Köşeye sıkışmıştık ve tek çare kazanmaktı, refleksi çok kuvvetli verdi takım. Köşeye sıkışan kedi tırmalar derler, aslansa parçalıyormuş işte bunu da hatırlamış olduk bir kez daha. Galatasaray ismine ve şu andaki kadro yapısına yakışan şu maça prestij amacıyla çıkmaktı ama gruplarda çekilen çile son maçta güzel bir galibiyet ile nihayete erdi.
Maç karşılıklı basketlerle açılırken, maçın geri kalanı için küçük tanıtım filmi sergilendi. Daha savunmanın oturmadığı ilk dakikalarda Sylvia, siz yine de buralarda fazla dolanmayın mesajını verdi kendi pota altında. Rakip boyalı alanda da darbeleri vurmaya başlamıştı, Seimone da arkadaşına gerektiğinde yardımcı olacağını belirtti bu anlarda. USK Prag'dan da Viteckova, her boş kaldığında nasıl bir ceza uygulayacağını gösterdi. Bu ufak mesajların toplamının ardından çeyreğin ilk bölümü 10-14 (Prag'ın maçtaki en büyük skor avantajı) konuk ekip üstünlüğü ile geçildi. Bu bölümün ardından başlayan oyuncu değişikliklerinden bu sezon ilk kez bu derece bir katkı aldık. Düz mantıkla; Hodges skoru eşitledi, Gintare öne geçirdi ve Nihan farkı açtı. Yalnız birer basketle değil sahada da bunu bire bir ortaya koydular, süre aldıkları dönemde. Özellikle Gintare'nin hücumda etkili olmasıyla 23-19 önde kapattı Galatasaray ilk çeyreği. Az önce de ismini saydığımız benchten gelen 3 oyuncunun katkılarıyla ikinci çeyrek başında skor 29-19'a geldi ve çift haneli farka ulaştık ilk kez. Prag adına Viteckova'nın dış atışlarıyla fark eridi. O dakikalarda Viteckova'nın karşısında durmaya çalışan Hodges, 1.90'lık kısa forveti savunmak için zayıf kaldı açıkçası, Viteckova da zaten başarılı olduğu dış atışlarda daha da rahatladı. Bu dönemde Ferancikova sakatlanıp -maça devam edemedi- sahadan çıkarken, takımların diğer uzunları Delisha Milton-Jones ve Kulichova faul problemi ile uğraşıyorlardı. Sylvia, Gintare'nin de gayet güzel işlediği içeriyi allak bullak etti adeta bu dakikanın ardından. Bitime 2 dakika kala Bednarova'nın 3'lüğü ile farkı 6'ya indiren Prag'a cevap Işıl'dan geldi. Seimone ve Sylvia'nın sayılarıyla da 48-35 önde girdi soyunma odasına Galatasaray. 2. çeyrekte 16 sayı üreten konuk ekibin, bu sayıların 12'sini 3 sayılık isabetlerle bulduğunun altını çizelim. İkinci yarıda Galatasaray ilk 6 dakikada sayı yemedi, devre sonundaki 2 dakikayı da eklersek 8 dakika civarı potasını çok iyi savunduğunu söyleyebiliriz Galatasaray'ın. Guardların ön alan baskısı ile top getirmekte dahi zorlanan Prag kısalarından, daha da kötü durumda olanlar vardı; Sylvia karşısında adeta bir bir eriyen takımın uzunları. Galatasaray'ın üçüncü çeyrekteki 15-0'lık serisiyle maç 60-35'e geldi (Galatasaray'ın maçtaki en büyük üstünlüğü). Maçın bitimine 15 dakika kala 25 sayılık bir fark ve 3 uzun oyuncusunu da kaybetmiş bir Prag vardı. Geride kalan 25 dakikayı ele alırsak, guardların yediği baskıyla şaşkına dönmeleri, içeride topu alamayan -alacak hali kalmayan- uzunlar, sayısız geçen uzun dakikalar bu sezon Euroleague'de çokça düştüğümüz kötü durumlardı. Aynılarını yaşattık güçlü bir rakip olan Prag'a, tek yapamadığımız onlar bu durumda bizi yakalasalar, 2 gün evden çıkamayacak bir farkla yollarlardı evimize bizse pençeleri indirdik, maçı kafada bitirdikten sonra. Maçın geri kalan kısmında farkın yarı yarıya inmesine karşı koyamayan Galatasaray, kör kurşuna kurban gitmemek adına farkın tek hanelere inmesini engelledi en azından.
Galatasaray bugün iyi yönetildi, iyi oynadı, iyi hücum etti, iyi savundu, benchten iyi katkı aldı ve iyi bir son ile son 16'ya yükseldi. Bu kadar iyinin ardından, rakip de grup aşamalarının en iyisi Fenerbahçe oldu. Film senaryosu yazacak kadar hikayesi olan bir eşleşme olacak o yüzden sonra bol bol değerlendiririz. İyi takımın en iyisi Sylvia Fowles ile bitirelim biz yazıyı. Hücumda parçaladı, kendi potasının altında duvar ördü, yetmedi en son Viteckova'nın dış atışlarına çıkıp el uzattı. Daha ne yapsın? Her maç böyle oynasın, oynatılsın ve Gintare tarafından böyle yedeklensin Galatasaray her maçta şansını ikiye katlar. Maçın sonunda da Işıl'la büyük ihtimalle smaçla biten bir oyun deneyeceklerdi ama olmadı. Canları sağ olsun, önümüzdeki maçlara artık...
GALATASARAY MEDICAL PARK (81):
Tuğba Palazoğlu: (20:49, 5 sayı, 1 ribaund, 1 asist, 3 top kaybı, 2/7 şut)
Doneeka Hodges: (14:53, 5 sayı, 2 ribaund, 3 asist, 1 top çalma, 2/4 şut)
Bahar Çağlar: (16:17, 6 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 2 top çalma, 1 top kaybı, 3/4 şut)
Işıl Alben: (29:16, 6 sayı, 7 ribaund, 3 asist, 2 top çalma, 2 top kaybı, 2/6 şut)
Gintare Petronyte: (10:32, 8 sayı, 6 ribaund, 1 top çalma, 1 top kaybı, 3/4 şut)
Melisa Can: (23:45, 5 sayı, 7 ribaund, 1 asist, 1/3 şut)
Nihan Anaz: (22:01, 6 sayı, 2 ribaund, 6 asist, 3/7 şut)
Seimone Augustus: (32:59, 14 sayı, 2 ribaund, 2 asist, 1 top çalma, 3 top kaybı, 7/15)
Sylvia Fowles: (29:28, 26 sayı, 6 ribaund, 2 top çalma, 2 top kaybı, 3 blok, 11/15 şut)
ZVVK USK PRAGUE (69): DeLisha Milton-Jones 6 (4 ribaund-1 asist), Michaela Ferancikova, Katerina Bartonova 4 (3 ribaund-3 asist), Lindsay Whalen 1 (5 ribaund-4 asist), Edita Sujanova 12 (5 ribaund-1 asist), Tereza Peckova 6 (2 ribaund-1 asist), Katerina Elhotove 11 (3 ribaund-3 asist), Marketa Bednarova 7 (1 ribaund), Petra Kulichova 2 (6 ribaund-1 asist), Eva Viteckova 20 (4 ribaund-2 asist)
19 Ocak 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
kıta dışı oyuncu hakkı 2 değil mi?dün geceki Ekaterinburg'ta 3 amerikalı vardı.
fenerbahçe bu olayları yaşamasaydı galatasarayı da sonra gelecek moskovayı da elerdi.şimdi saha avantajı fenerbahçede olmasına rağmen ne yazık ki eleyecek diyemiyorum.ancak yönetim çok iyi bir şutör alıp,anna vajda'nın yerine de bir uzun alırsa tekrar şansımız yükselir...
Adsız;
Nolan, Rus vatandaşı.
Bu galibiyet harika oldu ceyhun hocamız ve talebeleri patlama yapmak için keşke son anı beklemeselerdi.
Devamlı kazanan ve devamlı maçı penetre eden bir takım oluşturmamız lazım.
Ceyhun hoca daha adı sanı duyulmamış oyuncularla Botaş'ta harikalar yaratmış bir antrenör şu an elindeki malzeme daha sağlam ve çeşitli yeni başarılar ve heyecanlar çok uzakta olmamalı.
Fb eşleşmesinde ilk maçın kazanılması Gs büyük avantaj kazandırır .
bu sene avrupada bir tane bile deplasman maçı kazanamamış bir takımın, avrupada tüm maçlarını kazanmış bir takımı deplasmanda yenebileceğine inanmak hayalperestlik değildir de nedir? imkansız demiyorum ama hayalden başka bir şey değil bana göre...
Aynı takımın Penny ve Taurasi'li kadroya karşı Caferağa'da 35 dakika oyunu önde götürdüğü gerçeği de var mesela elimizde. Yeni sistemine alışmaya çalışan bir F.Bahçe olacak bu kısa vadede. İkisini toplayıp bir umut çıkartabiliyoruzdur belki. Bakış açısıdır nihayetinde.
Çağlar..
haklısın Çağlar. bu durum için "umut fakirin ekmeğidir" ve "çıkmamış candan umut kesilmez" gibi anlamlı ve güzel özlü sözlerimiz de vardır...
Yorum Gönder