Avrupa'dan dönen, takas olan, draft edilen tüm oyuncular sezona hazır, takımların medya tanıtımları -ve benzeri organizasyonlar-ile ligin "marka değeri" hazır, "Genel Menajer Anketi" ve "Takım Ön İncelemeleri" ile taraftarın başucu kitapçığı hazır. Pazarlama ve ambalaj işini çok iyi yapıyor Amerikalılar kesinlikle. Şu medya tanıtımında çekilen fotoğraflar bile insanı ligi izlemeye teşvik ediyor. Bizim ligimizde daha hiç fotoğraflarını görmediğimiz ne yıldızlar ne yıldız adayları mevcut...

Becky Hammon ve Koç Sandy Brondello

Bu sene takaslar sonucu fazlaca değişiklik oluştu kadrolarda ve bunun da sonucu olarak en keyifli WNBA sezonu bizleri bekliyor birçok görüşe göre. Kadrolara baktığımızda son yıllarda kulüplerimizin yaptığı atılım vasıtasıyla birçok WNBA takımında TBBL kolonileri oluştuğunu görüyoruz. Özellikle geçen senenin finalistleri Mercury ile Fever ve Chicago Sky'a TBBL'den giden ve önümüzdeki sezon ligimize gelecek oyuncuların bolluğu dikkat çekiyor. Bu üç takımı ayrı bir gözle izleyeceğiz. Sezon öncesi en çok transfer hareketi yapan ve kadrolarını güçlendiren 3 takımın da sezona renk katacağı kesin. Ön incelemelere göre beklenilen ilk 5'inin %60'ını ve neredeyse benchinin tamamını değiştiren Connecticut Sun, Seimone Augustus'un sağlığına kavuşması ve Whalen'in katılımıyla çehresi değişen Minnesota Lynx ve Taj McWilliams, Nicole Powell ve Cappie Pondexter transferleri ile çok iddialı konuma gelen NY Liberty'nin maçlarını da yakından takip etmek gerekecek.


Bir de özellikle Türk seyircilerin ilgisinin üzerinde olacağı oyuncuları listeleyelim:

Atlanta Dream:
Yelena Leuchanka
Chicago Sky: Sylvia Fowles, Jia Perkins, Epiphanny Prince, Tamera Young, Courtney Paris
Connecticut Sun: Tina Charles
Indiana Fever: Briann January, Katie Douglas, Tamika Catchings, Tammy Sutton-Brown, Ebony Hoffman
LA Sparks: Betty Lennox, Latoya Pringle, Candace Parker
Minnesota Lynx: Seimone Augustus
NY Liberty: Taj McWilliams, Cappie Pondexter, Nicole Powell
Phoenix Mercury: Diana Taurasi, Penny Taylor, Tangela Smith
SA Silver Stars: Becky Hammon, Sophia Young, Megan Frazee, Roneeka Hodges
Seattle Storm: Lauren Jackson, Sue Bird
Tulsa Shock: Shavonte Zellous, Marion Jones
Washington Mystics: Matee Ajavon, Chasity Melvin, Katie Smith

Kazananlar

Ulu Manitu TBBL Final Serisi'nin ardından; "Avrupa'da en son biten lig TBBL" diye veryansın ederken, İtalya Ligi hariç haklıydı da söyleminde. Bizim ligimiz de sonlandıktan sonra, Avrupa Kadın Basketbolu'nda İtalya hariç aktif heyecan sonlanmış oldu yeni sezona kadar. Kısaca Avrupa'nın önemli liglerinin şampiyonlarına göz gezdirelim istedik:

Rusya: UMMC Ekaterinburg (3-0 Spartak Moskova'ya karşı)
İspanya: Ros Casares (2-0 Halcon Avenida'ya karşı)
Çek Cumhuriyeti: Sika Brno (3-1 USK Prag'a karşı)
Polonya: Lotos Gdynia (3-1 Gorzow'a karşı)
Fransa: Tarbes GB (2-0 Bourges'e karşı)
Letonya: TTT Riga (3-2 Cesis'e karşı)
Litvanya: TEO Vilnius (3-0 Cesis'e karşı)
Slovakya: Good Angels Kosice (3-0 Presov'a karşı)
Macaristan: MiZo Pecs (3-0 MKB Sopron'a karşı)

14 Mayıs 2010 Cuma

Bahar'la Bir Sene Daha

Ceyhan Belediye'den geldiği günden bu yana kendisini geliştiren ve bu sene sözleşmesi biten Bahar, bir sene daha sarı kırmızılı formayla mücadele edecek.

13 Mayıs 2010 Perşembe

Transfer Gündemi

Avrupa'da liglerin bitmesi ile heyecan Amerika kıtasına taşınmadan önce, Avrupa'da da transfer telaşı yaşanıyor. Şu ana kadar biten transferler bile Euroleague'de dengelerin değişeceğine bir gösterge.

Kadrosunda en radikal değişikliğe gidecek takımlardan biri İspanya şampiyonu ve Euroleague ikincisi Ros Casares. Valencia ekibinde ilk göze çarpan değişiklik Isma Canto ile yolların ayrılması, İspanyol takımının yeni çalıştırıcısı ezeli rakipleri Halcon'dan gelen Jordi Fernandez olacak. Atladığımız bir haber yoksa eğer; Isma Canto şu anda boşta. Bir diğer çarpıcı değişiklik de en önemli silahları Erika De Souza ve Delisha Milton-Jones ile yolların ayrılması oldu. Fenerbahçe'nin de gündemindeki Erika De Souza'nın İspanya'daki yeni adresi Salamanca şehri olacak. Brezilyalı oyuncu Halcon Avenida ile anlaştı. Delisha Milton da Avrupa kariyerini USK Prag ile devam ettirecek. Ros Casares'ten ayrılan Amaya Valdemoro da Rivas'ın yolunu tutuyor. Edwige Lawson-Wade, Nuria Martinez Prat ve Rebekkah Brunson yeni silahları olacak, Cindy Lima'nın da içinde bulunduğu Ros Casares kadrosunun.

Avrupa'da domino etkisini yaratan ilk taş Rusya'nın başkentindekiydi kuşkusuz. Spartak'ın alacağı kararlar birçok takımın ve oyuncunun gelecek sezonki kaderini yakından etkiledi ve etkilemeye devam edecek. Euroleague'in son dört senesinin şampiyonu, kadrosundan Taurasi ve Fowles'ı Türkiye'ye kaptırdıktan sonra Sue Bird ve Anete Jekabsone-Zogota WNBA sonrası Rus devine dönecek oyuncular. Spartak Moskova diğer yerlilerinin aksine Ilona Korstin ile henüz anlaşmış değil, sevenlerine duyurulur. Takımın eski oyuncusu Noell Quinn de Bulgar Milli Takımı'nda oynamasının avantajıyla geri dönüyor, Spartak'ın Euroleague'deki yerlilerinden biri olacak. Bu arada, Lauren Jackson'ın da yaptığı açıklamada Spartak'a dönmek istediğini atlamayalım.

Spartak'ın Pokey Chatman'ı elinde tutmasının ardından, Fenerbahçe'nin anlaştığı Laszlo Ratgeber'in kendi basına yaptığı açıklamada yeni takımına Macar oyuncular getirebileceğini söylemesi altı çizilmesi gereken bir detay. Değişen kuralların ardından, Euroleague'de oynatabilecekleri bir uzun arayan Fenerbahçe için Petra Ujhelyi ismi anılabilir. Eski oyuncumuz Petra'nın yanı sıra, Anna Vajda ve Dalma Ivanyi de Macar basketbolunda akla gelen ilk isimlerden. Tecrübeli oyun kurucu Ivanyi, Avrupalı bir guard arayan Galatasaray için de düşünülecek isimlerden biri olabilir tabii ki.

İtalyan ekibi Umana Reyer'in formasını giydiği için bu sezon Avrupa sahnesinden uzak kalan Gunta Basko, Wisla Can-Pack ile anlaştı. 30 yaşındaki Gunta da yine önümüzdeki sezon kadromuz için düşünülebilirdi. O platine dönen sarı saçları ile tanıdığımız, siyah saçlarını da sevdiğimiz Gunta'yı, bu sene de Parçalı ile izleme hayallerim suya düştü yani.

İlk etapta göze batan transferler bunlar, atladığımız önemli transferler veya yazı sonrasında eklenenler varsa yorum kısmından bize ulaşırsanız, yaz boyunca güncel tutmaya çalışırız transfer gündemini.

'Seda'ya Uzanan Eller'

Ocak ayında geçirdiği trafik kazasının ardından uzunca bir süre yoğun bakımda kalan Seda Tekindağ, giriştiği bu zorlu hayat mücadeledesinde ayakta kalmayı başararak hepimizi sevindirmişti. Doktorların yaşaması bile mucize dediği bir kazanın ardından hayata sımsıkı tutunan Seda'nın bu direnişine, gerekli kişi ve kurumların gereken destekleri göstermelerini bekliyorduk hepimiz. Ta ki Seda'nın annesi Birsen Tekindağ'ın Nisan ayının sonunda Medyaspor'dan Oğuz Yenihayat'a verdiği röportajı okuyana dek. Anne Tekindağ, ilgisizlikten ve gün geçtikçe etkisini hissettirmeye başlayan maddi sorunlardan bahsetmişti verdiği bu röportajda. Biraz gecikmeli de olsa nihayet bu sese kulak verilmiş. Seda'nın dostları ve meslektaşları, 24 Mayıs Pazartesi günü, İstanbul Valiliği'nin izni ve denetimiyle, hiçbir ücret talep etmeden mekanlarını tahsis eden Su Ada'da ‘Seda'ya Uzanan Eller’ adıyla bir yardım gecesi düzenleyeceklermiş. Kazanın ardından verdiği yaşam mücadelesini kazanan ve ciddi maddi külfet yaratan rehabilitasyon sürecinde bolca desteğe ihtiyaç duyan Seda'ya bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletelim.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Kadın Basketbolunda Vizyon

Dün oynanan serinin 3. maçı, TBBL sezonunun son maçı oldu. Seriyi 3-0 kazanan Fenerbahçe, uzun süredir konuşulan büyük bombayı da bugün resmi sayfasından duyurdu. Finalin mağlup tarafından da cevap olarak bir süredir çekmecede tutulan 2 transferin resmi yollarla duyurulması geldi. Geçtiğimiz hafta içinde anlaşıldığı, Galatasaray'a yakın kaynaklar tarafından doğrulan Sylvia Fowles ve Seimone Augustus yeni sezon için artık resmen Galatasaray'ın oyuncuları.

Diana Taurasi'nin uzun bir süredir Fenerbahçe'nin ilgi alanının içinde olduğunu biliyorduk. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün resmi sitesinden yapılan açıklama ile kadın basketbolunun tüm dünyadaki en büyük isminin artık ülkemizde oynayacağını öğrenmiş olduk. Gerçekten çok özel bir oyuncu. En kötü maçı, star dediğimiz diğer oyuncuların alışılmış oyunlarına denk geliyor. Fazla anlatmaya gerek yok Taurasi'yi, tüm spor branşları içinde hem yaşı hem fiziki durumu ile Türk topraklarına gelen en iyi transferdir bence Diana Taurasi.

Final serisinde Caferağa'da maç izleyen, Fenerbahçe'nin yeni koçu Laszlo Ratgeber de Taurasi kadar, kulübün vizyonunu ortaya koyan bir transferdir. Yıllardır erkek basketbolunda kendine yer edinemeyen yerli koçların staj niyetine yollandığı kadın basketbolu, Ratgeber ile hem harcanan bütçenin hem de hakettiği ilginin ödülünü almıştır. Fenerbahçe'nin bu yabancı koç hamlesinin diğer kulüplere örnek olmasını diliyoruz. Başta Cem Akdağ ile Ceyhun Yıldızoğlu olmak üzere, ufak bütçelerle güzel takımlar yaratan diğer koçları ayrı tutuyorum kesinlikle bu söylemden ama son yıllarda TBBL'de görev alan koçların en iyisi Zafer Kalaycıoğlu ise vay bizim halimize. Ligimizin yerli oyuncularına bakarsak, yıldır aynı isimler kariyerinin aynı basamağındalar. Belki vizyon sahibi yabancı koçlar bize iyi oyuncular bırakacak, çok iyi bir milli takım oluşmasını sağlayacaklar.

Galatasaray'ın da Fenerbahçe'nin gerisinde kalmamak adına bir atılımda olduğu açık. Yalnız bu cümlenin kanıksanması bir Galatasaray taraftarı olarak beni yaralıyor. Fenerbahçe'nin hedefi artık Avrupa Kupaları iken, bizim amacımızın onları durdurmak olması. Galatasaray'ın mevcut koçu ve yerlileri ile Fenerbahçe'yi durdurması da çok zor ne yazık ki. Bizim sponsor açığımızdan önce bir vizyona ihtiyacımız var. Oyuncu yetiştirebilecek bir koç, iyi bir alt yapı, Anadolu'da oynayan genç ve gelişime açık kızları tespit eden bir ekip, Galatasaray'ı "Yenilmez Armada" günlerine geri döndürebilir. Yabancı oyuncuyu bir şekilde alabiliyoruz çünkü, ama şimdi biraz beyin jimnastiği yaparsak; Diana Taurasi'yi Galatasaray alsa, Diana taktiği Zafer Kalaycıoğlu'ndan, topu Nilay'dan aldıktan sonra, pası atacağı uzun, topu 2 metre uzağındaki potaya yetiştiremeyecek bir isim olunca ne değişir ki? Diana gibi özel bir isim sizi final serisinde her maçta 40'ar sayı atıp şampiyon bile yapabilir her türlü olumsuzluğa rağmen. Ama işleyen bir sistemin, organizasyonun olmadıktan sonra Diana gidince yine çöküş dönemi başlar. Tanıdık geldi değil mi, 80'lerden itibaren her istediğini transfer eden, benchini bile milli oyuncularla dolduran Galatasaray, o jenerasyonu -daha çok para harcayan bir rakip takım ve oyuncuların yaşlarının yükselmesi nedeniyle- kaybedince soluğu ikinci ligde almamış mıydı? Cem Akdağ'ın transferleri ve sistemiyle tekrar "Yükselme Devrine" girdiğini düşündüğümüz Galatasaray Kadın Basketbolu, şu andaki koçu ve yönetim anlayışıyla "Lale Devri" korkusu yaşatıyor bizlere.

Tabi bu "Lale Devri" yakıştırması Fenerbahçe içinde gelebilir, sonuçta burası Türkiye. Yarın Euroleague'de gelir Spartak yine eler Fenerbahçe'yi. Sonra insanımız der; "Bu mu Taurasi?Ratgeber sen hoca mısın?". "O kadar para harcadık yine Final-Four göremeden elendik, bize lig yeter" mantalitesi geri gelirse kimse çok şaşırmaz herhalde. Hepimiz biliyoruz ki; sporda bir hava yakalamak çok önemli, bir zamanlar Galatasaray'ın basketbolu, Eczacıbaşı'nın voleybolu ekolken şimdi Fenerbahçe rakiplerini geride bıraktı. Türk sporuna yön veren bu kulüplerin küsmesini gerektirecek bir durum doğurmaz bu, sen bu işi layığı ile yaparsan, günü değil de yarınını kurtarırsın ve eski günlerine dönersin.

Büyüklerde durum bu, doğru-yanlış yönetimlere rağmen bir atılım yapıldığı ortada. Geride bıraktığımız bu sezonu Fenerbahçe namağlup, Galatasaray ise ikinci yarı ve play-offları Fenerbahçe hariç diğer rakiplerine üstünlük kurarak tamamladı. Normal sezon ikincisi Mersin dahi Galatasaray'dan maç alamadan elendi. Bu sene makasın çok açılması rahatsızlık verirken, önümüzdeki sene nasıl geçecek normal sezon gerçekten merak konusu. Beşiktaş Cola Turka ezeli rakiplerinin transferlerini izleyecek mi, Ceyhun Yıldızoğlu'nun Mersin'i kadrosunu nasıl güçlendirecek ve yine başarılı olabilecek mi, Botaş, Panküp, Tarsus ve diğer ekipler lige nasıl bir katkı sağlayacak merakla bekliyoruz.

Kalaycıoğlu Ne Diyor?

Dün oynanan 3. maçın ardından Zafer Kalaycıoğlu'ndan ilginç açıklamalar gelmiş. İlk kısmı da ilginç ama konuşmasının başından beri lafı getirmek istediği bölüme bakalım biz:
"Biz diyoruz ki; Avrupa'da en çok WNBA takımından oyuncuların olduğu ülkeyiz, şu anda Rusya'yı geçmiş durumdayız. Gelecek sene de bu öyle gözüküyor. Şimdi buradaki oyuncuların iki gün sonra WNBA'de maçları var, WNBA'de oynayacakları maçlarla ilgili olarak, kafalarında mutlaka bir an önce oraya gitmekle ilgili sorular olacak. Ülke olarak, federasyon olarak WNBA'de oynayan oyunculara ve bu lige saygı göstermemiz lazım. Avrupa'da en son ligi biten ülke Türkiye. Maç sonunda en iyi oyuncunuz turnike kaçırıyor, en iyi oyuncunuz pota altı kaçırıyor, en iyi oyuncunuz bomboş atış kaçırıyor. Söyleyecek bir şey bulamıyorum."
Nasıl bir imadır bu? Tamika Catchings, Katie Douglas, Yelena Leuchanka ve Sophia Young nasıl bir töhmet altında bırakılıyor? Konuşmaların nereye gittiğini ben yanlış anladıysam eğer; Fenerbahçe'nin Penny Taylor'ı, Sutton-Brown'u, Hoffman'ı, Powell'ı, Ajavon'u nereye gidecekler lig bitince?

Fenerbahçe'nin kadrosu oturmuş, en iyi yerlileri ellerinde tutuyorlar, Galatasaray'ın yabancılarının aklında WNBA var, hakemler kötü vesaire vesaire, Galatasaray'ın başarısızlığında kim suçsuz? Bir tek Zafer Kalaycıoğlu suçsuz!

Diana Taurasi Fenerbahçe'de!

Çok büyük iş..

Fenerbahçe Sezonu Süpürdü

Fenerbahçe sezondaki 29. maçında 29. galibiyetini alarak ligi süpürdü. Abdi İpekçi'de oynanan serinin üçüncü maçını 78-82 kazanan sarı-lacivertliler üst üste 5. şampiyonluklarına ulaşmış oldular böylece.

Savunmanın serisi diyorduk 2009/10 TBBL Final Serisi için ama son maç bu çizgiden sapınca Galatasaray da kimliğini kaybetmiş oldu. Caferağa'da iki maçta atılan sayılar neredeyse Abdi İpekçi'de bir maçta atıldı. Fenerbahçe de en az Galatasaray kadar savunma yapıyordu ama bu yüksek skorlar savunma takımı dediğimiz Galatasaray'a daha büyük handikap oldu.

Fenerbahçe, Galatasaray'ın alan savunmasını diplerde boş kalan oyuncularıyla, Hoffman'ın riske edilmesini de bizzat Hoffman tarafından ağır cezalandırdı. Galatasaray'ın hem saha içinde oyun kurucu, hem de kenarda koç tarafından kötü yöneltildiğini bilmem kaçıncı kez yazmaktan hicap duyuyorum. Böyle kötü iki komutanı olan takım bir şekilde bu seriyi kaybedecekti, şimdi geriye dönüp hakemi, onu-bunu suçlamak yersiz olacak. Eğer suçlamak isteyen birileri çıkacaksa, içerideki iki maçı kazanmamız gerektiği gerçeğiyle yüzleşmesi lazım.

Şampiyon oldular diye sevinen Fenerbahçe oyuncularına madde atan Galatasaray taraftarını da tebrik ederim. En azından, "saha içi koltuklar neden kaldırıldı" sorusuna güzel bir cevap verdikleri için. Şampiyon Fenerbahçe'yi tebrik ediyoruz, ezeli rakiplerine taraftarını tebrik etmek zorunda bırakan Sarayın Sultanları'na başka bir şey demeye gerek yok heralde. Bu tebrik onlar için de yeterince üzüntü vericidir diye umuyorum.

11 Mayıs 2010 Salı

Galatasaray: 78 - Fenerbahçe: 82 (Şampiyon Fenerbahçe)

Serinin üçüncü maçını da kazanarak sezonu namağlup tamamlayan Fenerbahçe, şampiyonluk kupasına da uzanmış oldu böylece. Sezon başından bu yana beklediğimize değecek kadar keyifli bir seriydi. Tabii bizim için süpürülmekle sonuçlanması durumu fazlaca tatsızlaştırdı ama o konuda da bizim ekip olarak gönlümüz de vicdanımız da fazlasıyla rahat. En başından beri gelinen şu noktayı anlatmaya çalıştık. Olmadı. Belki yaşayarak deneyimlenebilir bazı şeyler. Bu şerden de bir hayır çıkar belki, kimbilir.

Serinin üç maçında ortaya koyduğu oyun ve kırılma noktalarında oyun aklını koruyabilmesi ile seriyi fazlasıyla haketti Fenerbahçe. Tebrikler..

Zamanımız bol, detaylı değerlendirmeler için yarını beklememiz gerekecek sanırım
.

Tamam mı Devam mı?


11 Mayıs, Salı
Galatasaray - Fenerbahçe
20:00 Abdi İpekçi
Yayın: D Spor- Gs Tv- Fb Tv

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Eve Dönüş

Final serisi, Salı oynanacak 3. maç ile Galatasaray'ın evine taşınıyor. Sarayın Sultanları, Caferağa'dan eve dönerken belki en kötü senaryoyla geliyorlar ama içerideki iki maçla seride durumu eşitlemek isteyeceklerdir, taraftarlarıyla birlikte. 2-0'lık dezavantaja rağmen Galatasaray forumlarından, dost sohbetlerinden çıkardığımız, taraftarın umudu bir miktar zedelense de takımın mücadelesine herkes alkış tutuyor. Taraftarın gönlünde skorun 2-0 olmasının ana nedeni "dış faktörler".

Abdi İpekçi'de baskı da, rüzgar da Sarayın Sultanların lehinde olacak. Olacak diyorum ama kimsenin boş salondan korkacak hali yok. Bunları oluşturmak adına Galatasaray taraftarının yarın 20:00'de salonda olması lazım. Tamamen dolu bir salon hayal belki ama dolu olan kısmının basketbol taraftarlığını çok iyi yapması lazım. Malum saha içi koltukların yarısına yakını kaldırıldığından ağırlık yukarıdaki tribünlerde olacak. Takımın işi zor, hatta çok zor ama mücadeleleri, hırsları 'biz bu şampiyonluğu istiyoruz' diyor. Kendi evlerinde taraftarlarıyla birlikte, seriyi 2-2'ye getirecek güce de sahipler.

Kaybetmek, kazanmak kadar sporun gerçeği ama savaşmadan kaybetmek de taraftarın nefretidir. Takımınız savaşıyor, evinde de kazanmaya hazır olarak taraftarını bekliyor. Sarayın Sultanları'nı yalnız bırakmayacağız değil mi?

9 Mayıs 2010 Pazar

Fenerbahçe'nin Yeni Koçu

Caferağa'daki ilk maçta görmüştük kendisini. Bugün de Macar basınına doğrulamış beklenilen gelişmeyi. Önümüzdeki sezon Fenerbahçe'nin başında kesin olarak Ratgeber yer alacak. Voleybolda Acıbadem işbirliği ile gelen başarının ardından amatör branşları sponsorlar ile birlikte işin ehline bırakma fikri Fenerbahçe yönetiminin kafasına yatmış gibi gözüküyor. Kulüp isimlerinin yanına gelen ekleri endüstriyel oyunun bir parçası olarak görmek gerekiyor artık zira öyle bir duruma geldi ki olay ya bunu yapacaksın ya da yerinde sayacaksın. Taraftar olarak her ne kadar takımın ismini saf ve duru şekilde görme duygusu ağır bassa da. Bu yolda atılan adımların ilk türünü Ratgeber, devamı da gelecektir Fenerbahçe cephesinden.

Aydın Uğuz yönetiminde final serisinde ciddi bocalama yaşayan Fenerbahçe'ye karşı son maçta yedi dakika sayı üretemeyerek yeni bir rekora imza atan teknik ekibimizin görevine devam edip etmeyeceği, gelecek sezonun tüm yol haritasını bahar ayının sonundan çizip önümüze koymuş olacak. Bakalım nasıl bir haritada devam edeceğimiz yolumuza.
(Fotoğraf için Serdar Gürel'e teşekkürler.)

Cumartesi Ertesi

Dün oynanan maçın ardından, serinin Caferağa ayağında Fenerbahçe'nin 2-0'lık üstünlüğü oluştu. Savunma ve mücadelenin finali oluyor kesinlikle. Uzatma sonunda oluşan 61-56'lık skor, birbirinin peşi ardına boş geçen hücumların eseri. Maç ardından, ne play-off öncesi ne ilk maç sonrası denilenlere eklenecek bir şey yok. Galatasaray'ın bireysel ve genel performanslarında her şey beklediğimiz gibi. Sadece dünkü maçın gidişatı, ilk maçın aksineydi. İlk yarıda farkı açan Fenerbahçe, ikinci yarıda Galatasaray'a yakalandı ve geçildi. Tabii sonrasında maça bir bulut çöktü, hava tekrar açtığında Galatasaray'ın "bir şekilde" uzatmalar dahil son 7 dakikayı sayı atamadan kapayıp, nihayetinde maçı kaybettiğini gördük.

Kendi adıma söyleyebilecek çok şeyim yok, Caferağa'nın boğucu havası ve maçın stresi ile yorucu bir maç oldu, bizler için de. Çağlar'ın maç yazısı Salsa'da, buraya gelen yorumlar da birçok şeyi anlatıyor. Zafer Kalaycıoğlu'nun da farkında olduğu gibi; "Konuşmak için önce sahamızdaki 2 maçı kazanmalıyız". Harcanan emek, gösterilen mücadele harika ama ...

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Fenerbahçe: 61 - Galatasaray: 56

Uzatma periyodunda sayı atamadığımız beş dakikanın ardından sahadan 61-56 yenik ayrılarak, seride 2-0 geriye düştük. Detaylar daha sonra..

Maç II


8 Mayıs, Cumartesi
Fenerbahçe - Galatasaray
15:30 Caferağa
Yayın: D Spor-Fb Tv-Gs Tv- twitter

7 Mayıs 2010 Cuma

Birinci Maçın Ardından

Final serisi dün 57-51'lik ev sahibi galibiyetiyle başladı. Fenerbahçe 1-0 önde şimdi. Maçı Caferağa'da izlerken, twitter hesabımızdan salonda olan biteni oradan paylaşıyordum. Maç başında salondaki ortamın bir derbi için yumuşak olduğunu söylemiştim ama voleybol maçından dönen Fenerbahçeli seyircilerin de salona dahil olmasıyla, gerekli ortam sağlanmış oldu derbi maçı için. Parkede ise alıştığımız başlangıç bir kez daha karşımıza çıktı. Galatasaray'ın farkı 11'e çıkardığı bölümün ardından, Aydın Uğuz'un normal sezonda Haydar Kemal Ateş'in denediği ve başarılı olduğu ön alan baskısına başvurduğunu gördük. Baskı, Galatasaray'ı yavaşlattı bir derece ama yine de Fenerbahçe adına beklenen geri dönüşün de geldiğini söylenemez. Galatasaray'a çalıştığı yerden sorulan bir soru oldu bu. İlk yarı genelinde Fenerbahçe'nin dış atışlardan kaçındığını gördük, ilginç geldi bana çünkü Fenerbahçe bu etkili silahını kullanmayıp penetrelerle içeriyi zorlamaya çalışınca hep içerideki sarmaşıklara takıldılar ve birçok top kaybı gerçekleşti. Bu dönemde Fenerbahçe'nin skor üretimine gelen en büyük katkı faul çizgisinden geldi, onlar da olmasa bir kısmi felç vardı hücumlarda. Kupa finalinde sarı-lacivertlilerin attığı 55 sayı bu sezon genelinde oynadığı tüm resmi maçlardaki en düşük rakamdı, bu maçtaki 57 sayı da en düşük 2. rakam olarak kayıtlara geçiyor. Fenerbahçe'nin attığı 57 sayının 20'sinin de serbest atışlardan geldiğini düşünürsek, Galatasaray savunmasının maçı yüksek bir notla bitirdiği kesin.

Peki savunmamız böyle başarılıyken maçı neden kaybettik: Bu sezon kaybettiğimiz bütün maçlarda -en az- bir çeyrekte hücumun yerlerde süründüğünü görüyoruz. Bu maçlarda rakibin maçı kopardığı çeyreklerde Galatasaray'ın çoğunlukla tek hanelerde kalıp, 2 ile 16 arasında açılan korkunç bir üretim yelpazesine (16 sayı, Ahmet Cömert'te Fenerbahçe'ye kaybedilen maçın 16-30'luk son çeyrek skoru) tanık olduk. Bu dönem, bu maçta da 3. çeyreğe denk geldi, 8 sayı atabildiğimiz bu dönemde Fenerbahçe (skorda yanılmıyorsam eğer) 3-2'den sonra ilk defa öne geçti. Sophia ve Tamika hariç süre alan, Leuchanka(5), Douglas(0), Nilay(0), Bahar(0), Esra(0) ve Yasemin'in(2) toplam üretimi 7 sayı, yani Birsel Vardarlı'nın maçı getiren iki üçlüğünden sadece bir fazla. Buna "Şekil A" dersek, "Şekil B" de gördüğümüz; "Fenerbahçe Yerlileri: 32 - Galatasaray Yerlileri: 13" skoru Galatasaray'ın neden hücumda kitlendiğini gösteren ikinci veri. Bunların dışında deplasmanda oynanan bu maçta; Galatasaray'ın 8, Fenerbahçe'nin 24 faul atışı kullanması, her kritik pozisyonda Galatasaray aleyhinde hatalı yürüme kararlarının çalınması ve Fenerbahçe'nin dördüncü çeyrekte son anlara kadar sıfır faulle oynaması hakem kararlarının da "Şekil C" olmasına yol açmış olabilir. Maçın tekrarını izleyemediğim için kesin bir şey diyemiyorum ama sanki hatalı yürüme kararlarının bir çoğu ağır geldi bana tribünden. Özellikle ikinci yarıda Fenerbahçe taraftarının hakem kararlarına sürekli itiraz ettiği dönemde, bir pozisyonun ardından yanımdaki Fenerbahçeli arkadaşıma "burada ne var ne oldu ki bağırıyorsun" dediğimde, "sizin sahanızda olsa sen bağırmayacak mısın" cevabını aldım. Çok da haklıydı. Evet, ev sahibi takım bir sonraki hakem kararını etkilemek adına bunu yapma özgürlüğüne sahip ama maç sonuçlandığında salonda yapılan baskıya kendilerinin inanıp hakemden Fenerbahçe adına memnun olunmayacak bir durum olduğunu düşünmüyorum bu maçlık.

Neyse basketbolu da "maçtan çok, hakem tartışma" rezaleti ile futbolumuza benzetmeden, Sayın Kalaycıoğlu'na geçelim. Maç içinde kötü yönetildiğimizi bir kez daha hissettik, özellikle kilitlendiğimiz dönemleri molasız geçip, sadece oyuncu değişikleri ile maçı elde tutma çabalarına kesinlikle katılmıyorum. Coca-Cola'nın "2 mola hakkını getir, 2.5 litrelik Cola'yı götür!" tarzı bir kampanyası var da bizim haberimiz yoksa özür dilerim tabi. Bunlara karşın Kalaycıoğlu'nun maç sonu konuşmalarına kesinlikle katılıyorum. Bugün sonuç kötü belki ama mücadelemiz iyiydi, kazanmamız gereken bir maçtı ama hücumdaki kötü performans yüzünden kaçırdık. Kalaycıoğlu'nun da dediği gibi 5 maçlık uzun bir serinin ilk maçıydı bu. İçerideki maçları kazanırsak -ki kazanacağız- en kötü ihtimalle Caferağa'da 2 maç daha var ve bir galibiyet çıkaracağımıza inancım tam benim hala. Daha play-offlar başlarken yazmıştık, Galatasaray bir şeyler yapacaksa Katie ile Yelena sayesinde olacak diye. Sezon boyunca hep beklenti altı performans sergileyen bu ikili biraz kıpırdanırsa Galatasaray hücumu da sınıf atlar. Maç öncesi konuşurken, Katie+Yelena 25 atsın maçı kazanırız demiştik kendi aramızda, toplam 11 sayı atsalar dahi kazanırmışız. Bir de artık herkes, yerlilerimizden kimin hücumda bir şeyler üretip-üretemeyeceği hakkında fikir sahibidir. Bir şeyler veremeyen isimlerin yerine kısa süreler almasının tek sebebi genç olması olan Bahar Çağlar'a daha fazla güvenilirse, Bahar güveni boşa çıkarmaz diye düşünüyorum.

Yazı bitmeden tribüne de değinelim, dönem dönem Maçın son dönemlerinde kısa süreli bir kaç tezahüratın ve Adnan Polat ile uğraşmaların dışında, son yılların en temiz maçlarından biri oldu küfür açısından. İkinci maçın da böyle geçmesinin ardından Abdi İpekçi'de Galatasaray taraftarından daha iyisini bekliyoruz artık.