BIY AD

2 Ekim 2010 Cumartesi

Üçte Üç: WNBA Yıldızları (İsmail Şenol)

Sabah Üçte Üç başlığı ile verdiğimiz projemize bugün İsmail Şenol'un yazısıyla başlıyoruz. İstanbul'un büyükleri adına en büyük umutların bağlandığı 3 WNBA yıldızının neler yapıp yapamayacağını, fark yaratacağı ve sıkıntı yaşayacağı noktaları onları defalarca izlemiş, maçlarını anlatmış İsmail Şenol'dan öğreneceğiz. Diana Taurasi, Sylvia Fowles ve Castro Marques'i daha yakından tanıyalım:

Diana Taurasi

Kadın basketboluna uzak olanlar için Diana Taurasi’yi en hafifinden iki kelimeyle açıklamaya çalışmak en mantıklısı: “Kobe Bryant.” O da, Michael Jordan’a olan saygımızdan.

Üniversite kariyerinden itibaren böyle olacağı belliydi. Taurasi, çaylak sezonunda final four’da yaşadığı hayal kırıklığının ardından üst üste üç NCAA şampiyonluğu yaşadı. Tarihte bunu başarabilecek başka birisinin olması bile pek mümkün görünmüyor. Taurasi’nin kariyerinden notları uzun uzun yazmanın hiç gereği yok. Tek cümle yeterli: Kadın basketbolunda kazanılabilecek tüm kupaların ve MVP ödüllerinin sahibi.

Peki kimdir bu Taurasi, sahada ne yapar? Bir, iki ve üç numaralı pozisyonlarda rahatlıkla oynayabilir. Top hakimiyeti muazzamdır, istediği zaman sayı atabilir, liderdir, kaybetmekten nefret eder, bire birde rakibini geçebilir, serbest atışlarda kusursuzdur, üç sayı çizgisinin gerisinden yüksek yüzdeyle oynar, topa baskı yapar, top çalar ve ribaund alır...

Kadın basketbolunun en büyük yıldızıdır. En büyük kazanç karşılıklı idman yapacak genç oyuncuların. Tribünde onu izleyecekler de cabası...

Sylvia Fowles

Glen Davis’ten Jaime Lloreda’ya Jabari Smith’ten Kentrell Gransberry’ye kadar birçok kişi “Baby Shaq” olarak lanse edildi. Ne yazık ki bu isimlerin Shaquille O’Neal ile sadece iki ortak noktaları vardı: LSU’da basketbol oynamak ve pota altı oyuncusu olmak. “Baby Shaq” lakabını en çok hak eden kişinin bir hanımefendi olması bundandır belki de.

Universiade 2005 için ABD Milli Takımı İzmir’e geldiği zaman dikkat çekmişti LSU’dan Sylvia Fowles. Cappie Pondexter, Monique Currie ve Seimone Augustus gibi “geleceği parlak” isimlerin önünde takımın yıldızı olarak öne çıkıyordu. Fiziki üstünlüğünün yanı sıra, sakinliği ve boyalı alandaki kararlılığıyla özel bir oyuncu profili çizmişti. Big Syl, bu yeteneklerini profesyonel kariyerine de taşımayı başardı.

Kariyerinin ilk bölümünde daha çok savunmacı bir yıldız olarak öne çıkmıştı Sylvia Fowles. Geçirdiği ağır sakatlıklar yüzünden bir türlü beklenen gelişmeyi gösteremedi. Sağlığına kavuştuktan sonra, işler çok farklı bir hal aldı. Syl, gerçekten Shaq gibi durdurulması imkansız bir güç haline geldi. Üstelik harika serbest atış kullanan bir Shaq!

25 yaşındaki Fowles’un uzunları kullanmayı bilen iyi bir oyun kurucuyla durdurulmasına imkan yok. Fowles geçen sezon Rusya’da, WNBA’dekine oranla daha iyi basketbol oynadı. Bunun en büyük sebebi Chicago’da Jia Perkins, Spartak’ta Sue Bird ile birlikte olmasıydı. Big Syl kesinlikle ligin ve Avrupa’nın en değerli oyuncularından biri ama şurası çok açık: Galatasaray’ın başarısı Fowles’un Işıl Alben’le uyumuyla doğru orantılı. Zira Fowles bir takım lideri olarak hâlâ kendini ispatlayabilmiş değil.

Iziane Castro Marques

Rakiplerinin yıldız transferleri yanında, Beşiktaş’ın Iziane Castro Marques’i kadrosuna katması basketbol camiasında hak ettiği değeri görmedi. Atlanta Dream formasıyla 2010 finalinde oynayan Izi, uluslararası basketbolun önemli skorerlerinden biri. Atlanta’da ve Brezilya’da ekürisi Erika De Souza ile iyi bir iç-dış kombinasyonu yaratabiliyor. Izi, kısa forvet pozisyonunda fark yaratabilecek bir lider.

Her maç 15’in üzerinde atabilecek bir potansiyeli barındıran, iyi bir orta mesafe şutu olan Marques, sürekli topu isteyen bir oyun yapısına sahip. Beşiktaş’ı hücumda sürükleyecek önemli bir yıldız olan Izi’nin en önemli eksiği aynı zamanda en önemli artısı olan top sevgisi. Marques işini kendisi görmeyi seviyor, takım arkadaşlarını oyuna katmak gibi bir kaygısı yok. Ancak kendi yaptığı işte çok başarılı olduğunu da vurgulamak lazım. Gelecek sezon ligin en önemli skorerlerinden biri olacaktır.

Keyifli yazısı için İsmail Şenol'a bir kez daha teşekkürlerimizi yolluyoruz.

1 yorum:

Sıradanbirblog dedi ki...

Harika yazı teşekkür ederim