BIY AD

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Yelena Leuchanka Portresi


Geçtiğimiz yıl gösterdiği performans sonrası Kress'in takımda tutulacağı söyleniyordu fakat Kalaycıoğlu Kress yerine vatandaşı Leuchenka'yı tercih etti. Marina Kress gösterişli bir oyun tarzına sahip olmasa da sahada bulunduğu her an belirli bir katkı yapmayı başardı sezon genelinde. Zaman zaman faul problemine girmesi bize sıkıntı anlar yaşatsa da Eurocup finalindeki oyunu ve sezonun son maçında akıttığı gözyaşları ile uzun süre aklımızda ve gönlümüzde kalıcak isimlerden biri oldu kesinlikle. Takımda tutulsaydı şayet ikinci sezonunda daha verimli olacağını düşünüyordum ben Kress'in fakat yapılan Leuchanka hamlesi de şu an için iyi bir hamle olarak gözüküyor.

Yeni uzunumuz Leuchanka 1983 yılında Kiev'e oldukça yakın olan Gomel'de dünyaya gelmiş. Gomel'in bir diğer özelliği ise Çernobil faciasının meydana geldiği bölgeye oldukça yakın olması. 1986 yılında meydana gelen Çernobil nükleer kazası ülkemizi de oldukça etkilemişti bilindiği üzere, o zamanlar henüz üç yaşında olan Leuchanka da bu faciadan etkilenen Beyaz Rusya'lılardan biri. Leuchanka fiziksel olarak çok etkilenmese de bu patlamadan, babası yaralılara yardım ederken ayağını kaybedecek duruma kadar gelmiş ne yazık ki. Etkisi çok uzun yıllar devam eden ve nesilden nesile süregelen izler bırakan bu Çernobil faciasının Leuchanka'nın basketbol yaşamında nasıl bir etki yarattığını ise ilerleyen yıllarda görüyoruz.

İlkokulda iken piyano çalmaya merakı ve yeteneği olan Leuchanka'nın ailesinde spor merakı oldukça yaygın. Leuchanka'nın babası eski bir voleybolcu mesela. Ülkenin iklim şartlarını da düşündüğümüzde buz hokeyi ile, kış sporları ile ilgilenen pek çok aile üyesi var fakat bunların hiçbiri profesyonel anlamda spor yapmamış isimler. Spor geleneğinin ve genetik özelliklerinin bir sonucu olarak oldukça uzun boylu ve atletik bir çocukmuş Leuchanka. Okuldaki en uzun boylu kız öğrenci olmasına rağmen müziğe ilgisi daha fazla olan Leuchanka bir gün hocasının '' Basketbol oynamayı denemek ister misin?'' sorusuyla o güne kadar hiç düşünmediği basketbolu düşünmeye başlamış ve bugün gelinen noktada da bundan pişman olmasa gerek.

Uzun boylu olmanın sosyal hayatta yarattığı sorunları basketbol oynayarak aştığını gören Leuchanka '' ..herkes takımına beni almak isterdi..'' diyerek anıyor o günleri. Basketbol oynaması konusunda annesi pek gönüllü davranmasa da babası istediğini yapmalısın diyerek Leuchanka'ya destek vermiş henüz yolun başında iken. Babasından gördüğü bu destekle basketbola daha sıkı sarılan Leuchanka uzun boyunun verdiği avantajın yanına yeteneklerini ve çabuk öğrenme kabiliyetini ekleyince Gomel'de dikkatleri çekmeyi başardı. Ve Minsk'deki Olimpik Okul'a davet edilen şanslı oyunculardan biri oldu. Basketbolcu yetiştirme konusunda ülkenin en iyi okulu olan bu okula davet edildiğinde henüz on dört yaşında olan Leuchanka'nın ufak bir sorunu vardı. Yaşadığı Gomel ile okulun bulunduğu Minsk şehri arasında dört saatlik bir mesafe vardı ve Leuchanka bir seçim yapmak zorundaydı. O güne kadar ailesinin yanından ayrılmayan Leuchanka zor da olsa bir karar veriyor ve henüz çocuk iken ailesinden ayrılarak Minsk'in yolunu tutuyordu.

Çok sıkı kuralları olan bu okula alışmakta zorlansa da iyi bir basketbolcu ve daha iyi bir yaşama sahip olmanın hayali ile ailesinden ayrılan Leuchanka yetenekleri ve gayreti ile Milli takıma seçilmeyi başardı. 16 yaşına geldiğinde Avrupa'nın pek çok takımından teklifler alan oyuncu bunları geri çevirerek Rusya'da kalmaya devam etti. Kabul etseydi eğer çok genç yaşında İspanya'nın bir takımında profesyonel anlamda basketbol oynabilirdi fakat onun aklında başka planlar vardı. Genç Milli takımı ile turnuvaya gittiği Amerika'dan etkilenen Leuchanka aklının bir köşesinde Amerika hayalleri kuruyordu.


Bu noktada hikayemize dahil olan bir isim daha var: Aukse Harris. Virginia Commonwealth'da asistan koçluk yapan Harris Avrupa'nın dört bir tarafından oyuncular keşfeden bir basketbol adamı. 1999 yılında Romanya'da yapılan Avrupa Gençler Şampiyonası'ndaki keşfi de Leuchanka oluyordu. Onun Amerika'da oynayabilecek düzeyde olduğunu düşünen Harris ona Amerika'nın kapılarını açan isim oluyordu uzun uğraşlar sonunda. Bir yıl kadar Leuchanka'yı ve ailesini ikna etmeyi çalışan Harris bunu başardığında yeni bir sorunla karşılaşmıştı. Onun beğendiği bu oyuncu diğer koçlar tarafından pek de beğenilmemişti.

Orlando'daki Seminole Junior College ile başlayan Amerika kariyerinde dil bilmemesi sebebiyle uyum problemi yaşayan Leuchanka ilk senesinde bunu bertaraf edebilmek için çok çalıştı ve sonunda bunun da üstesinden gelmeyi becerdi. Asistan koç Cindy Martin bu noktada hikayemize dahil olan bir başka isim. Leuchanka'nın İngilizce'yi öğrenmesinde, Amerika'yı tanımasında en büyük yardımı olan isim, onunla geçirdiği bir sezon sonunda artık ortama adapte olmuş ve İngilizce'ye hakim bir Leuchanka ortaya çıkarmıştı. Buradaki birinci sezonunu 22 sayı 11 ribaund ortalamaları ile tamamlarken ona güvenenleri mahçup etmiyor ve All Star'a seçiliyordu Belarus'lu bir oyuncu olarak. Wabash Valley Junior College ve West Virginia takımları ile oldukça iyi sezonlar geçiren pivot oyuncu 2006 senesinde WNBA takımlarından Charlotte ile anlaşırken, WNBA'de forma giyen ilk Belarus'lu oyuncu olma ünvanına da sahip olmuş oluyordu böylece. Bu ünvanı kazanmasında erken yaşta Amerika'ya gelmesinin katkısı çok büyük şüphesiz.


WNBA sezonunun Avrupa ile ters zamanlı işlemesi sebebiyle pek çok oyuncunun Avrupa'da oynadığını biliyoruz. Leuchenka da Litvanya ve İspanya maceralarının ardından geçen seneyi de Ekaterinburg takımı ile Rusya'da geçirdi. Her sezonu farklı bir takımda açması dikkat çekici olarak gözükse de bayan basketbolunda istikrar olgusunun pek yaygın olmadığını söylemek lazım. Oyuncunun özelliklerinden ziyade bayan basketbolunun genel bir durumu bu, hem WNBA'in takvimi hem de her sene değişen bütçeler sebebiyle. Bizimle de bir senelik sözleşme imzaladı Leuchenka.

Daha güncel bilgiler verebilmesi amacıyla son dönem performansına bakalım bir de yeni oyuncumuzun. Ekaterinburg takımı her sene Euroleague f4'ünü hedefleyen bir takım ve ciddi yatırımları var bu alanda. Son iki sezonun Euroleague üçüncüsü olmayı başaran Rus takımında Euroleague'de toplam 14 maçta oynayan Leuchanka ortalama 13 dakika sahada yer aldı. %54.9 ile şut kullandığı sezonu 5.3 sayı 4.8 ribaund rakamları ile tamamladı Euroleague'de. Bu rakamlar pek tatmin edici gözükmeyebilir fakat bahsi geçen takım Ekaterinburg. Yakından tanıdığımız Cappie Pondexter gibi, Bibrzycka gibi durdurulması zor ve takımı üstüne kurabileceğiniz oyuncuların yanı sıra Leuchenka'nın bölgesinde oynayan Gruda gibi Stepanova gibi çok iyi iki uzuna sahiplerdi geçen sezon. Hem Gruda hem de Stepanova Avrupa'nın üst düzey uzunlarından ve bunların arkasından gelerek bu ortalamayı yakalamış olmasını başarılı bir performans olarak değerlendiriyorum ben.

Bayan basketbolunun üst noktası olan Rus Ligi'ni şampiyon tamamlayıp, Rusya Kupası'nı da kazanmayı başaran Ekaterinburg takımının parçalarından biri olmayı başaran Leuchanka Euroleague üçüncülüğü ile de önemli bir tecrübe yaşamış oldu geçtiğimiz sezon. 26 yaşının da vermiş olduğu olgunlukla birleşen bu tecrübesiyle birlikte önümüzdeki sezon Euroleague'de takım için önemli bir isim olabilir Leuchanka. Avrupa'lı olması da ayrıca avantaj tabii bizim için.
Bu başarılı sezonun ardından Haziran ayını Belarus takımı ile Avrupa Şampiyonası'nda geçirdi Leuchanka. Turnuvayı 10.6 sayı, 9.2 ribaund, 1.8 asist ortalamaları ile tamamlarken 9.2 ribaund istatistiği ile turnuvanın ribaund lideri oldu. Geniş bir oyuncu olmamasına rağmen uzun kolları büyük avantaj sağlıyor ona, bu liderlik de bunun en iyi göstergesi. Uzun oyuncularda nadir rastlanan top getirme becerisine de sahip Leuchanka, guardlara baskı geldiğinde yarı sahadan top çıkarmak için güvenilecek bir alternatif oluyor oynadığı takımlarda. Transferden uzun süredir haberdar olduğumuz için ayrı bir gözle izledik tabii Belarus maçlarını ve Leuchanka'yı. Tempolu hücum ve dış şuta dayanan şutör Belarus sisteminde pota altında ikili mücadelelere pek girmeyen Leuchanka böylece daha diri kalmayı başardı turnuva genelinde. Fakat günümüzde geçerli olan sistemde savunma sertliği ilk şart olarak çıkıyor karşımıza. Ve bunun en şiddetli yaşandığı bölge de hiç şüphesiz pota altları. Fiziği itibariyle kıvraklık avantajı olsa da, özellikle savunmada kalıplı uzunları durdurması mümkün değil Leuchanka'nın. Geçen sene Sophia'yı beşe çekip, Kress'i dörde koyarak oynadığımız sistemin Euroleague'de çökeceğini şimdiden söylemek lazım o nedenle bu transferi yorumlamak için biraz beklememiz lazım. Çünkü Leuchanka transferi yanına gelicek diğer uzun oyuncu ile birlikte anlam kazanacak.

Kiev yakınlarında bir şehirden yola çıkarak, Amerika'da dikkatleri çeken ve Avrupa'da iyi sezonlar yaşayan Leuchanka'nın yolu bu sezon İstanbul'dan geçiyor. Doğru sistem ve oyuncu seçimiyle birlikte performansını katlayacağını düşündüğüm Yelena'dan, daha üstün teknik yetenekleri ile birlikte M. Kress'in yüreğiyle mücadele etmesini bekliyorum.

Hiç yorum yok: