BIY AD

24 Ekim 2009 Cumartesi

Galatasaray: 70 - Botaş: 59 | | Kötü Oyun, İlk Galibiyet


Sezonun ilk maçına Nilay Yiğit - Jia Perkins - Esra Şencebe - Ivana Vecerova - Yelena Leuchanka beşini tercih ederek başladık. Maçtan önceki son antremanda dizine darbe alan Sophia Young'ın riske edilmeyeceğini öğrenmemiz ile maçın başlaması arasında çok kısa bir süre vardı, sezonun henüz ilk maçında hiç de hoş olmayan bir sürprizdi bu bizim için. Takımla beraber ısınan ve şut çalışan Sophia Young formasını giyip oturdu benche, sahada yer alamasa da saha kenarında maçı yaşadı arkadaşlarıyla birlikte. Onu gönlümüzde farklı kılan da bu zaten, oyunundan ziyade.

Sezon öncesi verdiği röportajda oyun planımızı ribaundu alıp, ilk pası hızlı veren uzunlar ve tempo yapabilen guardlar üzerine kurduğumuzu söylemişti Zafer Kalaycıoğlu. Jia Perkins'in de penetreleri ile bu sisteme skor katkısı sağlayacağını da ekleyerek tabii. Abdi İpekçi'de sezonun ilk beş dakikasını geride bıraktığımızda ise skorboardda 7-6 Botaş üstünlüğü gözüküyordu. Ve bu beş dakikada 2'si Nilay Yiğit'den olmak üzere toplam 5 top kaybı yaparak hızlı hücum ile kontrolsüz basketbolu birbirine fazlaca karıştırdığımızı gösterdik. Beş dakikada üretilen total 6 sayının dördünün serbest atışlardan gelmesi ve tek saha içi isabetinin maçın ilk hücumunda, henüz altıncı saniyede Jia Perkins'in elinden bulunması da normal değildi şüphesiz. Beş
dakikada saha içi isabet bulamamıştık sezonun ilk maçında, kendi evimizde ve nispeten ligin zayıf takımlarından birine karşı. Çeyreğin ikinci beş dakikasında ise oyunu biraz daha kontrol ederek, daha yavaşlatarak oynamaya başlayınca toplam beş top kaybı ile tamamladık periyodu. İlk çeyrekte üretilen 16 sayının 6'sının serbest atış çizgisinden gelmesi ve Jia Perkins haricinde bir hücum opsiyonu bulamamamız ilk on dakikanın önemli notlarıydı.



Hücum sahasındaki verimsizliğimizi gösteren bir tablo var yukarıda. Yayın gerisinden skor üretemeyen, boyalı bölgeye indiğinde uzunlarının dominasyonu ile skor bulabilen ve rakibinin faul hakkını erken doldurması ile sık sık serbest atış çizgisini ziyaret eden bir Galatasaray izledik ilk on dakikada. Hücum sahasındaki bu kötü performansın yanına bir de savunmada gereken çabayı gösteremeyip, tutmamız gereken belki de tek isim olan Burcu'yu tutmayı unutunca 3/4 üçlük isabeti ile 9 sayıyı yolladı bizim potamıza Burcu tek başına. Yayın gerisinden Botaş takımından tek kişiyi eleme şansım olsa, bu kesinlikle Burcu olurdu maç öncesinde. Transation offense'de iken tutulması gereken tek isim Burcu, şuta kalkarken kadrajda Galatasaray'lı oyuncu yok. Zafer Kalaycıoğlu mu uyarmadı yoksa uyardı da savunmamız mı uyudu, onu bilemiyorum ama önemli bir hataydı. Maçı 26 sayı ile tamamlayan Burcu da bu hatayı iyi değerlendirdi Adana temsilcisinde.

1. çeyreğin son bir buçuk dakikasında oyuna giren Yasemen Saylar ikinci çeyrekte de oyuna başlayan isim oldu. Ve çeyreğin başında bulduğumuz iki basketin de asistini yapan isim oldu. Ve bu iki asistin ardından yerini Işıl Alben'e bıraktı. Sakatlığının ardından ilk resmi maça da yetişmeyi başaran Işıl Alben'in de girişiyle takım biraz olsun hareketlendi. Üstüste üç hücumda iki tane üç sayılık bir de turnike bırakan Esra Şencebe ile iki dakikalık sekansda yakaladığımız 8-0'lık seri ile birden öne fırlamayı başardık. Fakat bu öne fırlamamızdaki ana etmen takım oyunumuz değil Esra'nın kişisel becerisiydi. Bu şekilde öne çıkıp, skor katkısı verebilecek farklı tarzda farklı oyunculara sahibiz ama bu şekilde beklediğimiz sonuca ulaşmamız mümkün değil. Basketbol tarihinde bu şekilde sonuca ulaşan bir takım da yok zaten. Bitime iki dakika kala Işıl Alben'in sağ forvetten yolladığı üçlük ile farkı 9 sayıya kadar çıkarmayı başarsak da Burcu Uzun'u yine unuttuk savunmada ve Burcu kendini yeniden hatırlattı. 30 saniye içinde bulduğu iki üç sayılık basket ile. Maçın kırılma anıydı bence bu çünkü iyi oynamadığınız bir yirmi dakika sonunda soyunma odasına 10 ya da daha üstü bir farkla galip giderseniz rakibin bütün direncini kırmış olursunuz. 9 sayılık farkı yakalamışken yenilen bu iki üçlük devrenin de skorunu belirledi, 35-32.

Devre sonunda ribaundlarda 18 -11 Galatasaray üstünlüğü gözüküyordu. Bulduğumuz 12 basketin 6 asist üzerinden üretildiğini yazan istatistik kağıtlarında bu 6 asiste karşılık 9 top kaybetmemiz de dikkat çekiciydi şüphesiz. Botaş takımında 5/7 üç sayılık isabeti ile 17 sayı üreten Burcu Uzun dışında geri kalan takımın üç sayı çizgisinin gerisinden 1/5 ile üçlük kullanması da ikinci yirmi dakikada dikkat etmemiz gereken ismin Burcu olduğunu bir kez daha gösteriyordu, görmeyenler için.

İlk çeyrekle ikinci çeyrek arasındaki tek fark, Esra Şencebe faktörü. Onun dışında değişen birşey yok, herşey tıpa tıp aynı.

İkinci devreye yine kötü bir başlangıç yaptık ve pota altındaki üstünlüğümüzü bir türlü skora çeviremedik. Bütün maç boyunca sadece bir kez rakibe vurup geçme fırsatımız vardı, onu da ikinci çeyreğin sonunda cömertce harcayında Botaş son topa kadar maçın içinde kalmayı başardı. 3. çeyreğin bitimine iki saniye kala Nilay Yiğit'in bizim sahadan soktuğu top sonrası yükselen tezahüratlar başarı için her yolun mübağ olduğunu göstermeye yetti de arttı bile. Yine de karınca misali tarafımız belli olsun diye, yazıyoruz işte buralarda. Üzülüyor insan cidden, yapılan saygısızlıkların, yapılan haksızlıkların bütün ederi orta sahadan sokulan bir üçlükmüş demek ki. Caferağa'dan çıkacak bir galibiyet sonrası da Zafer Kalaycıoğlu'nun bir heykelini dikeriz Florya'ya, oldu bitti.

Yasemin Horasan için ayrıca bir yazı yazmak gerekecek sanırım. Çok maçını izledim Yasemin'in hem bizde hem Beşiktaş'ta hem de İtalya'da. Bu kadar pasif bir Yasemin'i hiç görmemiştim, geçen sezon Aras onun için ' veteran oyuncu' gibi oynuyor ama Işıl'dan sadece üç yaş büyük demişti. Aynı görüntü devam ediyor, toparlanması şart hem kendisi için hem de takım için. 4/10 isabet yüzdesi ile oynadı bugün.

Son dönemde izlediğim en kötü Galatasaray'dı bugün izlediğim takım. Sahada neyi niçin yaptığını bilmeyen beşler izledik, farklı farklı kombinasyonlarda. Oyuncu kalitesi ile de maçı kazanmayı başardık. Jia Perkins çıkıp Botaş maçını kazandırabilir aynı şekilde Leuchenka da. Ama haftaiçi oynanacak maçı kazandıracak düzeyde değil hiçbir yabancımız. Sezonun ilk maçı tabii ki eksikler olacak, takım birbirini tanıyacak, zaman lazım vs klişelerini bir yana bırakırsak eğer Galatasaray bugün isimli oyuncuları ile ve tecrübesi ile maçı kazanmıştır. Maçın benim penceremden özeti budur. Sophia yoktu, Katie gelmedi yalanlarının arkasına da saklanmamak lazım.

Kalaycıoğlu maç sonrasında yaptığı açıklamalara ''Taraftarımıza teşekkür ediyoruz, Işıl'a da hoşgeldin diyoruz'' diye girdiğinde ben çoktan kapatmıştım televizyonu. Popülist açıklamalara aynen devam, hız kesmeden.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Herhalde yazdıklarınızdan daha kötü tek birşey vardı ki sizin değinmediğiniz, gstv'nin çekimleri adeta bu lig böyle yayınlarla bitmez dedirtti.

murat dedi ki...

Yazılacak ne var ki? Yirmi kupalı antrenörümüz ve yıldız guard bu gün alkışlandı. Sayın Kalaycıoğlu oyun ile ilgili söyleyecek bir söz bulamamış olacak ki taraftara sempatik görünme maksadıyla da olsa taraftara teşekkür etti. Cem Akdağ'ın ardından sayın Kalaycıoğlu o koltuğa hiç yakışmadı.