Bir önceki yazıda U20 Avrupa Şampiyonası'nda diğer takımlardan ön plana çıkan oyunculardan bahsetmiştik. Türkiye'den de Yasemen ile Tuğçe ilk planda öne çıkan isimler oldular. Çok eksikleri yok rakiplerine karşı şimdilik ama ileriki yılları düşündükçe umutsuzlaşıyorum bizim kızlar için.
Takım olarak, biraz şans eksikliği biraz da tipik Türk hastalıklarımız olmasa kendimize sıralamada 7.'likten daha iyi bir yer edinebilirdik. Ama asli sorunumuz, bizim oyuncularımızın çoğunun Letonya'ya maç oynamadan gitmeleriydi. Önceki yazıda adını andığımız rakiplerin hemen hemen hepsi takımlarının rotasyonunda 15 dakikadan fazla süreler alan isimler, hatta içlerinde Euroleague-Eurocup tecrübesi olanlar da var. Bizim takım kaptanımız Yasemen bile, antrenman maçları dışında hiç bir zaman sahada tutulmuyor ne yazık ki.
Genç ve Türk sıfatlarına sahip oyuncular, sırf yaşından ötürü yalancı bir "tecrübe" etiketine sahip, gelişimi durmuş oyuncular tarafından gölgelendiği için hep dönüp durduğumuz yerli oyuncu yetişmeme sorunu yine karşımıza çıkıyor. Yaş grupları ilerledikçe Avrupalılarla aramızdaki makas da açılıyor, şartlar böyle olunca.
Tuğçe Canıtez'ın en güzelini yaptığını söyleyebiliriz mevcut sistem içinde. Gönül isterdi Türkiye'de kalsın, bir takımımızın Avrupa Kupası mücadelesinde aktif rol alsın ama hepimiz biliyoruz ki; ya daha yaşlı bir yerli ya da fark yaratmayacak bir yabancı tarafından süreleri çalınıp, köreltilmesi daha büyük bir ihtimaldi. Şu anda TBBL'de tepeye oynayan tüm takımlar Tuğçe'yi kadrosunda görmek istiyor. Tuğçe okulunu bitirip döndüğünde -eğer Türkiye'ye dönerse tabii ki- hem eli daha güçlü olacak hem de en çok gelişeceği çağları uygun bir ortamda oynayarak geçirmiş olacak. Keşke eline fırsat geçen tüm oyuncularımız duygusallığı ve maddiyatı bir tarafa bırakıp Tuğçe'nin yolunu izlese, bu yolun dönüşünde onları çok daha iyi fırsatların bekleyeceği aşikar.
ve Galatasaray İçin Daha Sonrası
Galatasaray üzerinden bakarsak olaya, geçtiğimiz sene tüm planlar günlük başarı için yapılmıştı. Sadece Nilay'ın transferi bile vizyonsuzluktu benim için, tabii transferi yapan koç kısa vadeli başarının sembol isimlerden olunca çok yadırganmadı bu transfer hamlesi. Yasemen benchte unutuldu, Yasemin hiçbir şey yapmamasına rağmen Bahar'a tercih edildi sezonun çoğu döneminde. O sezonun ardından önümüzdeki yıllara umutla bakmamızın en önemli sebebi, Ceyhun Yıldızoğlu'nun gençlere tanıdığı şanstır. Yine aynı laflara döneceğiz ama Galatasaray'ın şampiyonluk yolunda en büyük handikapı olan Birsel-Esmeral-Nevriye üçlüsüne karşı satın alınabilecek bir yerli grubu yok. Bu yüzden kendi değerlerimizi yaratacağız. Çağlar, Melek Bilge transferini; "Galatasaray'ın kendi Nevriye Yılmaz'ını yaratma projesi" diye yorumlamıştı, gerçekten de çok güzel anlatmış olayı Çağlar.
Bu işin Şaziye'yi, Nilay'ı, Yasemin'i transfer etmekle olmadığını da gördük geçen senelerde. Şampiyonluksuz geçen 10 senenin ardından, bir sene de bir hedef uğruna bekleriz. Melek, Bahar, Yasemen ve Gülşah'tan birini bile kazansak hem Galatasaray hem de Milli Takım için en az 10 senelik bir oyuncu ortaya çıkarmış oluruz. Gelip geçici bir başarıdan çok daha önemli bu gençlik aşısı bizim için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder