Batı Konferansı:
Seattle Storm (15/2): Şu anda sezonun en iyi takımı olarak gözüküyorlar. "Bir ileri-iki geri" şeklinde ilerleyen Batı takımlarının yanında, oldukça güçlü bir yer edindiler kendilerine. 17 maçta aldıkları 2 mağlubiyetin 2'si de Doğu deplasmanlarında, kendi evlerinde oynadıkları tüm maçlarda ve bütün konferans maçlarından galibiyet ile ayrıldılar. Normal sezon bittiğinde en iyi galibiyet yüzdesinin Seattle'da olacağı kesin gibi.
San Antonio Silver Stars (5/9): İlk takımla, ikinci arasındaki uçurum ve Seattle hariç diğer takımlar arasındaki "kötünün iyisi" durumu da San Antonio'da kendini gösteriyor. Çalkantılı bir sezon geçiriyorlar, konferans liderinin 10 galibiyet gerisindeler ama ikinci sıradalar. Özellikle Becky Hammon'ın sakatlık döneminde sıradanlaşan takım, saha içi liderinin geri dönmesiyle ikincilik sırasına oturdu Batı'da. Aslında kazanarak değil de rakipleri onlardan daha çok kaybettiği için bu sıradalar.
Phoenix Mercury (6/11): Herhalde kimse son şampiyonun lige bu derece kötü bir başlangıç yapmasını beklemiyordu. Oynadıkları 17 maçın sonunda, bir önceki yıl tüm sezonda aldıkları mağlubiyet sayısına ulaştılar. Pondexter'sız ve savunmasız bir sezon geçirmeleri onları geride bıraktı, istatistiklere göre en çok sayı atıp, en çok sayı yiyen takım Phoenix. Şehrin NBA'deki takımı Suns'ın tarzını üzerlerinden atamazlarsa, bu sene şampiyonluk uzak gözüküyor.
Minnesota Lynx (5/11): Takımın kaderini sakatlıklar hep kötü yönde etkiliyor. Bir sezon Seimone'suz, bir sezon Wiggins'siz... Zaten çok üst düzey bir kadroları olduğunu söyleyemeyiz, bunun üstüne kilit roldeki oyuncuların sakatlıkları da eklenince, Lynx vasatı aşamıyor bir türlü. Skor hep Augustus ve Wiggins tarzı, kendi şutunu yaratabilen bireysel yeteneklerin eline baktığından, diğer oyuncuların hücum algıları ciddi boyutta zayıflamış. Berbat hücum ediyorlar, en son topu Seimone'a verip "hadi fırlat" şeklinde izliyorlar. Görünüşe göre; Seimone Augustus da Minnesota şehrinin bir önceki büyük yıldızı KG gibi, şampiyonluklara uzaktan bakan yıldız konumunda kalacak, başka bir takıma gitmezse.
LA Sparks (4/12): Sezon ikiye ayrılıyor Sparks için; 1- Sezon başı, berbat başlangıç. 2- Candace Parker'ın sakatlığı sonrası, "beterin de beteri var" kısmı. Eğer play-off oynarlarsa Parker'sız sezonda başarı sayılır onlar için. Kadrosunda birçok veteran yıldız bulundaran LA Sparks, bu ablaların omuzlarında bir şeyler yapabilir mi beklemek lazım ama süperstarları Candece Parker varken bile umut vermeyen takım şimdi hiç iç açıcı gözükmüyor. Özellikle 0/7 olan deplasman karnelerine bakınca.
Tulsa Shock (3/13): Kötü giden takımlar içinde, en şaşkınlık vermeyeni Tulsa Shock. Diğer takımlara göre zayıf kadroları ile şu anda sonuncu olmaları normal karşılanabilir. Kadrosunda TBBL'den tanıdığımız birçok oyuncu bulunduran Tulsa, gün itibariyle Mersin'den hatırladığımız Ivory Latta ile anlaşmış bulunuyor. Tulsa ile ilgili sportif pek bir şey diyemezken, Koç Nolan Richardson'un sık sık yaptığı, kırmızı pantalon tercihini eleştirmeden Doğu'ya geçmek istemedim.
Doğu Konferansı:
Atlanta Dream (13/5): Atlanta'nın gerçekten iyi bir kadrosu var, özellikle Angel McCoughtry rüya bir sezon geçiriyor ama Koç Marynell Meadors'ın da hakkını vermemiz lazım. Kadrosunu cesurca kararlarla çok iyi kullanıyor, yedek-as ayrımı yapmaksızın yarattığı armoni ile şu anda Doğu'nun zirvesindeler. McCoughtry, Castro Marques, de Souza ve Lyttle gibi dört dominant oyuncunun yanı sıra güçlü benchleri ile de rakipler için korkulu rüya olmaya devam edecekler gibi gözüküyor.
Washington Mystics (12/5): Son 4 maçlarında aldıkları üst üste galibiyetlerle Doğu Konferansı'nın ikinciliğine kadar yükseldiler. Sakatlığından dolayı Alana Beard'sız kapayacaklar sezonu ama oturmuş takım yapılarıyla pek de aramıyorlar Alana'yı gibi gözüküyor, Batı'daki ekiplerde eksik olanda bu sanırım; takım olma.
Connecticut Sun (10/6): Connecticut'tan bahsedeceksek Tina Charles ile başlamak lazım, 2010 Draftı'nın ilk ismi WNBA'de fırtınalar estiriyor. Çaylak oyuncu daha şimdiden; Lauren Jackson'dan sonra en iyi pivot olarak gösterilmeye başladı bile. Tabii pota altında Gruda ve Jones gibi iki üst düzey partneri olması Tina'yı daha da büyütüyor. Connecticut; Tina, Avrupalıları(Zogota ve Gruda) ve her iki pota altında da yaptığı keyifli şeylerle bu sezonun en çok keyif veren takımlarından biri.
Indiana Fever (9/6): Koç Dunn'ın takımı geçen sezon konferans birincisi olurken bu sene daha zorlu rakiplerle uğraşmak zorunda. Bunun dışında değişen pek bir şey yok Fever adına. Takımın temel oyuncuları yerli yerinde duruyor, ayrıca takımın düsturu; "savunma, savunma ve savunma" da hala geçerli. Ligin en az sayı yiyen ekibi şu anda Indiana Fever, lider Tamika'nın ruhu takımını sarmış vaziyette yani.
Chicago Sky (8/9): Chicago uzun bir süre konferans sonuncusuyken, şu sıralar play-off için iddialı konuma gelmeye başladılar. Takımın temel sorunu Sylvia'nın yanına bir oyuncu sokamamak, Jia Perkins ve Epiphanny Prince zaman zaman dahil olunca skora, Sky da kazanmaya başlıyor. Sıralamadaki yerlerine değilde durumlarına bakınca, play-off için ben çok şans vermiyorum. Bu hedefteki rakipleri çok zorlu ama onlar da Sylvia Fowles liderliğinde sonuna kadar mücadelelerini vereceklerdir.
New York Liberty (7/8): Doğu'nun en iddialı kadrolarından olan Liberty, konferansın dibinde ama şu galibiyet yüzdeleri ile Batı'da ikincilik koltuğuna oturabilirlerdi. Pondexter, Taj, McCarville ve Powell gibi birçok değerli oyuncusu olan New York yukarıya tırmanmak zorunda, en azından yıldızları takımın play-off dışında kalmasına izin vermez. Tabii bunun için istikrar gerekli, iç sahada 3/3, dış sahada 4/5, son on maçta 5/5 gibi dengeli (dengesiz mi demeliydik yoksa) galibiyet-mağlubiyet serileri olan ekibin, artık düzenli olarak kazanmaya başlaması gerekiyor.
1 yorum:
selamlar,
pek huyum değildir böyle yağ çeker gibi mesaj bırakmak ama hakikaten elinize sağlık.
2 senedir kendi çapımda bayan basketle ilgilenmeye başladım, sizlerin sayesinde "iyi ki ilgileniyorum" diyorum.
wnba'ye gelirsek.. takım analizleri güzel, ama yine de "eski fenerli x" "yeni galatasaraylı x" diye basketbolcuları takımlarıyla birlikte daha detaylandırırsanız sevinirim.
bu arada galatasaray'ın transferleri bitince bir sezon öncesi değerlendirme (görünen o ki avrupa ikinci planda olacak, ligde şampiyonluk şansı vb...) yazısı bekliyorum. bir de şu anki transferle nasıl bir kontenjanımız oldu, kaçı avrupa kaçı ligde oynar? avrupalı pivot almayacak mıyız? inceden açıklarsanız sevinirim.
sevgiler saygılar...
Yorum Gönder