BIY AD

23 Ağustos 2009 Pazar

Altyapı Mı Üstyapı Mı ?


Belki eskiden daha idealist bakıyordum ama 25 yıl uğraştım ve sonuç hiçbir zaman en üst düzeyde olmadı. Artık kabul etmeliyim ki, Galatasaray bir üstyapı takımı. Başkaları yetiştirsin, biz alalım..

diyordu Koray Mincinozlu Şubat ayında Slam dergisi için yapılan röportajda. Altyapıya uzun yıllar emek vermiş bir teknik adamın bu sözlerinden yola çıkarak, Enes Kanter ve Beril Binoğul gibi iki örnek hafızalarımızda henüz çok taze iken bayan basketbolunda altyapıda ne durumdayız bir bakalım istedim.

Geçen sezonun kadrosunda altyapıdan gelen üç oyuncu vardı: Yasemen Saylar, Beril Binoğul ve Sevda Esenler. Yasemen az süreler aldı, Beril çok çok az süreler aldı, Sevda ise hiç oynamadı sezon boyunca. Bir oyuncuyu hele ki altyapıdan gelen genç bir oyuncuyu oynatmıyorsanız eğer idmandaki performansından memnun değilsiniz demektir. Bizim olayımız da tam olarak burada başlıyor, hem Cem Akdağ hem de Okan Çevik bu oyuncuları idmanlarda tam anlamıyla izleme şansı bulamadılar. Hafta içinde izleyemediği bir oyuncuyu da haftasonu oynatmadı diye coachlara yüklenmek haksızlık olur. Bu genç oyuncular bir yandan okul bir yandan basketbol derken idmanlara randımanlı şekilde katılım gösteremiyorlar. Bunun doğal sonucu olarak da altyapılardan isim yaparak gelseler dahi A takım seviyesinde gerekli süreleri bir türlü alamıyorlar.

Ana sorunumuz bu. Altyapılarda ne kadar başarılı olursanız olun A takım seviyesi kesinlikle çok farklıdır ve yapılan idmanın üstüne özel idmanlar yapmanız gerekir eğer kalıcı olmak istiyorsanız. Genç oyuncular regular idmanlara katılamazken daha özel idman yapmalarını beklemek de hayalcilik oluyor tabii ama aynı ölçüde gelişim göstermelerini beklemek de realistliğini kaybediyor. Okul sebebiyle idmana katılamayan genç oyuncuların bir tercih yapması gerekiyor tam da bu noktada. Çünkü hem okulu hem basketbolu birarada yürüteyim derken işler iyice arapsaçı oluyor. Basketboldan kazanılacak paraların bir kesinliği yok tabii sonuçta yaptığınız spor hareket odaklı ve her türlü sakatlığa açık. Oyuncular da geleceklerini düşünmek zorundalar, hiçbir şekilde yargılamıyorum onları ama bir tercih yapılması gerekliliğini birçok örnekte defalarca görmüş biri olarak bu noktada bir karar almaları gerekiyor. Ya parkeler üzerinde şekillenecek bir gelecek ya da eğitim gördükleri alanda inşa edecekleri bir mesleki kariyer. İkisi birden olmuyor ne yazık ki.

Yarı final serisinde Işıl Alben'in sakatlandığı son maçta gözlerimiz bir anda benchde Yasemen'i aradı fakat Yasemen üniversite takımı ile kamptaydı o sırada. Galatasaray takımının bir oyuncusu sezonun en önemli maçı oynanırken üstelik Işıl'ın back-up'ı olarak gerçek anlamda takımda 1 numara yok iken kadroda tutulamıyorsa, bunun büyük bir ihmalkarlık olduğunu söylemek gerekir. Sorumsuzluk bu, başka birşey değil. Yasemen benchde olsaydı o sırada sahaya girer miydi, girmez miydi orası sorunun başka bir boyutu ama Yasemen orada olmalıydı. Gerisi daha sonra tartışılabilecek bir konu, eğer oyuncuyu oraya oturtamıyorsanız coach şans verir miydi, vermez miydi tartışmaları da suya yazı yazmak oluyor bir yerde.

Buraya kadar genç oyunculara gerekli şansı veremediğimizden ve onların da idmanlara tam olarak katılım gösteremediğinden bahsettik. Bunun çözüm yolları var elbette, eğer çözmek istiyorsanız tabii.

Genç oyunculara A takım seviyesinde forma şansı veremiyorsanız fakat bu oyuncuların potansiyelli olduğunu düşünüyorsanız eğer yapılması gereken işlerden biri de bu oyuncuları forma şansı bulabileceği takımlara kiralayarak en az bir sezon ligde tecrübe kazanmalarını sağlamak olmalı. Fakat bu konuda da sıkıntılar var. Şöyle ki İstanbul'da özel üniversitelerden burslar alarak eğitimlerine devam eden bu oyuncular aldıkları burslardan vazgeçip başka bir şehire gitmek istemiyorlar doğal olarak. Gitmeyi kabul eden azınlık kesimin karşısına ise yeni bir sorun çıkıyor bu noktada: Hangi takımı tercih etmeliyim? Kiralık gittiği takımda sezon boyunca gerekli süreyi ve sorumluluğu alabilmeli oyuncu, tercihin yapılmasının ana sebebi bu zira. Fakat Burcu Erbaş örneği gibi de pek çok örnek var bu konuda. Gittiği takımda benchi ısıtan genç oyuncuları sıklıkla izledik geride kalan dönemde. Bu şekilde yapılan bir tercihin oyuncunun kariyerinden bir sene daha çalmak dışında bir anlamı yok, gittiği takımlardaki oyuncu rotasyonuna, kendi bölgesindeki oyunculara bakarak karar verilmeli ki bunu sağlayacak olanlar da kulüplerin idarecileri ama ülkemizde bu düzenin işlediğini söylemek zor. Anadolu takımına gidip de çıkış yakalayan oyunculardan bir tek Esra Şencebe var son dönemde, onun haricinde bir isim hatırlamıyorum. Kayseri'de geçirdiği başarılı bir sezonun ardından yeniden yükselişe geçti Esra. Yine taze örneklerden biri Kübra Siyahdemir var, geçtiğimiz sezonu Kayseri'de kiralık tamamladı. Ve bu sezonda da Tarsus forması giyecek kiralık olarak. Geçtiğimiz sezonu belki çok çok iyi rakamlarla tamamlayamadı ama forma şansı buldu, bütün maçlarda sahadaydı. Bu bile önemli bir gelişme bu tarz oyuncular için, zaman zaman yüksek sayılar da yaptı orada her ne kadar düşük yüzde ile şut kullanmış olsa da sezon genelinde. Kübra demişken o bacaklarını ve genel olarak vücudunu güçlendirmesi gerekiyor, sıfır beden basketbolcu mu olurmuş?

Galatasaray özelinde örneklerden gidiyoruz şimdilik, öyle devam edelim. Yasemen Saylar milli takımlarda asist kraliçelikleri kazanmış, bu sene oynanan Avrupa şampiyonasında da A takım kadrosunda kendine yer bulmuş bir oyuncu. Ki Ceyhun Yıldızoğlu onu benchde otursun diye kadroya dahil etmediğini, ona kimsenin vermediği şansı vererek gösterdi geçtiğimiz aylarda. Kendisini basketbol misyoneri ile olarak tanımlayan ve oyuncuların gelişimini maç kazanmaktan daha değerli gören bir teknik adamın Yasemen'e bu şansı vermesi bizim de Yasemen konusunda sarı kırmızı gözlüklerle bakmadığımızı gösteriyor. Zira zaman zaman yanılgıya düşebiliyoruz bu altyapı çıkışlı oyuncularda, bizlerden biri olmalarının verdiği duygu ile olsa gerek. Fakat Yasemen'in durumu söylediğim gibi farklı. Oynadığı bütün seviyelerde kendini yeterince ispatlamış bir oyuncu artık Yasemen. Fakat bu sezon yine Yasemen'den faydalanamayacaksak eğer kadroda tutulmasının bir anlamı yok. Bana en gerekli olduğu anda yararlanamadığım bir oyuncuyu neden rotasyonuma dahil edeyim ki? Üstelik 20 yaşında artık Yasemen, oynayacaksa eğer tam zamanı şu anda.

Ne bizdeki altyapı durumları oyuncuların kendini geliştirmesine yönelik ne de eğitim ile basketbolu birarada idare edebilmeyi sağlayacak eğitim kurumlarımız mevcut. Bu yapı Amerika'da sağlıklı bir şekilde işliyor, bir yandan eğitimini tamamlayıp bir yandan da basketbol takımlarında oynayabiliyor oyuncular. Bizim bu yapıyı oturtabilmemiz için yıllar geçmesi gerek bile diyemiyorum zira öyle bir sistem pek mümkün değil bu topraklarda. Bunu Galatasaray özelinde değil ülke genelinde söylüyorum. İstanbul'da yapılanmalarının yanı sıra ekonomik durumları da gözönünde bulundurduğumuzda altyapılardan en fazla yararlanması gereken üç büyüklerde ciddi süreler alıp önemli katkılar veren, altyapı çıkışlı en son oyuncuyu hatırlayan var mı ?



Altyapıdan gelen bu oyuncular haricinde kadromuzda yer alan çok genç bir isim daha var : Bahar Çağlar. Bahar'ı bu yazıya dahil etmemin sebebi onu altyapılar ve altyapılardan gelen geleceğimiz konusunda çok önemli bir yerde tutmam. Ceyhan Belediyesi'nde maç başına 30 dakika süre alıp 11 sayı 6.8 ribaund 1.6 asist 1.5 top çalma ortalamaları ile oynayan ve henüz 19 yaşında olan bir oyuncu olarak geldi Bahar bize. Ayrıca Ümit Milli takımla katıldığı Avrupa Şampiyonası’nda turnuvanın beşine seçildiğini ve geçtiğimiz sezon FIBA tarafından ‘’Avrupa’da Yılın Genç Bayan Basketbolcusu ‘’ ödülüne aday gösterildiğini de eklemek lazım. Bu kadar potansiyelli bir oyuncuyu ki bu potansiyelini de artık sahaya fazlasıyla yansıtır durumda iken Fenerbahçe ile bir kapışmaya girip, oyuncunun Galatasaray'lıyım diyerek sizi tercih etmesi ile transferini gerçekleştirdiğiniz bu genç yeteneği sezon boyunca garbage time olarak nitelendirilen süreçte oyuna sokmanız altyapıya ve oradan gelen gençlere de bakış açınızı tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor demektir zaten. Fazla söze gerek yok..

Takımda altyapıdan gelen, gelişimini adım adım takip edebildiğimiz bir oyuncunun takımın anaparçalarından biri olmasını isteyenlerin başında geliyorum fakat aradan geçen bunca zamandan ve tecrübeden sonra, bizim artık bir üstyapı takımı olduğumuzu kabullenmemiz gerekiyor sanırım.

7 yorum:

Sarp dedi ki...

Tahminimce, oyuncular burs alırken turnuvalara katılma zorunluluğu vardır. Tersi durumda burs kaybetme gibi durunmlar söz konusu olabilir belki. Zaten, Yasemen yine de süre almazdı o maçta diye takip ediyorum.

Bahar konusunda pek bir şey yazmak istemiyorum. Geçen sene antrenörlerimizin hiçbbiri anlayamadığım bir şekilde şans vermediler. Özel bir durum yoksa, çok garip. Hayal kırıklıklarıyla geçen bir sezon oldu belki; ama Bahar'dan hiç verim alamamak çok çok üzücü.

Cem Hoca'nın ilk sezonunda da neden Yasemen oynamıyor falan diyorduk; hatta takımda sakatlıklardan dolayı az oyuncu kaldığından genç takımın A takım idmanlarına denk gelen maçlarda oynayamıyordu. En azından benim gittiğim maçlarda oynamadı. Her neyse, sonradan düşününce antrenörlere hak vermemek elde değil. İdmanların okul sebebiyle yarısına katılan bir oyuncuyaşans vermek elbette zor. Bu arada, Yasemen'in de Ayhan Hoca'nın ona verdiği şansı bir önceki sezon 17 yaşında bir oyuncu için çok iyi kullanmışken, sezonun başında şans bulduğu maçlarda fazlasıyla güvensiz olması beni çok şaşırtmıştı. Kendisine yetrerli şans verildi demiyorum; ama verilen şansı daha iyi kullanabilirdi sanki.

Altyapıdan şu aşamada kısa vadede gelip katkı verecek bir oyuncu çıkmayacaktır tahminimce. Bu yıl Bahar'ın hak ettiği süreleri bulması, Yasemen'in de aşama kaydetmesi lazım artık. İki yaş küçük olduğu Begüm Dalgalar'ın durumuna benzetmeye başladım onu artık. Üstelik coachu da bir genç oyuncuya pek bir şey verebileceğine inanmadığım Kalaycıoğlu olacak. İstatistiklerden yorum yapmak doğru değil biliyorum; ama ümit milli takımda ciddi rolü olan, A milli takıma çağrılan, ciddi anlamda d ayetenekli bir oyuncu olan Yasemen Saylar'ın ne olursa olsun U20 şampiyonasında %30'la serbest atış atmaması, dış şutunu yavaş yavaş bir silah haline getirmesi lazımdı; ama bu sistemde ne oyuncuyu ne de antrenörlerini eleştirmek pek doğru değil. İdman yapamıyor üniversite okuyan oyuncular ne de olsa. Neyse, umarım aşama kaydeder bu sene.


Çağlar, burayı editlersin.

(Editlenebiliyorsa eğer) Bir-iki hafta sonra bu yazıyı GSbaskete asarsan yeni bir topic şeklinde daha fazla katılımla tartışabiliriz. Gerçi, yazı güzel ve kapsamlı olmuş. Sıkıntılar ortada.

dejavu dedi ki...

Yorumu editleme şansım yok ne yazık ki Sarp. :)

Gsbaskete de taşırım yazıyı daha sonra, daha detaylı tartışabilmek için.

Adsız dedi ki...

İşim gereği altyapıları bol bol takip etme fırsatı bulan biriyim.O yüzden birkaç kelam etmek isterim. Zafer Kalaycıoğlu'yla altyapıda bir atılım yapmak çok zor bir ihtimal. FB'deyken senelerce altyapıdan gelen onca yeteneğin gelişimine hiçbir katkısı olmadı özellikle son dönemde tamamen hazır oyuncuya yöneldi. FB'nin altyapısı malesef bizimkinden daha iyi. Bu yıl a takımlarında 7-8 tane altyapı oyuncusu olacak bunlardan ikisi Amerika'dan dönen oyuncuları. Geçen yıllarda da altyapı oyuncuları çoktu ama bu kadar fazla değillerdi. Bu yıl beni korkutan şeylerden biri altyapı antrenörlerinin Haydar Kemal'in yardımcılığına getirilmiş olması. Haydar Kemal'in tek başına bir etkisi olmaz ama Aydın hocayı tanırım gençlere mutlaka olumlu bir etkisi olacaktır. Haydar Kemal de Zafer Kalaycıoğlu'nun aksine gençlere süre verme konusunda daha olumlu bir hoca. Yani bu yıl Fb nin genç oyuncularında birkaç isim parlarsa şaşırmamak gerek özellikle de senelerdir patlama yapacak diye bekledikleri Begüm ve bu yıl a takıma katılan Duygu'dan verim alabilirler. Kafamı kurcalayan bir diğer şey de yine FBnin 93-95 jenerasyonunda çok ciddi yetenekler var. Olcay ve Özge gibi çok iyi oyunculara sahipler. Özellikle Olcay uzun zamandır bayan basketbolunda gördüğüm en dominant altyapı oyuncularından biri hatta birincisi. Savunma, hücum, asist, top çalma, ribaunt oyunun her yerine katkısı olan çok komple bir oyuncu. Bizdeyse bu tarz dominant bir aday yok ne yazık ki. Altyapı konusunda ciddi bir şeyler yapmamız gerekiyor çünkü bayan basketbolundaki yerli oyuncu havuzu çok dar. Para olsa da transfer edecek oyuncu yok doğru düzgün. Beşiktaş'tan Ayşe Cora ve Mersin'den Merve Aydın'ı şimdiden transfer edebilsek çok iyi yatırımlar olabilirlerdi.

Sarp dedi ki...

Olcay ve Özge'yi birkaç kere ben de izledim. Özellikle Olcay altyapılardaki en önemli yıldız adaylarından biri. U16 Avrupa Şampiyonası'nda en iyi beşe de seçildi zaten.

Ayrıca, Şehremini Lisesi'nin çok konuşulan, bu yıl yıldız oynayacak iki oyuncusu Hülya ve Fahriye'yi de aldılar.

Bir de bizim altyapıdan bir farkları, takımlarının fizikli olması. Altyapı seviyelerinde önemli avantaj kuşkusuz.

Begüm geçen yaz U20'de çok iyi performans gösterdikten sonra, Kalaycıoğlu tarafından o mevkide Powell'ın kötü oyununa rağmen benchte oturtulmuştu. Bu yıl aşamam kaydedebileceğini ben de düşünüyorum; ama Duygu Fırat gelip katkı yapabilir mi, o konuda emin değilim.

dejavu dedi ki...

Fenerbahçe bu konuda epeyce önümüzde bunu görmemek imkansız. Gerek tesis olarak gerek imkanlar olarak Türkiye'de kimseye sunulmayan imkanlar sunuluyor fakat iş oyuncuyu oynatmaya geldiğinde yok birbirimizden farkımız. Yetenekli oyuncuları toplasalar daA takıma monte edemiyorlar onlar da ne yazık ki.

Kalaycıoğlu'nun hiçbir zaman için oyuncu yetiştirme gibi bir derdi olmadığı için bizim zayıf durumda olan altyapımız da iyice güç kaybedecek önümüzdeki dönemde..

Adsız dedi ki...

Dostlar, haklısınız. Fenerbahçe altyapıya oyuncu seçerken çok ince eleyip sık dokuyor ve organizasyon olarak bizden çok ilerideler. Çok iyi bir sistem kurulmuş. Mesela Olcay'ı ta Manisa'dan bulup getirdiler. Olcay onların ayağına gelmedi. Diğer birçok oyuncuları da öyle. Son misal Şehremini'den adlıkları oyuncular. Yurtiçinde sürekli oyuncu arayıp bulduklarını ailelerini ikna ederek, burs ve barınma ihtiyaçlarını karşılayarak altyapılarına dahil ediyorlar. Yakında üniversteyi açtıklarında burs olayı üniversiteyi de kapsayacak. Zaten senelerdir bu branşta olan hakimiyetleri yüzünden veliler ve genç oyuncuların ilk tercihi oluyorlar. En önemlisi de altyapıdan gelen oyuncular verim vermemesine rağmen altyapı yatırımları her yıl daha da artıyor. Çok ciddi bir plan program yürütüyorlar. Bu oyuncuları bir türlü a takıma monte edemiyorlar ama bunda en büyük nedenlerden biri elindeki bütçe sayesinde gençlerle uğraşmaya zaman harcamayan Kalaycıoğlu'nun yaklaşımıydı. Bu yıl Kalaycıoğlu'nun gidişiyle organizasyon yapısında baya bir değişiklik yaptılar ki zaten bütçeleri de küçüldüğü için gençlere yönelmek zorundalar. Dediğim gibi en önemli icraatleri Aydın hocayı sonunda A takıma çıkarmaları oldu. Etrafından aldığım izlenimlerde gençlerin a takımdaki verimsizliğiyle ilgili sorunları bildiğini ve tüm teknik ekip olarak bir takım çözüm planları olduğunu ve bu yıl bu konunun öncelikler arasında yer aldığını belirtmiş. Hatta bu yılı kaybetmeyi bile göze almışlar ki mazeretleri de hazır zaten: bütçe kısıntısı.

Bizimse daha kat etmemiz gereken çok yol var. Altyapımızı iyileştirmek yerine tamamen üstyapı kulübü olmaya doğru gidiyoruz. Bu diğer branşlarda da böyle. Futbol hariç altyapılarımız felaket durumda. Ama zaten mali desteğin çok kısıtlı olduğu bir branşta nereye kadar gidebiliriz bu şekilde bilemiyorum. Bakın son açıklanan yıldız bayan milli takım kadrosunda tam 6 Fenerli var ve son şampiyonada oynayanlar çağrılmadı onları da sayarsak sayıları 9 oluyor. Bizdense sadece 1 oyuncu var. Neredeyse tüm yaş gruplarında büyük bir Fenerbahçe hakimiyeti var. Altyapıdan 2-3 senede 1 oyuncu a takıma çıkartsanız kardır. Fenerbahçe bugün bu oyuncuları A takıma monte edemiyor ama ellerinde çok geniş bir oyuncu havuzu var. Mutlaka birkaç yetenek bulup değerlendirecekler. Bakın Fb geçen yıl bizim yarımız kadar bütçeye sahipti. Bu yıl da bütçeleri küçüldü ama yeni salonları da bitti mi mali olarak da iyice güçlenecekler ve bugün yapamadıkları transferleri de yapmaya başlayacaklar. Bizimse şu an günü kurtarmak dışında hiçbir hareketimiz yok. Zafer Kalaycıoğlu'nun Fener'de kupaları süpürmesi çok bir şey ifade etmiyor. Zaten senelerce karşısında rakip bile yoktu. Elindeki geniş bütçe ve istediğini alabilme gücü sayesinde çoğu zaman ıkına sıkıla aldı o kupaları. Takım karşısında biraz dişli rakipler bulduğunda da ne hallere düştüğünü gördük. Bu yıl korkuyorum. Olası bir başarısızlıkta yine yeni baştan bir takım mı kuracağız. Geleceğe dönük planlarımız nedir. Sadece bu sezon hegomonyaya son vermek mi? Bu kupaları sürekliliğe dönüştürecek bir süreç başlatıldı mı yoksa tek atımlık bir baruttan mı ibaret olacak? Bunlar beni düşündüren şeyler ve özellikle şu altyapının her geçen gün geriye gitmesi bizim için hiç iyi bir gelişme değil. Bugün şubeye bütçe ayırabiliyoruz ama Fener seneye çok ciddi mali kaynaklara kavuştuğunda işte o zaman altyapının ve devamlılığın önemi daha da artacak.

Sevgiler, saygılar...

Batu

dejavu dedi ki...

Detaylı yorumun için teşekkürler Batu..